Jeofizik Mühendisleri Odası Edirne İl Temsilcisi Hakan Balcı, dün yaptığı açıklamada, geçtiğimiz Cumartesi günü meydana gelen deprem sırasında ortaya çıkan korku ve paniğin insanların yaşadıkları binalara güvenmemesinden ve bu konuda yeteri kadar eğitim alınmamsından kaynaklandığını söyledi. Balcı, 17 Ağustos depreminden önce sahillerde yapılmış olan yazlıkların ve kamu binalarının iyi bir şekilde kontrol edilmesi gerektiğini de kaydetti.

ÜLKEMİZİN YÜZDE 97’Sİ DEPREM BÖLGESİ

24 Mayıs 2014 Cumartesi günü saat 12.25 sıralarında Gökçeada’nın 40 km batısında 6.5 büyüklüğündeki depremin birçok il ve ilçede hissedildiğini belirten Balcı, Sarsıntının 40 saniye sürmesi depremin etkileme gücünü de arttırmıştır. Yöremize de yakın ve etki şiddetinin yüksek olması korku ve paniğe neden olmuştur. Aslında bu korku ve panik yaşadığımız yapılara hala güvenemediğimizden kaynaklanmaktadır. 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinden sonra yasa ve yönetmeliklerimizde bir takım değişiklikler yaşandı. Ancak yıllar geçtikte deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini unutmaya başladık. Son 2 yıldır zemin etüt çalışmalarının Jeofizik ve Jeoloji mühendisleri odalarına onaylatma zorunluluğunun kaldırılması ve isteğe bağlı hale getirilmesi neticesinde, raporları onaylatan serbest büro sayısında düşüş yaşandı. %97’si deprem bölgesi olan ülkemizde deprem kendini hatırlatıyor. Bu da tedbir almamız konusunda vurgu yapıyor. Tabii can kaybı yaşanmaması bir teselli.” dedi.

YER ALTI SULARAI ÇOK ÖNEMLİ

 

Depremin Keşan’a yakın bir noktada olması nedeniyle bölgenin de etkilendiğini ifade eden Hakan Balcı, şunları söyledi: Keşan kot olarak ovadan yüksekte kurulmuş. Bunun da deprem açısından olumlu etkileri var. Ancak Kale Bayırı mevkiinden yeraltı suyu olarak Keşan merkeze doğru gelen yeraltı suları var. Bu konu deprem ve binalar açısından önemli. Bildiğiniz gibi beton suyu geçirme özelliğine sahip. Betonun içerisindeki demire su teshir edeceğinden dolayı zamanla korozyon dediğimiz durumu yaratıyor. Demir korozyona uğramışsa binanın ayakta kalmasını engellemiş oluyor. Bir inşaatın projelendirilmesi aşaması birçok mühendislik dalını ilgilendirdiği için zemin etütlerinde yeraltı suyu ilgili kısmı yazıyoruz.”

 

1999 DEPREMİ MİLAT OLDU

Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunun biraz geç fark edildiğinin altını çizen Balcı, Gerekli tedbirler 99 yılında yaşadığımız büyük depremin ardından alınmaya başlandı. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın denizin içerisinde olması ve Keşan’a olan uzaklığı nedeniyle şiddetinde düşmeye neden oldu. Zemin yapısı sağlam değilse depremin şiddetini arttırmış oluyor. Özellikle sahil bölgelerimizde deprem çok daha fazla şiddette hissedildi. Bazı yapılarda hasarlar meydana geldi. Bir de İpsala. İpsala’da yeraltı su kaynakları bakamında doygun bir vaziyette. Ve zemini alüvyonel yapıda. 17 Ağustos depreminden sonraki yasalara uygun olarak yapılmış binalarımız var. Bir de 17 Ağustos’tan önce yapılmış bina stokumuz var. Özellikle 90’lı yılların başlarında yoğun bir kooperatifçilik faaliyetleri oldu. Deniz kenarlarında birçok site yapıldı. Depremden önce yapıldığı için bazı yasalar yoktu. 17 Ağustos’tan önceki binaların durumları kontrol edilmeli. Kamu binaları da önemli. Depremde en fazla hasar gören kamu binaları oluyor.”

FAYIN BİR KISMI KIRILDI

Tekirdağ’ın güneyinden geçen Ganos Fayı’nın bulunduğu dile getiren Hakan Balcı, Bu fay hattı Kavak Köyü’nde çatallanarak ikiye ayrılıyor. Kolun biri Kavak Köyü’nden çıktıktan sonra Bolayır, Güneyli yönüne doğru devam ediyor. Diğer hat ise Kavak’tan tam karşıya Gökçeada’nın kuzeyi istikametinden Yunanistan’a devam ediyor. Burada deprem bize yakın olan kolda meydana geldi. Bu deprem fayın belli bir uzantısını kırmış oluyor. Tarihsel duruma baktığımızda Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda doğudan başlayıp batısına doğru zincirleme hareketlenme olduğunu görüyoruz. Burası da bizim ülkemizi ilgilendiren Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın en son durağı. Aslında asıl beklenen deprem İstanbul’u da etkilemesi muhtemel Marmara Denizi açıklarında. Burada kırılmayan bir kısım var.