Toplumsal kalkınmanın mihenk taşları eğitim ve bilime verilen önemdir. Cumhuriyetin ilk dönemi bu anlamda seferberlik halinde geçmiştir. Harf devrimi, karma eğitim, köylüyü kalkındırma modelleri, uçak bile üretecek kadar sanayi hamleleri, toplumsal kalkınma için köy enstitüleri modeli bu dönemde savaş yorgunu bir ülkede kıt kaynaklarla hayata geçirilmiştir. Akabinde hem basiretsiz yöneticiler hem de cumhuriyet düşmanlarının bilinçli çabaları ile eğitim sistemimiz çağın gereklerinin çok gerisine düşürülmüştür. Araştırmacı, sorgulayan ve sürekli gelişen bireyler yetiştirme hayalimiz itaatkar, biat eden, dogmacı, dindar ve kindar nesiller yetiştirme projesine dönüştürülmüştür.

Sırf İmam Hatip Liselerini parlatmak için köklü ve nitelikli eğitim kurumları sıradanlaştırılmış, kalkınmada en çok ihtiyacımız olan teknik eleman yetiştiren Endüstri Meslek Liseleri İHL’lere kurban edilmiştir. Son 15 yılda 6 kez eğitim ve sınav sistemi değiştirilmiş, aynı parti iktidarına mensup Milli Eğitim Bakanları yine kendi eserleri olan bir önceki sistemin ne kadar kötü olduğunu anlatıp durmuşlardır. Sistem yap/boz tahtasına dönüştürülmüş, her değişiklik bırakın iyileşme sağlamayı, sistemi daha da kötürüm hale dönüştürmüştür.  Eğitim müfredatı gericileştirilmiş, kadrolar dini cemaatlere teslim edilmiş, Atatürk ve Cumhuriyet dönemi ilke ve kazanımları çıkarılmış, evrim teorisi öcü olarak görülmüştür. Okullar ibadethaneye dönüştürülürken, önemli sayıda yönetici ve öğretmenler eğitimci gibi değil, cemaat ve tarikat görevlisi gibi davranmaya başlamışlardır. Bu sistemin başaktörleri kendi çocuklarını yurtdışında, özellikle batı ülkelerinde okuturken, ülke çocuklarına Arap kültürü dayatılmaya başlanmıştır.

 İkinci dünya savaşı sonrası yeni bir atılım gerektiren eğitim sistemimiz o yıldan beri sürekli hırpalanmış, nihayetinde son 15 yılda tamamen felç edilmiştir. Sürekli milli eğitimi dinselleştirmeye çalışanlar, ahlaki sistemin de çökmesine sebep olmuşlardır. Son 15 yılda ister eğitim ister mesleki seçim sınavları olsun şaibesiz tek sınav yok gibidir. Bu aymazlık ve ihanet tüm devlet kurumlarının Fetö ve benzeri yapılanmalar tarafından ele geçirilmesine yol açmıştır.  Çalınan sadece sınav soruları değil, milyonlarca çocuğumuzun, vatandaşımızın umutları ve ülkemizin geleceği de olmuştur. Netice itibarı ile eğitim sistemi çökmüş ve Dünya Eğitim Liginde küme düşmüş durumdayız. Buyurun, okuyun geldiğimiz noktayı.

Dünya ülkeleri eğitim sistemlerinin etkinliğini ölçme ve karşılaştırma aracı PİSA testidir. Bu test her üç yılda bir 15 yaş gurubuna yapılmaktır. En son 2015'te yapılan 2016 yılında açıklanan teste 70 ülkeden 540 bin öğrenci katılmıştır. Test; Bilim, Matematik ve Kendi dilinde okuduğunu anlama kategorilerini kapsamaktadır. İşte Eğitim karnemiz; Bilimde 52. sırada, Matematik 49. sırada, Okuduğunu Anlama 50. sırada, Toplamda da 50. sırada yer alıyoruz.

Bu sonuçlar 2003 yılından bile geridedir. Daha da vahimi, 7 kategoriyle değerlendirilen başarı sıralamasında (En kötü, kötü, vasat, orta, orta üstü, iyi, çok iyi) Türk öğrencilerin üçte ikisi en kötü ve kötü klasmanında yer almıştır. 3 alanın en az birinde en iyi kategoriye girme oranımız %1.6 ile 15.3 olan OECD ortalamasının çok gerisindedir. En iyiler kategorisindeki öğrenci oranımız da sadece %0,3.Toplamda ise Testte yer alan 35 OECD ülkesi içinde Meksika ile birlikte son sıradayız. Test ortalama puanlarımız şöyle;  

Bilim-Matematik- Okuma 

Türkiye. 425- 423- 405
OECD. 493-490-493

Bu tablo ile dünyaya meydan okuyacak, bilim ile donanımlı araştırmacı kuşaklar yetiştiremediğimiz açıktır. 
Zaten bilimsel bir temele oturtulamamış eğitim sistemimiz, 15 yıllık dönemde, sırf İmam Hatip okullarının önünü açmak için tarumar edilmiştir. Aslında bir meslek lisesi olan İHL'ler eğitimin başaktörü haline getirilip endüstri meslek liseleri verimsizleştirilmiş, tüm öğrenciler üniversite eğitimine yönlendirilip ve onlarca gereksiz üniversite açıp istihdam yaratmayınca eğitimli işsiz sayımız patlamıştır. TÜBİTAK ve benzeri kurumlar bırakın bilimsel gelişmelerin öncüleri olmayı, siyasi, niteliksiz yönetici atamaları sayesinde bilim düşmanı kimliğe bürünmüşlerdir. Bu kurum dua ile büyüyen projeler peşinde koşarken, bilimsel icat niteliğinde olup reddettiği bir sürü gencimizin projelerinin uluslararası bilim kuruluşlarınca nasıl rağbet gördüğünü üzülerek görmekteyiz. Dünya Endüstri 4.0 devrimini gerçekleştirirken biz gerici iktidarlarca kapatılmış Halkevleri uygulamasının bile çok gerisinde kalan MİLLET KIRAATHANELERİ’ni seçim vaadi olarak sunabiliyoruz. Açtığımız her öğretim kurumunda bilgiye en hızlı ulaşabilecek, yaratıcılığı geliştirecek altyapı ihtiyaçlarından önce mescit yapmayı önkoşul olarak getiriyoruz.

Geldiğimiz noktada kendisini ifade edemeyen, iki lafı bir araya getiremeyen, kendisine anlatılan hurafelere kolayca inanan, okumayan, araştırmayan, tek hedefi örneklerini gördüğümüz üzere kolay yoldan zengin olan kuşaklar yetiştirmekte olduğumuz. Bu tablo ile dünya ile yarış edebilecek, bilimsel gerçeklerle yoğrulmuş, araştıran, geliştiren, yaratıcı, ülkemizin kalkınmasını sağlayacak çağdaş kuşakları yetiştirmemize olanak yoktur. Hem ekonomik gelişmeyi hem de teknolojik atılım için eğitimde bilimselliği merkeze alan bir eğitim sistemi oluşturmak zorundayız. Hemen.. Daha fazla gecikmeden.

Mevcut iktidar zihniyetiyle bu mümkün mü sizce?