O kavga değil “Dava adamı”dır. Yaşamının her döneminde ve her alanında öyle davranmıştır.

Bu davranışın sebebi düşünce yapısına duyduğu sorumluluğun tezahürüdür.

En önemli özellikleri çok okumasıdır. Çok okumanın getirdiği özgüven. Uygarca tartışma, dinleme, eleştirme, eleştiriye tahammül olarak öne çıkar.

Siyasal anlamda çeşitli görev ve sorumluluklar aldı. Bu süreçte ne rakipleri, ne parti içinde herhangi bir tartışmaya girmedi.

Bu kez yaşadığı kente karşı duyduğu sorumluluğun ifadesi olarak Keşan Belediye Meclisi üyeliğine partisi onu aday gösterdi.

Kendisini çocukluk yıllarımdan tanırım. Keşan Belediye Meclisi’nde son dönemlerin en donanımlı ve en makul insanlarından biri halkı temsil edecek.

Evet Süleyman Eren MHP’den Belediye Meclisi’ne girecek.

Sanırım farkını fark ettirecektir. Yapıcı, olumlu, gerektiğinde katkı sunan, az eleştiren, yerinde eleştiri yapan bir meclis üyesi örneği sergileyecek.

Muhalefet de olacaktır. Ancak Keşan açısından kazançtır. Partisi açısından kayıp olarak değerlendirmek hata olur.

Muhalefetin de nasıl yapılacağını bu yeni dönemde göreceğiz.

Aslında siyasi partiler belediye meclisi üyelerini belirlerken ele aldıkları kriterleri iyi koymak zorundadırlar.

Belediye meclisi üyem, Keşan’ın ufkunun açılmasına ne kadar katkı yapar?

Yoksa adama siyasal kartvizitinde yeni unvanlar katmaksa niyet sonuç ortada.

Kent yaşamına, kent kültürüne yaklaşımı nedir?

Kentin sorunlarına çözüm üretmede neler yapabilir? Sandalyeye oturduğunda sandalyeden güç mü alacaktır? Yoksa partisinin meclis grubuna ve kentine güç mü katacaktır?

Belediyeyi iş ve işçi bulma kurumu olmaktan uzaklaştırma adına yapılması gerekenlerde radikal olabilecek midir?

Eminim ki partiler bunlardan ziyade kişinin partiye hizmetini öne alıyorlar.

Hangi hizmeti?

Parti içi kavgalarda aldığı tarafa bakıyorlar.

Süleyman Eren bunları çoktan aşmıştır. Keşan için kendini aşmış bir dostumdur.