Demokrasi akla uygun mudur? Ya da aklımız demokrasiye uygun mudur? Türkiye’de dile getirilmese de yurt dışında bazı sosyologlar ve yazarlar son gelişmelerden sonra ‘demokrasi’ kavramını tartışmaya açtılar.

Peki, herkesin dilinde ama nedir bu demokrasi?

Demokrasi kelimesi etimolojik olarak ‘halk iktidarı’ anlamına gelmekle birlikte, ilk olarak Antik Yunan’da şehir devletlerinde uygulanmıştır. Hatta bu sistem Atina demokrasisi olarak da adlandırılır. Tarihteki bu ilk demokrasi uygulamaları dahi, dönemin ünlü filozofları Aristo ve Platon (Eflatun) tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir. Görüşleri günümüzde bile birçok felsefi düşüncenin temelini oluşturan ve dünyanın değişmesine büyük katkılarda bulunan Aristo ve Platon’un sert eleştirilerine hedef olan demokrasi gerçekten de uğruna ölünebilecek kadar değerli bir hak mıdır?

20.Yüzyılın ortalarına kadar sadece belli bir zümre için verilen oy hakkı, günümüzde hemen herkese tanınmıştır. Toplumdaki seçmen statüsünde bulunan her bireyin bir oy hakkı yani seçme hakkı vardır. Toplumun çoğunluğu kimi istiyorsa yönetici olarak onu seçiyor, hatta bazen referandum örneklerindeki gibi köklü bir değişiklik için de tercih hakkını kullanabiliyor. Batı tipi demokrasi adını verdiğimiz yönetimlerde azınlıklar da belli hakları elde edip yönetimde söz sahibi olabiliyorlar. Yani genel olarak incelediğimizde, halk kendisini yönetecek sisteme veya yöneticilere karar veriyor ve halkın çoğunluğu ne isterse o oluyor.

Kulağa çok hoş geliyor ama işte sorun da zaten burada başlıyor.

Ya halkın çoğunluğu kendisini ve toplumu felakete götürebilecek bir seçim yaparsa? Mesela Adolf Hitler. Dünyamız, bu deneyimi 1930’ların sonlarında acı bir şekilde tecrübe etti. Toplum mühendisliği ile kolayca manipüle edilen kitleler tercihlerini yanlıştan yana kullanabiliyorlar. Yani; yeterince eğitimli olmayan bir toplum için demokrasi felaketle de sonuçlanabiliyor.

Ve günümüz…

8 Kasım 2016 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan başkanlık seçimlerinde Amerikan halkı 58.başkanını seçmek için sandık başına gitti. Seçimi Donald Trump kazandı. Trump’ın Müslümanları ülkeden göndermek, ülkeye almamak gibi ayrıştırıcı fikirleri vardı. Buna rağmen kitleleri manipüle ederek seçimi kazanmayı başardı. İşte bu aşamadan sonra da demokrasi bir kere daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı. Acaba halk yanlış kararlar mı veriyordu? Bunu birkaç örnek daha izledi.

Türkiye’de de durum farklı değildi aslında. 2017 yılının Nisan ayında yapılan referandumda halkın çoğunluğu tek adam yönetimine evet dedi. Üstelik Türkiye; hem yönetimsel hem de ekonomik açıdan çok zor günler geçirirken, basın yoluyla yapılan toplum mühendisliği halkı etkilemiş görünüyordu. 24 Haziran seçimlerinden sonra da sistem meşrutiyet kazandı ve her ne kadar resmi adı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olsa da Türkiye artık ‘Başkanlık Sistemi’ ile yönetiliyor. Peki, rejimin değişmesine demokrasi yoluyla onay veren halk, gelecekte eyalet sistemine, şeriat sistemine de onay verirse yine halkın tercihi mi uygulanacak? Halkın çoğunluğu ülkemizin mesela ABD tarafından işgal edilmesini isterse demokrasi bunu gerektiriyor deyip hepimizin kabul etmesini mi bekleyecekler? Gerçi, tek adam rejimini hem de hileli bir seçim sonucunda kabul edip hiçbir şey yapamadıysak, şimdi kulağa fantezi gibi gelen durumlar karşısında da bir şeyler yapabilir miyiz pek emin değilim.

Hani aklın yolu birdir aslında ama demokrasilerde birkaç milyon olabiliyor.

Aslında demokrasi bu haliyle akla mantığa uygun mudur yoksa değil midir? En akılcı yönetim şekli demokrasi midir, değil midir? Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar?

Bence insanoğlu, dikte edilen her şeyi sorgulamaya başladığı an tüm bunlara da cevap bulacaktır.

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/743/9508.pdf