HABER MERKEZİ

Keşan Doğal Afet Arama Kurtarma Derneği (KEDAK) Başkanı Cengizhan Aktan, Saros Körfezi’nde son bir hafta içinde 50 civarında deprem kaydedildiğini hatırlatarak, “Birinci derece deprem bölgesi olan Saros Körfezi’nde deprem olması kadar doğal bir şey yok. Ancak bizler bu bölgede yaşayan insanlar olarak depreme ne kadar hazırlıklıyız, önemli olan bu.” dedi.

Saros Körfezi’yle birlikte, Ege ve Akdeniz bölgelerinde de bir deprem hareketliliği yaşandığını ifade eden Aktan, “En büyüğü Girit Adası’nda 3.9 şiddetinde olmak üzere, değişik şiddet ve derinlikte yüzlerce deprem kaydedildi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre, Saros Körfezi’nde de son bir hafta içinde 50 civarında deprem meydana geldi. Birinci derece deprem bölgesi olan bölgemizde bu depremlerin olması son derece doğal. Faylar zaman zaman uykuya geçiyor, zaman zaman da böyle art arda çok sayıda deprem meydana gelebiliyor. Yüksek şiddette bir depremin olmaması en büyük dileğimiz ama gerçekleştiğinde de insanoğlu olarak bunu engelleme şansımız yok. Dolayısıyla, deprem bölgesinde yaşayan insanlar olarak, bize düşen tek şey, depreme dayanıklı yapılar oluşturmak. Bunun dışında; deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasında bireysel olarak alınacak önlemler ve gösterilecek davranış biçimleri de çok önemli ama, depreme dayanıklı yapılarda yaşamadığımız sürece, ne yaparsak yapalım, depremde çok aciz kalacağımız ve can kaybı başta olmak üzere pek çok olumsuz durum yaşayacağımız açıktır.” diye konuştu.

“İMAR AFFINDAN YARARLANANLAR, YAPILARINI KONTROL  ETTİRMELİ”

Bu açıdan bakıldığında, “imar barışı” adı altında getirilen imar affı üzerinde de düşünmek gerektiğini kaydeden Cengizhan Aktan, şunları söyledi:

“İmar affına giren tüm yapıların sağlıksız olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Ancak, bu kapsama alınan pekçok yapının da, yer seçimi, jeolojik etüt, proje, statik hesabı vb. olmazsa olmaz teknik gerekliliklerden uzak ve kontrolsüz olarak yapıldığı da gerçektir. Bunların, sağlıklı bir biçimde depreme dayanıklılık incelemesinden geçirilmeden yasal hale getirilmesi ve olduğu gibi onaylanması, yaşanacak bir depremde oluşacak can kayıplarını artıracaktır. Kuşkusuz bu, af kapsamına girmesine gerek olmayan, mevzuat açısından uygun bulunmuş ve yasal görünen, ancak yeterince denetlenmemiş tüm yapılar için de geçerlidir. Her zaman vurguladığımız gibi, depreme karşı alınacak en büyük önlem, depreme dayanıklı sağlıklı yapılar üretmek ve onların içinde, depremde yıkılıp devrilmeyecek şekilde monte edilmiş eşyalarla yaşamaktır. Yurttaşlarımıza, imar barışından yararlanmayın demek gibi bir şansımız yok, ama en azından yapı kayıt belgesi aldıkları yapılarının depreme dayanıklı olup olmadığını kontrol ettirmeleri ve değilse dayanıklı hale getirmek için çaba göstermelerini tavsiye edebiliriz.”

DEPREM BÖLGESİNDE FSRU İSKELESİ VE DOĞALGAZ DEPOLARI OLMAMALI

Bölgede yaşanan deprem hareketliliğinin, Saros Körfezi’nin Sazlıdere kesiminde yapılması planlanan FSRU İskelesi, doğalgaz ve petrol boru hatları, doğalgaz depolama tesisleri konusunda da bir uyarı niteliği taşıdığını söyleyen Cengizhan Aktan, “Birinci derece deprem bölgesi olan Saros Körfezi’nin ortasından, uzun yıllardır hareketsiz olarak bekleyen fay hattı geçmektedir. Son bir haftada gerçekleşen 50 kadar deprem de bu fay hattının Saros Körfezi’nin giriş kesimindeki başlangıcındadır. Burada olacak şiddetli bir depremde, sözkonusu projede öngörülen dolgu alanları, iskele, orman içinden geçen boru hatları ve doğalgaz depolarının da olumsuz etkilenme olasılığı yüksektir. Böyle bir durumda, depremle yaşanacak doğal afetin yanısıra, körfeze ve ormana insan eliyle yerleştirilecek doğalgaz tesisleri, ayrı bir çevre felaketine daha kapı açacaktır. Diğer etkenlerin yanısıra, bu açıdan da bu projede yer seçiminin son derece yanlış olduğunu düşünmekteyiz.” diye konuştu.