GİZEM GÖRÜR

Üretim şartlarında, bilgiye dayalı üretim tekniklerinin geliştirilerek kullanılması halinde, tarımsal üretimin anlam kazanacağını belirten Açar, “Çoğalan dünya nüfusu, azalan tarım toprakları bitkisel ve hayvansal üretim. Üç kavram. Aslında bu kavramlar sır olmamalıdır. Sır gibi görülen bu kavramlar, emek ile bilgi doğru bir şekilde ilişkilendirildiğinde bitkisel ve hayvansal üretim sır olmaktan çıkacaktır. Diğer bir ifade ile üretim şartlarında bilgiye dayalı üretim tekniklerinin geliştirilerek kullanılması ile tarımsal üretim anlam kazanacaktır. Gerçekleştirilen üretimlerin izlenebilirlikle güvenilir olmasının sağlanması ise hiç şüphesiz ki üretime ayrı bir değer kazandırması işlevin finalini oluşturacaktır. Peki, günümüz şartlarında tarımsal üretimde ülkemizde bilime, bilgiye ne kadar önem verilmektedir? Yıllarca ithal edilen bilgi ile birlikte ithal edilen üretim girdilerine bir de artan gıda ithalatı ile toplumun temel ihtiyaçları karşılandığı bir tarımsal üretimin gerçekleştirildiği görülmektedir. Ülkemizin, dünya coğrafyasındaki konumu ile yeri geldiğinde övünç dolu söylemlerin söylendiği görülmektedir. Durum bu iken dün ‘kendi kendine yeten yedi mutlu ülkeden’ biri olan ülkemizde tarımsal üretimdeki bu ithalat patlaması nedir? Nedendir? Hiç şüphesizdir ki gelinen durum; ülkemizin tarımsal politikalarında uzun yılların uygulama yanlışlıklarının bir tezahürünün sonuçlarıdır. Bu yanlışlıklarının başında gerçek anlamda üretimin bilgi ile buluşturulmamasının bir sonucudur bu durum. Tamam devlet, sosyal devlet anlayışı içerisinde üreticiye genel anlamda ulaşma gayreti içerisinde olmuştur. Olmaya da devam etmektedir. Peki, bu uygulamanın modern dünyada geçerliliği ne kadar doğrudur. Üretim tekniklerinin doğru kullanılmasında, üretimin izlenebilirliğine ne kadar cevap verilebilmektedir? İşte işin sırrı buradadır. Ancak yine de bu bir sır olmamalıdır.” dedi.

(TAR-GEL) PROJESİ TABİRİ YERİNDE İSE TAM BİR FİYASKO İLE SONUÇLANMIŞTIR

İddialı bir şekilde başlatılan ‘Köy Merkezli Tarımsal Üretime Destek (TAR-GEL)’ projesinin, tam bir hayal kırıklığı olduğunu ifade eden Lütfü Açar, şunları söyledi: “Ülkemizde, kırsal kesimde tarımsal üretime yönelik üreticiye yakın olması anlamında projelerin devreye sokulduğu görülmektedir. TUYAP projeleri ile başlatılan bu çalışmalar, 2004-2006 yılları arasında uygulamaya sokulan Köy Merkezli Tarımsal Üretime Destek Projesi (KÖY-MER) ile tekrar ülke gündemine sokulmuştur. Akabinde iddialı bir şekilde başlatılan ‘Köy Merkezli Tarımsal Üretime Destek (TAR-GEL) projesi tabiri yerinde ise tam bir fiyasko ile sonuçlanmıştır. Bu projede çalışanlara kadro verilmesi çalışanlar adına tek olumlu tarafıdır. Diğer taraftan modern anlamda ve de dünyada gelişmiş ülkelerde de uygulanmakta olan kırsal kesime yönelik eğitim ve yayım gerçeğinin, gerçek anlamda ortaya konulan ‘Sertifikalı Serbest Tarım Danışmanlığı’ projesi, 2009 yılında ülkemiz şartlarında da uygulamaya sokularak ‘Çoğulcu Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Sistemi’ ne imkan yaratılmıştır. Nitekim 21 Mayıs 2009 tarihinde yayımlanan ‘Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetlerine Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ’ ve ilgili mevzuat doğrultusunda gerek kendi nam ve hesabına çalışan Serbest Tarım Danışmanları, gerek ise diğer hizmet sunucuları, bu konuda teşkilatlanarak sahadaki yerlerini almışlardır. Hedef kitle olan çiftçiler de bu oluşuma katılarak, Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Sistemindeki yerlerini almaları ile bu proje bir anlamda kuruluşunu tamamlamıştır.”                                                                                                               

ADI KONMAMIŞ BİR UYGULAMA HAYATA SOKULMUŞTUR

Kırsal kesimdeki tarımsal üretimde, gerek verimlilik gerek de kalite artışı açısından, böyle bir projenin hayata geçirilmiş olmasının öneminin büyük olduğunu, projenin iyileştirilerek devam ettirilmesi gerekirken, yanlış uygulamalar ile tekrar başa dönüldüğünü vurgulayan Açar, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Her şeyden önce kırsal kesimde tarımsal üretimde; gerek verimlilik ve kalite artışının yanında gerekse çevre ve insan sağlığını dikkate alan sürdürülebilir bir tarımsal üretim ve en önemlisi güvenilir gıda arzı anlamında da doğrudan katkı verecek böyle bir uygulamanın hayata geçirilmiş olması, Türk tarımı adına taşıdığı anlam ve önemi büyüktür. Bu proje ile her üreticin bir teknik elemanlar ile bire bir çalışma imkanı bulmuştu. Bu açıdan proje çok önemli bir işleve sahipti. AB ülkelerinde başarılı bir şekilde yürütülen ve benzer uygulamaları olan ‘Sertifikalı Tarım Danışmanlığı Projesi’nin Bakanlığımızın reform niteliğindeki bir uygulaması olduğunu kesinlikle ifade edilebilir. Bu nedenle projenin iyileştirilerek mutlaka devam ettirilmesi gerekirken maalesef yine işin başına dönülmüş ve bilgi emekten koparılmıştır. Bilgi, kamunun farklı bir varyasyonu olan sivil toplum kuruluşlarının emrine sokulmuştur. Neticede ‘Adı Konmamış’ bir uygulama hayata sokulmuştur. Sertifikalı Serbest Tarım Danışmanlığın uygulamada gelinen noktada projenin olumlu yönlerini dikkate almayan bürokratik anlayışın; ilk hükümet değişikliğinde projenin olumsuzlukları yönünde hazırlanan raporlar ile bir anlamda projenin sonu hazırlanmıştır. Neticesinde ilk etapta ‘Sertifikalı Serbest Tarım Danışmanlığın’ tamamen kaldırılacağı yönünde beyanatlar verilmiştir. Söz ağızdan çıkmıştır. Geriye dönüş olunmaz idari anlayış neticesinde ‘Ziraat Mesleğinin’ gerçek anlamda kendi hüviyetini bulmaya başladığı bir dönemde yine dört duvar arasında masa başına oturtulmuştur. ‘Bütün ziraatçılar bilfiil sahada olacaktır. Masa başında oturmayacaktır’. Beyanatların aksine bilgi dört duvara hapsedilmiştir. Diğer bir ifade ile ‘Adı Konulmamış’ bir danışmanlık uygulanmasına fırsat yaratılmıştır. Milli tarım politikalarında hedef; üretim artışıdır. İthalat değil ihracata yönelik üretim ile birlikte güvenilir üretimdir. Peki, bilgiye gerçek anlamda değer verilmeyen bir projenin milliliğinden ne kadar bahsedile bilinilir? İşte işin sırrı buradadır. Ancak akla dayalı bilgiye dayalı projeler takdir edilirse sır olmaktan çıkar.”