1-) 24 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçmiş ve partili Cumhurbaşkanı tarafından yönetilmeye başlamıştık. Cumhurbaşkanı o dönemde seçildiği taktirde hem faiz hem de dövizdeki yükselme sorununu halledecek, ekonomiyi de uçuracaktı. Bu amaçla da hazineyi sağlama alıpHı başına da damadı bakan olarak atamıştı. 3 Ağustos 2018’de birinci 100 günlük eylem planı yayınlanmıştı. Üstüne 13 Aralık’ta ikinci yüz günlük eylem planı da yayınlandı. 23 Mart 2019’da bu süre de doldu. Faiz kısmına bakarsak, Haziran 2018’den önce 7,25 olan Merkez Bankası gecelik borç alma faizi bugün 22,50’ye yükselmiştir. Borç verme faizi de 9,25’ten 25,50 rakamına ulaşmıştır. 2018 başında 3,70 TL olan dolar, Haziran öncesi 4,48 TL olmuş ve bugün 5,80-6,20 bandında seyreder hale gelmiştir. (Bizde hükümet adamları ekonominin uçmasını yanlış anlıyorlar galiba.) Gösterişli bir şekilde açıkladıkları 2 adet 100 günlük planların neticesi çok etkili olmuş gibi hala caka satıyorlar. Döviz, faiz, işsizlik uçmuş, Türkiye tam da bu eylem planlarının devrede olduğu 2 dönem ekonomik olarak küçülmüştür.  CB’nin ‘Verin kardeşinize yetkiyi, halletsin dövizi, faizi, uçursun ekonomiyi’ vaadi gerçekleşmiş midir? Sizce de ekonominin uçması dövizin, faizin ve işsizlik rakamlarının uçması mıdır?

2-) İktidar partisi ilk kez yerel seçimlerde kısmi yenilgi ile karşılaşınca ülkenin sorunlarını bırakıp rant merkezi haline getirdikleri İstanbul’un derdine düştüler. İstanbul seçimleri YSK marifeti ile iptal edildi. AKP oy çalınması iddiasında bulundu ancak gerekçeli kararda hırsızlık değil bazı kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkan ve üyeleri gerekçe gösterildi. YSK‘nın kendi sorumluluğunda olan bu durumun seçim sonuçlarını nasıl etkilediği somut şekilde gösterilmedi. Mesela bu sandık görevlilerinin görev yaptığı sandıklardaki sonuçlar, sandık başkanı ve görevlilerinin tutanaklara geçmiş uygunsuz davranışları ya da sistematik bir şekilde bu sandıklara dair yapılmış sandık sonuçlarını etkileyecek usulsüzlüklere yönelik tek kanıt dahi sunulmadı. Seçim iptaline yol açan kişilerle ilgili de tek tutuklama gerçekleşmedi. Hatırlayın; Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi referandumunda mühürsüz oylar yine sandık görevlilerine yıkılmış, YSK hukuksuz şekilde bu oyları geçerli saymış, 2,5 milyon olduğu iddia edilen bu oylarla ülkenin kaderi değişmiş ve tek adam rejimi gelmiştir. Mühürsüz oylardan sorumlu tutulan bir tane sandık görevlisinin bile soruşturulup ceza aldığını duydunuz mu? Yenilenen İstanbul seçimleri yine aynı şekilde düzeltilmemiş sandık kurulları ile yenilenecek. YSK’nın bu kadar hukuksuz davranmasının sizce nedeni nedir?

3-) Amerika’nın BOP eş başkanlığı gazı ile balıklama daldığımız Suriye sorununda nur topu gibi yaklaşık 5 milyon Suriye’limiz oldu, (her yıl artacak) 35 milyar dolar da maliyeti. Hatırlayalım, ABD ve batı ülkeleri parmağı ile İŞİD Suriye’de işgale ve katliama başlamıştı. Hükümet Suriye’deki vatan toprağı Süleyman Şah türbesini korumak yerine kaçırmak yoluna gitmişti. İŞİD oyununun arkasında Kürtlere Suriye’de yer açma planı vardı. Nitekim zaman içinde İŞİD’in işgal ettiği yerlere YPG yerleşti. Şu an itibarı ile Suriye’nin üçte biri YPG kontrolünde ve güney komşumuz oldu. Bu beceriksiz ve hatta aymaz politikaya rağmen şehitler pahasına Afrin’e geçici olarak girmiş olmamız başarı gibi sunulmakta. Peki şu an Suriye’de konumumuz ne siz çözebildiniz mi?

Suriye rejimi Rusya ve İran ile müttefik ve Çin’in de desteğini almış durumda; ABD, Avrupa Birliği, ÖSO ve Türkiye ile hasım, YPG ile ise görüşme masasında. ABD ve Avrupa Birliği Kürtlerle ve Türkiye ile müttefik; Suriye, İran, ÖSO ve Rusya ile hasım. Rusya Türkiye, İran ve Suriye ile müttefik; ÖSO, ABD ve AB ile hasım, YPG’ye ılımlı. İran, Suriye, Rusya ve Türkiye ile müttefik; ABD, ÖSO ve AB ile hasım. Türkiye ABD, AB, Rusya, ÖSO ve İran ile müttefik; Suriye ve YPG ile hasım. Buyurun buradan yakın. Ne kadar açık ve tutarlı bir Suriye politikamız var. Suriye’de kimler müttefikimiz, kimler hasmımız, anlayabildiniz mi?

4-) Rusya’dan S400 hava savunma sistemi alıyormuşuz. İlk teslimat ise Temmuz sonunda. 2,5 milyar dolar da kaparo vermişiz. Aynı zamanda ABD ve bazı NATO ülkeleri ile F-35 uçakları proje ortağıyız. Bazı parçaları da ülkemizde üretilmekte. 100 uçaklık da alım anlaşmamız var. İlk ikisi eğitimde olan pilotlarımız ve teknisyenlerimiz ile test uçuşunda. Şu an hem mevcut eğitim durdurulmuş durumda hem de devamındaki eğitimler askıda. S400’leri alırsak F-35 projesinden dışlanacağımız ve ekonomik ve savunma olarak yaptırımlara maruz kalacağımız tehditi mevcut. S400’leri alırsak kime karşı kullanacağız? F35’lerin savunmamız için önemi nedir? S400’lerden vazgeçersek 2,5 milyar dolarlık çocuğumuz olacak. Yaptırımlarla karşılaşırsak bedeli ne olacak siz çözebildiniz mi?

5-) Ege’de Yunanistan’a peşkeş çekilen 18 ada ve bir kayalık ile ilgili dışişleri yetkilileri eveleyip geveliyor. Arkadaş, şu an adalar bizim değil ise hangi gerekçe ile Yunana terk ettiniz? Adalar bizim ise (Uluslararası hukuka göre öyle) Yunan askerlerinin o adalarda ne işi var? İşgale niye göz yumuluyor? Çözen biri var mı?

6-) Güney Ege’de Kıbrıs Rum Kesimi tek taraflı münhasır ekonomik bölge ilan edip petrol ve doğal gaz arıyor. Kıbrıs Türklerinin hakları yok sayılıyor. Rumlar halihazırda ABD, AB, İsrail ve Mısır’ın desteğini aldı. Petrol ve doğal gaz arama işinde ise Amerikan Exxon ve Katar petrol şirketi anlaşma yapmış durumda. Sahi, Katar’ın Orta Doğu’daki tek müttefiki biz değil miydik? CB’ye uçak hibe edilmesi, şirket satımları Tank palet fabrikasının yok pahasına peşkeş çekilmesi, değerli arazilerin lüpletilmesi. Ne müttefikmiş ama! Çözebilen beri gelsin.

Daha onlarca örnek sıralayabiliriz. Bana en komik geleni de FETÖ ile yataktan çıkmayanların bugün en ufak muhalif sese Fetöcü yaftası yapıştırmaları ve hatta hapse atmaları. Fetö’ye ilanı aşk edenlerin internette çarşaf çarşaf günahları mevcutken insan içine çıkabilmeleri; hırsızlıkları aşikar olanların başkalarını hırsızlıkla suçlayabilmeleri. Bilmece gibi bir ülkeyiz vesselam.

Sözün Özü: Her sorunu bilmece kıvamına getirmek maharet değil beceriksizliktir.