Aydınlıkla karanlığın, acımasız ve keskin mücadelesi, insanlık tarihinin özgürleşme ve insanlaşma mücadelesinin tarihidir.

"Akıl ve Bilimin", "bağnazlık ve gericilikle" savaşı, insanoğlunun insanlaşma sürecinin mihenk taşı ölçütüdür.

İlk çağlardan bu yana süregelen insanın değişim, dönüşüm ve evrimi, günümüz insanının aklını, iki bin yıl önceki insanın aklından ayıran en temel gerçek, aklın özgürleşerek, yaratma ve üretme özelliğini geliştirmiş olmasıdır. Bu özelliğinin gelişmesiyle birlikte bilimi, sanatı ve hayata yaratma ve üretme özelliğini geliştirmiş olmasıdır. Bu özelliğini gelişmesiyle birlikte bilimi, sanatı ve hayata yansıması olan teknolojiyi geliştirmiştir.

Elbette ki; insanlığın değişim, dönüşüm ve evrimi, aklın özgürleşmesi süreci, oldukça sancılı ve büyük bedeller ödeyerek gerçekleşmiş ve gerçekleşmeye devam etmektedir.

Tutucu, bağnaz kilise çevreleri tarafından, ortaçağın engizisyon mahkemelerince sözde yargılanıp yakılarak, idam edilerek ortadan kaldırılan bilim insanları, aydınların yanı sıra, Osmanlı döneminde yenilenmeyi, uyanışı hızlandırır gerekçesiyle, matbaanın iki yüz yıl gecikmeyle gelmesi gibi örnekler, tarihin tozlu raflarında tüm çıplaklığıyla durmaktadır.

Ortaçağın bağnaz papazları, kurdukları din mahkemelerinde bilim insanlarına, aydınlığı savunanlara kan kusturmuşlardır. Elde ettikleri muazzam büyüklükteki parasal güç ile oluşturdukları "Ruhban Sınıfı" ortaçağın en kanlı savaşları olan haçlı savaşlarını doğurmuştur. Cennet vaat edilen milyonlarca Hıristiyan, kilise öncülüğünde büyük ordular oluşturmuş, "Kutsal kaseyi" ele geçirme vb. gibi dini motifleri de katarak, haçlı savaşlarında kullanılmıştır.

Bilimin araştıran, sorgulayan, sınır kabul etmeyen özgür niteliği, bağnazlığın tutucu, kalıpçı, körü körüne itaate yönlendiren ve biat etme anlayışını dayatması nedeniyle, yüzyıllarca çatışmalar sürmüş ve sonunda insanlık 1789 Fransız Devrimi ile, dini ait olduğu yere kiliseye göndermiştir. 1789 Fransız Devrimi, sadece kiliseye karşı değil, aynı zamanda kilisenin kulu kölesi olan Kral ve Aristokrat sınıfını da toz duman, darmadağın etmiştir.

Ayaklanan Fransız halkına yönelik olarak Ayaklar baş mı olacak, bunların hepsi baldırı çıplak diyen Kral ve Aristokrat sınıfını da toz duman, darmadağın etmiştir.

Avrupa'da Fransız Devrimi ile birlikte, bilimin ve aklın özgürleşmesiyle insanlığın yararına yeni yeni buluşlarla teknoloji gelişme göstermiş, üretim artmış, insanların yaşam ve refah seviyeleri yükselmiş, Adalet ve Eşitlik kavramları hayat bulmuş, laikliğin temeli bu süreçte atılmış ve genel anlamda belirleyici rol oynamıştır.

Ülkemizdeki 1923 Cumhuriyet aydınlanmasının, bu topraklara en önemli hediyelerinden biri de Laikliktir. Örneğin günümüzde Afganistan'daki Taliban rejimi ve buna benzer bazı rejimlerin uyguladığı gibi kadını adeta köleleştirme zihniyetlerine karşı, akıl ve bilimin özgürleşmesiyle birlikte bilim, sanat ve teknolojinin gelişim ve büyüme yolculuğu başlayarak, günümüze kadar gelmiştir.

Laiklik; ulusların aydınlanmasına, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasına, bilim ve teknolojinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Dünya tarihi, din kavgalarının kanlı sayfalarıyla doludur.

Yaşanan tarihsel süreçte, "dinin" iktidar kavgalarına ve kişisel çıkarlara alet edildiği yerlerde, dönemlerde öncelikle dinlerin ve ulusların, bunlardan ciddi zararlar gördüğü yaşanarak görülmüştür.

Laiklik; din ve mezhep kavgalarına son veren, din ve vicdan özgürlüğüne kavuşmada insanlığın bulduğu önemli bir çözüm ve çare olan, insancıl ve çağdaş bir düşüncedir, uygulamadır ve asla dinsizlik değildir. Aksine kendi alanında kalan din, toplum tarafından daha çok benimsenip saygı gören, din adamları ve din görevlilerine de daha çok itibar ve saygının arttığı da somut bir gerçektir.

Laiklik; dine saygı, din ve devlet işlerinin ayrılmasının yanında din sömürüsü de yapılmaması demektir. Din ve mezhep, hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz. Ayrıca din, halkı sömürme aracı da yapılamaz. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.