HABER MERKEZİ

Cavit Deniz’in sunduğu ve saat 13.30’da başlayan “Bunu Konuşalım”ın konukları ise; Avukat Nilüfer Erk Oğuz ve Psikolog Anıl Dalkılıç oldu.

11 Temmuz Çarşamba günü yayınlanan programla sezon tatiline giren “Bunu Konuşalım”ın yeni bölümleri, Eylül ayından itibaren yayında olacak.

Çocuklara yönelik şiddet, çocuk istismarları ve son günlerde artış gösteren kayıp çocuklar birden Türkiye’nin gündemine oturduğunu söyleyen Cavit Deniz, sözü Psikolog Anıl Dalkılıç’a verdi.

ÇOCUK İSTİSMARI TOPLUMSAL BİR YARADIR

Çocuk istismarı hakkında teknik bilgi veren Dalkılıç, şunları söyledi: “Çocuk istismarı, hukuken reşit olmayan 18 yaşın altı bir çocuğa herhangi bir muamelede bulunmak günümüzde istismar olarak kabul edilmektedir. Çocuk istismarı hepimizin tüylerini diken diken eden aslında toplumsal bir yaradır. Özellikle son günlerde meydana gelen, hepimizi derinden yaralayan birçok taciz vakası görüyoruz. Eylül ve Leyla kızlarımız gibi fakat televizyonda daha çok taciz vakalarını gördüğümüz için aklımıza direk cinsel istismar geliyor. İstismarın birçok çeşidi var aslında ilk olarak duygusal istismardan başlamak istiyorum duygusal istismar sözel yollarla çocukta birçok psikolojik yaralar bırakmaktır. Mesela çocuğun nitelik arzu ve kapasitesinin sürekli aileler tarafından kötülenmesi sen yapamazsın sen edemezsin sınavı kazanamazsın ya da tıp istiyorum ailem bana diyor ki tıp kazanamazsın gibi söylemler çocuğu terk etmeyle tehdit etmek arasındadır. 

ÜLKEMİZDE DUYGUSAL İSTİSMARIN ORANI %78’DİR

İstismar çeşitleri hakkında konuşan Dalkılıç, “Duygusal istismar aslında çok sık gerçekleşmesine rağmen fiziksel ve cinsel istismar gibi bulguları somut olmadığı için aslında en zor tanıdığımız istismar çeşididir.  Duygusal istismarın izleri yaşam boyu çocuğu takip etmektedir. Mesela anne ve babası tarafından sürekli aşağılanan kararlarına saygı duyulmayan yeterince sevgi ve ilgi görmeyen çocuklar ilerde pasif kişilik kendine güveni olmayan asosyal çocuklar olarak ortaya çıkarlar. Ülkemizde duygusal istismarın oranı %78’dir. Bu çocukların %70’i 2-10 yaş arasındadır. Fiziksel istismar çocuğun annesi babası veya bakımından sorumlu kişiler tarafından sağlığına zarar verilebilecek biçimde yaralamak veya yaralamaya teşebbüs etmek olarak fiziksel istismara örnek verebiliriz.” dedi. 

EMNİYET GÜÇLERİ GEREK BAKANLIK VERİ PAYLAŞMIYOR

Bir anne olarak üzüntülerini isyanını ifade edecek kelime bulamadığını ifade eden Avukat Nilüfer Erk Oğuz da programda şöyle konuştu: “Sevmeye çekindiğimiz bakmaya doyamadığımız gözümüzden kıskandığımız saçının teline canımızı vereceğimiz evlatlarımız istismara uğruyor katlediliyor. Bir anne olarak üzüntümüzü isyanımı ifade edecek kelime bulamıyorum. Fakat bir şekilde de nokta atışı yaparak bu işleri de toparlamamız ve çözüm önerileri de sunmamız gerektiğini düşünüyorum. ‘Ah ah vah vah’ diyerek değil çözüm üretici şeyler söylememiz gerekiyor şimdi kaçakçılık istikbarat hareket ve bilgi toplama dairesi başkanlığı verilerine göre ocak 2015 tarihi itibari ile 5.600 çocuk kayıp o tarihten sonra rakam bilinmiyor. 2015’ten bu yana gerek emniyet güçleri gerek bakanlık veri paylaşmıyor. Ne akademisyenler ne sivil toplum kuruluşlarıyla ne de hastanelerle ve doktorlarla hiçbir şekilde veri paylaşmıyorlar. Bu veriler bakanlık tarafından biliniyor ama paylaşılmıyor.” 

KAYBOLMA SEBEPLERİNE BAKTIĞIMIZDA DA PEDOFİLİYİ GÖRÜYORUZ

Türkiye Psikiyatri Derneğinin araştırmasına göre ise son 10 yılda 250 bin çocuğumuz istismara uğradığını söyleyen Erk Oğuz, “Cinsel istismara uğramış çocuklarımızın %33 ü cinsel istismara maruz kalıyor ve çocuklara cinsel istismarda dünya 3’üncüsüyüz bu çok acı verici bir şey ve Türkiye’nin taraf olduğu imza verdiği çocuk hakları sözleşmesine göre 18 yaşına kadar her insan çocuktur korumak ve desteklemek gerekir. 18 yaşının altındaki her birey çocuktur. Bu durum son günlerde artmadı son 10 yıldır patlayarak gidiyor. % 400 artışlarla gidiyor zaten çok yüksekti. Bu katlanarak büyüyor ve bu veriler açıklanmıyor. Kaybolma sebeplerine baktığımızda da pedofiliyi görüyoruz pedofili nedir? Cinsel tercihini sadece ve sadece çocuklardan yana kuran ya da kurmak isteyen bireylere pedofili diyoruz. 2. sırada suçta kullanılmak dilendirilmek üzere çocuklarımız kaçırılıyor.” dedi.

Çocukların davranışlarının izlenmesi gerektiğinin altını çizen Dalkılıç, “Çocukların davranışlarının dikkate alıp aile olarak bireyler olarak çocuklarının davranışlarını kesinlikle izlemeli değişkenlik gösteren davranışlarını gözlemlemeli ve kendileri baş edemiyorsa bir bilene başvurmaları gerekiyor.” şeklinde konuştu.

ÇOCUK ZİHNİ SOMUT DURUMLARA ÇALIŞIR

Dalkılıç konuyla ilgili olarak ailelere şu tavsiyelerde bulundu: “Anne ve babaların çocuklarına küçük yaştan bir dizi eğitim vermesi gerekiyor.  Ebeveynlerin ‘oğlum-kızım tanımadığın insanlarla konuşma tamam mı’ şeklindeki telkin tabi ki doğru fakat biz bunu söyleyince tanıdıklara karşı çocukları savunmasız bırakıyoruz. Çocuk 1. Sınıfa gidene kadar bilişsel mantığı tam oturmamıştır. Yani doğru ya da yanlışı ayırt edemez ve telkine açıktır. Çocuğun söylenenleri kabul etmesi için söyleyene güvenmesi yeterlidir. Çocuğun güvenmesi için illa ki tanıması gerekmiyor. Çocuklarımıza özel bölgelerini mahrem bölgelerini öğretmeliyiz ve bunu yaparken cinsel organlarını gerçek isimleriyle öğretmeliyiz. Çocuklarımıza hangi dokunuşun normal bir dokunuş hangi dokunuşun kötü bir dokunuş olduğunu bir şekilde tarif edip göstererek öğretmemiz gerekmektedir. Çocuk zihni somut durumlara çalışır somut görecek öyle anlayacaktır.  Mahrem bölgelerine asla ve asla kimsenin dokunamayacağını anlatmamız gerekir. Şöyle örnekleyebiliriz küçükken banyoda yıkanırken bile oğlum-kızım dokunuyorum dokunabilir miyim diyerek aslında onun bedeni olduğunu ve bedenine dokunmasına onun iznine bağlı olduğunu bu şekilde öğretebiliriz.”