Genellikle her sabah, gecenin güne dönüştüğü güneşin ilk ışıklarıyla, günün aydınlanmaya başladığı ilk saatlerde, hafifçe esen rüzgarın uğultusuna karışan kumruların ötüşü, yerleşim yerlerine yaklaşmanın tedirginliğiyle ötüşen yaban bülbülleri, boş yollarda yem-yiyecek bulma telaşıyla koşuşturan güvercinler, çöp bidonlarının etrafında dolaşan kediler, köpekler ve başlayan yeni günün yaşam kavgası...

Hayatta kalabilmenin, yaşam mücadelesinin insan boyutunda yaşananlar ise, oldukça acı verici yürek yaralayıcı, insan olmanın kahredici hafifliğini her yönüyle hissettiren, yaşatan insan manzaraları çaresizlik görüntüleri... çöp bidonlarını karıştırarak bir şeyler bulmaya çalışan babalar, anneler, çocuklar... Hepsi bizim insanlarımız.

Onlarda diğer insanlar gibi o saatlerde yatağında, evinde kendi kazanç ve olanaklarıyla çocuklarını yedirip-içirmek, temiz ve sağlıklı ortamda büyütmek istemezler miydi? Onları bu şartlara mahkum edenlere, bu çaresizliğe, bunları o minicik çocuklara yaşatanlara lanet olsun.

Çöp bidonunun içine sarkarak çıkarttığı poşetlerden, bir şeyler çıkar umuduyla hızlı hızlı bakan, araştıran tedirgin görünüşlü anne... Küçücük kirli elleri buz gibi olmuş çöp bidonunun etrafında oyun oynar gibi koşuşturup, annesinden "bir şeyler" bekleyen minicik sevimli kız çocuğu... Bir köşesi kırık, kirli bir oyuncağı eline sıkıştırınca annesi, karnının açlığını ve sabah ayazını unutarak "yeni" oyuncağını minicik elleriyle sıkı sıkıya tutup, yavaşça yere uzanıp oyun hayallerine dalarak... Acaba kurduğu hayallerde, çıkabilecek başka bir oyuncak mı var, yoksa bir yudum ekmek mi? Olasılıkla onun hayallerinde bunlar varken, ya senin, benim, bizim ayrıcalıklı çocuklarımızın hayallerinde neler var?

Hayata küskün, gözleri buğulu, gönlü buruk anne göz ucuyla evladını izleyerek "Neden bizler? Bizlerin de herkes gibi insanca yaşama hakkımız yok mu? "diye, ciğerlere giren kurşun gibi sorgulayarak...

Son yıllarda, sayıları oldukça çoğalan bu çöp karıştıran insanlarımız, "Çöpten evlat yetiştirenler" bizler gibi Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan vatandaşlarımız, bu ülkenin insanları bizim insanlarımız...

Hani seçim dönemlerinde oylarını alabilmek için yokluğunu, yoksulluğunu, çaresizliğini istismar ederek evlerine poşetler götürülen, ellerine bir şeyler sıkıştırılıp o zaman "vatandaş - insan" olduğu hatırlananlar... Hz. Muhammed'in Hadis-i Şerif'inde bahsettiği gibi "komşusu açken tok olarak geceleyen bir kişi mümin- Müslüman değildir. "dediği, genelde herkes tarafından bilinir. Özellikle de, Müslümanlığı kimseye bırakmayanlar tarafından mutlaka bilinir.

%99'u Müslüman olduğu söylenen bir toplumda, sabah- akşam Müslümanlıktan dem vuranların gözleri kapalı, yürekleri kilitli mi? Elbette şu bu olmak değil, önemli olan "insan olmak" değil mi? 

20 yıldan bu yana, ihtiyacı olan fakir- fukaraya yemek dağıtan Keşan Aşevi'nin 3 yıldan bu yana yemek dağıtmasına izin verilmiyor. Bu kararı alanlar yoksul düşmanı değilse, neyi hedeflemektedirler.

Edirne Belediyesi ile fırıncılar derneği birlikte organizasyonuyla ihtiyacı olanların alabileceği "Askıda Ekmek" uygulaması yapılmaktadır. Aynı şekilde Uzunköprü'de de uygulanmaktadır. Neden Keşan'da başlatılmıyor?

Yollardaki çukurlara, kaldırımlara duyarlılık gösteren, yazılar yazan, açıklamalar yapan AKP İlçe Yönetimi, bu insanlarımızın yaşadıklarına duyarlılık göstermeye, yazılar yazıp açıklama yapmaya değmez mi? Aşevinin açılarak, yoksullara yiyecek dağıtmasına gerek yok mu?

İlke ve programında "önce insan" diyen CHP'nin, Keşan Belediye Yönetimi, rahmetli Mehmet Gemici döneminden yaklaşık 20 yıldan bu yana, yoksullara yiyecek dağıtan "Aşevine" hangi nedenlerle sahip çıkılmıyor. Bazı belediyelerin hayata geçirdiği "Askıda Ekmek" uygulamasına neden karşı çıkılıyor?

Neden uygulanmıyor? Çalışma azmini, mücadele heyecanını kaybetmemişseniz ne bekliyorsunuz?

Bir yerlerden çıkıp gelecek kahramanları mı? 

Çöp bidonlarını karıştırarak evlat yetiştirenlerin kimliklerine göz atın, göreceksiniz onlar da bizler gibi sizler gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.

Büyük devasa projeler yapmaktan önce, vatandaşların aç- açık kalmayacağı, mutlu ve huzurlu olabileceği imkan ve ortam yaratma görevi, önceliği olmalıdır. İçinde insan olmayınca o projeler ne işe yarar?