Demiray’dan Özkan’a Ayasofya cevabı:  
“Tartışılır, doğrular bulunur”

Saadet Partisi Keşan İlçe Başkanı Ayhan Özkan’ın Enez Ayasofya Kilisesi İle İlgili açıklamasına yanıt veren Kartopu Enez Gönüllüleri Derneği Başkanı Ulaş Demiray, “Enez’in medeniyeti sadece İslam medeniyeti ile kısırlaştırılamaz, kısıtlanamaz.” dedi.  Ecdadımızın o günkü perspektifi ile görerek bugünü düzenlemenin, çağının öncüsü olan ecdadımıza haksızlık olacağını belirten Demiray, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Saadet Partisi Keşan İlçe Başkanı Sayın Ayhan Özkan'ın ve genelde Saadet Partisi'nin Ayasofya Kilisesi ile ilgili ‘Cami olarak restore edilmelidir’ görüşlerinin bu şekilde özetlenmesini yadırgamamak gerekir. Böyle bir yaklaşımı yazılı olarak belirtmişler ve sürece katkıda bulunmuşlardır. Ancak olaya bu açıdan bakılsa bile daha başka değerlendirmeler de mümkündür. Örneğin,

1.     Kilise ya da Havra ya da Cami olarak restorasyonu ile bu mülkün tapusu hiç kimseye devredilmeyecektir, devredilemez... Kaldı ki Kiliseyi başka bir ülkeye taşımak da mümkün değildir.

2.     Ecdadımızın o günün koşullarında herhangi bir turizm hareketi beklenmeyen ve hiç camisi bulunmayan Enez’deki bu kilise için verdikleri kullanım kararı doğrudur. Ama güncel kararları ecdadımızın o günkü perspektifi ile görerek bugünü düzenlemek çağının öncüsü olan ecdadımıza haksızlık olur.

3.     Bu binanın Cami olup olmamasının bağımsızlığımızla hiç bir alakası yoktur. Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir.  Her inanca eşit mesafededir. Bu ülkede cami de olur, kilise de olur. Vardır da…Kaldı ki Devletimiz öylesine bağımsızdır ki gerekirse bugün bu binayı  kilise yapar, şartlar değişir havra yapar. Ülkemizin ve özellikle Enez’in medeniyeti sadece İslam medeniyeti ile de kısırlaştırılamaz. Kısıtlanamaz. Enez, 8 bin yıllık bir medeniyeti barındıran bir kenttir. Enez’deki medeniyet bulgularına sahip çıkmak istiyorsak orijinal halleri ve tarihi değerleri ile sahip çıkmalıyız. İslam medeniyeti bu 8000 yılın en fazla 600 yılını kapsamaktadır.

4.     Saadet Partimizin bildirisi zorlama tespitlerden oluşmaktadır. ‘Fetih hükmünü kaldırmak ve burasını önceki sahiplerinin olmasını istemek’ hiç kimsenin haddine değildir. Zoraki bir yaklaşımdır. Burası Kilise olarak restore edilse bile sürekli ibadete açılmayacaktır. Açılmak istense de burada hıristiyan cemaati yoktur. Burasının Cami yapılması kararı israftır. Çünkü restorasyon işi pahalı bir iştir. Bu para ile 3 cami yapılabilir. Yani ‘Ecdad yadigarı’ gibi gerekçelerden daha önemlisi israf olup olmadığıdır...

5.     İleri sürülen komik gerekçelerimize yapılan komik olmayan yanıtımız vardır. Vatanın satılması konusunda Saadet Partisi’nin bu derece ciddi bir hassasiyeti varsa İstanbul’un Boğaz’a bakan en güzel, en kıymetli arazilerinin, yalılarının ve diğer mülklerinin, Antalya sahillerinin tapusu ile beraber Arap şeyhleri başta olmak üzere yabancılara satışları konusunda karşı çıkarak çaba sarf etmelidirler. Bu zihniyet yakında Keşan pazarında ‘Türk domateslerini yabancıya satmak vatanı satmak anlamına gelir’ diye düşünmek ile eş değer bir bakış açısıdır.

6.     Evet... Bu bir kimlik meselesidir. Bu bir aidiyet meselesidir. Bu konuda Saadet Partimizin İslami kimliği ile bizlerin laik, barışçı, insancıl, akılcı, halkçı, çağdaş kimliklerimiz farklıdır. Ama her farklılık bile bu ülkenin fikir zenginliğidir.

 

Tartışılır. Doğrular bulunur.”