Son günlerde dikkatimi çeken bir şeyi sizlerle paylaşmak istedim. Aslına bakarsanız bir partinin özel meselesi ama yine de dikkat çeken bu önemli şeyden bir “kavram” çıkıyor. Bu kavram biz basın mensuplarını da etkiliyor. Bu kavramdan dolayı yazının sonunda bir tavsiyem olacak. Dikkat çeken şeyin kahramanı bir milletvekili ve konusu da milletvekilinin örgütüyle olan tuhaf ilişkisi. Aslında bu milletvekili bir akademisyen (şimdi kim olduğunu anlamışsınızdır) yani kurallara en dikkat edenlerden biri diyeceksiniz ama bana göre hiç de öyle değil. “Bu yargıya nereden varıyorsun?” derseniz de akademisyen milletvekilinin sosyal paylaşım sitesinden yayınladığı fotoğraflardan. Adını yazmadan devam etmek istiyorum.

Başarılı bir akademisyen olan hikâyemizin kahramanı milletvekilimiz; kişiliğiyle insanların gönlünü almış, güvenini kazanmış ve biraz da (fazlaca) güç odaklarıyla ittifaklar kurarak ön seçimde (ön seçim yapan tek parti var zaten) birinci sıradan aday olarak milletvekili seçilmiş. İlk 6 ay sonunda yeniden seçim yapılmış yeniden milletvekili olarak seçilmiş bir akademisyen milletvekilimiz.

Şimdi milletvekilini tanıdıktan sonra gelelim kavrama: “hiyerarşi”

TDK’de (Türk Dil Kurumu) “hiyerarşi” kelime anlamıyla şöyle tanımlanmış: Makam sırası, basamak, derece düzeni, aşama sırası.”

Makam sırası, basamak, derece düzeni, aşama sırası akademisyen milletvekilimizde başka işliyor. Belki de alışkanlıklarından vazgeçemiyor. Bulunduğu mevkiin milletvekilliği olduğunu yer yer unutuyor mu ya da içinden böyle mi davranmak geçiyor, bilemiyorum. Neden bilemiyorum, bazen hiyerarşiye uyuyor gibi yapıyor bazen de uymuyor o yüzden. Ya da seçim alışkanlıklarından hala vazgeçemiyor öyle düşünüyorum. 7 Haziran 2015 seçimleri geçeli 1, partisinin önseçiminin geçeli de 1 yıl 3 ay olmasına rağmen Makam sırası, basamak, derece düzeni, aşama sırası” yani “hiyerarşi” hala yerleşemedi. Şimdi sevgili akademisyen milletvekilimiz her seferinde partisinin ülkeyi kuran köklü bir parti olduğunu söylediği halde ülkeyi kuran partinin hiyerarşisine ya alışamadı ya dikkate almıyor ya da kendi hiyerarşisi var. Zaten bu sıkıntı seçildiği ilin tüm ilçelerinde de var. Yerel gazetelerde okuyoruz. Keşan dışındaki diğer ilçeler olsun Edirne Merkez yerel gazetelerde olsun bu sıkıntıyı yer yer okumak mümkün. Sadece okumakla da yetmiyor ilçe yönetiminden de sıkıntıları duyuyorum. Dahası basın mensubu olarak da bu hiyerarşi düzenine uyulmamasından dolayı biz de bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Bu sıkıntılardan birini de geçtiğimiz günlerde birebir yaşadık. Geçtiğimiz günlerde gelen ve ilk günü ilçe yönetimine haber vermeden kendi hiyerarşisi ile yaptığı gezilerden sonra ikinci günü ilçe başkanlığına giden akademisyen milletvekilimiz hiyerarşi konusunda ilçe başkanının eleştirilerinden sonra ilçe başkanından özür dilemiş ve o gün ilçe başkanı ile yönetim oda ziyaretine gitmişler. Gitmişler ama basının haberi yok. (Oda yönetimlerine 1 gün önce haber verilmiş ama basına haber vermek yok) Oda yönetimi telaşlı bir şekilde gazeteleri arayarak milletvekilinin geldiğini haber verirken biraz da samimiyetine dayanarak “Koşun koşun milletvekilimiz odamızı ziyaret edecek ve açıklamalarda bulanacak” demesiyle bizim tepki göstermemiz bir oldu. Oda yönetimine “Biz açıklamaya gelmeyeceğiz akademisyen milletvekilimizin bir basın danışmanı var o yazar atar” dedikten sonra ben, bana ait sosyal paylaşım sitesinden tepkimi yazınca, oda yönetimi beni telefonla arayarak “Samimiyete dayalı bir cümle kurdum yanlış anlamayın” tarzında bir açıklama yaptı ve ben de kendisine “Sizin göreviniz değil bir milletvekilinin geldiğini söylemek, o milletvekilinin bir basın danışmanı var, onun görevi” diyerek konuyu tatlıya bağladık.

Velhasıl sevgili akademisyen milletvekilimizden benim bir ricam olacak hem bir basın mensubu hem partisinin bir üyesi olarak, “Kendisine oy veren bu kadar insan adına sayın milletvekilim şu hiyerarşiye uyunuz ve hangi bölgeye gidecekseniz önce ilçe veya il başkanlığına uğrayınız, sonra da gezeceğiniz yerleri basın danışmanınız vasıtasıyla o bölgenin gazetelerinin e-postalarına atınız lütfen, bu çok zor değil.”