363 nedir? 363 bir kara lekedir, 363 bir faciadır. Türkiye’de bu yılın ilk on ayında 363 kadın, erkek şiddeti ile hayatını kaybetti. Korkunç bir rakam!

Kadına yönelik şiddet; kadınların yaşama, sağlık ve beslenme, eğitim, gelişme, toplumsal ve ekonomik yaşama katılım gibi temel insan haklarını ve özgürlüklerini ihlal eden önemli bir toplumsal sorundur. Kadını baskı altında tutmayı ve kendi üzerinde üstünlük kurmayı amaçlayan toplumsal cinsiyet temelli şiddet, erkek egemen toplumsal yapının etkisiyle oluşmakta ve toplum tarafından görülebilmektedir. Kadınların eğitime, ücretli iş gücüne ve karar mekanizmalarına katılımı konusunda yaşadığı eşitsizlik, ekonomik ve toplumsal kaynaklara ulaşmalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Kadınları şiddete karşı savunmasız hale getiren toplumsal koşullar, kadını güçsüz erkeği ise güçlü ve iktidar sahibi olarak konumlandırır.

Kadın çoğu zaman baskı altında yaşamakta; tacize, tecavüze; fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddete, ayrımcılığa maruz kalabilmektedir. Geçmişte kadını sadece bir doğurganlık aracı olarak gören düşünce yapısı, ne yazık ki bugün de toplumumuzda hâkimiyetini devam ettirmektedir. Kadının çocuk büyütmesi onu kamusal alandan dışlamıştır. İş hayatına katılamayan kadın, saygınlığını da zamanla yitirmiştir. Bu bağlamda devlet, yerel yönetimler ve iş çevrelerinin ortaklaşa çalışmalarıyla ülkemizdeki istihdam sorununu çözmek gerekir. Çünkü insanın yaşadığı birçok problemin kaynağı işsizlik ya da ekonomik yetersizliklerdir. Bu durum bireylerde stres ve kaygının yaşanmasına, bununla birlikte bireylerin saldırgan davranışlar ortaya koymasına yol açmaktadır.

Toplum olarak bu kötü gidişata “dur” demeliyiz artık. Tarihin en karanlık devirlerinde dahi kadınını hep üstün tutan bir milletin, 2000’li yılların ilk çeyreğinde bu durumda olması kabul edilemez. Bu aşamada devlet eliyle yapılacak düzenlemeler büyük önem arz ediyor.

 “Kadın erkek eşitliği” sağlanmadan kadına yönelik şiddetle mücadelede başarılı olunamaz. Kadına yönelik şiddetin sadece kadınların değil, toplumda yaşayan bütün insanların sorunu olduğunun farkına varılmalıdır. Kadın eğitim, ekonomi ve siyasal katılım alanlarında güçlendirilmelidir. Şiddet konusunda farkındalık yaratabilmek adına eğitim programları düzenlenmeli, görsel ve yazılı medyada kadına yönelik şiddetle ilgili programlara yer verilmelidir. Toplumsal cinsiyet rolleri aktarılırken kadını özel alana dâhil edecek geleneksel rollere yönelik söylemlerden kaçınılmalıdır.

Cinsiyet ayrımcılığını engellemeye yönelik gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, ayrımcılığı caydırıcı birtakım tedbirler alınmalıdır. Ders kitaplarında kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı konusunda bilgiler verilmeli ve kadına yönelik şiddeti pekiştiren unsurlar kitaplardan çıkarılmalıdır.

İki gün önce, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Taksim’de toplanan kadınlara polis, orantısız güç uyguladı. Bunu asla kabul etmiyorum. Bir erkek olarak bu konuda en büyük görevin bizlere düştüğünü düşünüyorum. Bizler kadınların haklı mücadelesine destek olmalıyız. Büyük halk ozanı Neşet Ertaş’ın da dediği gibi: “Kadınlar insandır, biz erkekler ise insanoğlu…”