SONGÜL KONAR

Son yıllarda Edirne ve Trakya’nın yıllık yağış ortalamasının yarısını alamadığını belirten Erkin, sulama yatırımlarının acilen tamamlanmasını ve atıl olan sulamalarda verimli hale hızla dönüştürülmesi gerektiğini dile getirirken, tarımsal sulamada önemli girdi haline gelen pompalı sulamanın elektrik fiyatlarının sübvanse edilmesi veya yerel enerji kaynaklarını kullanarak ucuz enerji temini projelerini hayata geçirme girişiminin başlatılmasını söyledi.

“EDİRNE ÇİFTÇİSİ GİDEREK FAKİRLEŞMEKTEDİR”

DSİ (Devlet Su İşleri) Em. Böl. Müd. Yrd.Yük. Müh. Hüseyin Erkin, yaptığı açıklamalarda, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte tarımda hamleler yapan Türkiye’nin, ilk tarım hamlesine Trakya'dan başladığını ifade ederek, şunları söyledi: “1927’de ithal edilen 500 adet traktör bu bölgede teşvikle kurdurulan büyük tarım işletmelerine dağıtılmıştır. Yani, ülkemizde ilk traktörü Trakyalı hemşerilerimiz görüp kullanmışlardır. Ancak, 1929’da tüm dünyada meydana gelen ekonomik kriz, oluşum aşamasındaki bu işletmelerin kısa bir süre sonra kapanmalarına neden olmuştur. Trakya’da başlatılan bu önemli tarımsal proje dünyadaki ekonomik buhrandan dolayı kısa ömürlü olmuştur. Trakya kırsal nüfusunun çoğunluğu Rumeli–Balkan göçmeni olması dolayısıyla tarımı bilen ailelerden oluşması tarımsal üretime ivme kazandırmıştır. Her köyde turunçgil dışında her çeşit ürün yetiştirilmektedir. Tarımsal üretim, ailelerin gıdalarını sağlamakta ve fazlasını satarak para kazanmaktadırlar. Her köyde hasat nerdeyse imece olarak yapılır insanlar mutlu ve birbirlerine bağlı ve ortak akılla iş görürken daha sonraki yıllarda bu gelenek ve paylaşım hızla azalmıştır. Özellikle hükümetlerin uyguladığı yanlış taban fiyat uygulaması ürün çeşitliliğini hızla azaltmış sadece buğday–ayçiçeği döngüsüne sokulmuştur. Oy uğruna yüksek taban fiyatı politikaları ve dış müdahale projeleriyle yerli tohum ve hayvan ırklarımız yok edilmiştir. Yüksek verim aldatmacalarıyla dışarıdan hibrit tohum ve damızlık hayvan ithalatı giderek artmıştır. Öyleki son yıllarda ülkemiz saman bile ithal eder hale getirilmiştir. Maalesef Trakya’nın verimli topraklarının çoğu sulama imkanından henüz nasibini alamamıştır. Edirne’deki 440 bin hektarlık ekonomik olarak sulanabilecek arazilerin ancak %30’u sulanabilir haldedir. Buralarda da ağırlıklı çeltik tarımı yapılmaktadır. Ne yazık ki yamaç araziler sulamadan nasibini alamamıştır. Buğday–ayçiçeği–çeltik bitki deseni bağımlılığı sayesinde Edirne çiftçisi giderek fakirleşmektedir.”

“KURAKLIK VE PLANSIZ TARIM POLİTİKALARIYLA KAYIPLAR DAHA DA ARTMAKTA”

Özellikle kuraklık ve plansız tarım politikalarıyla kayıpların daha da arttığını belirten Erkin, bu önemli üç ürünün bölgemizde ki ekilişlerine değinerek, şöyde devam etti: “

“BUĞDAY

Ülkemizde buğday yaklaşık 9,4 milyon hektar alanda ekilmekte, yıldan yıla düşen yıllık yağış miktarına bağlı olarak üretim de yaklaşık 19-21 milyon ton arasında gerçekleşmektedir. Kuraklıklar nedeniyle Türkiye buğday üretiminde %15-20 azalma söz konusudur. Kişi başına ekmeklik buğday tüketimi 100 kg’dır. Doğu’da kişi başına yıllık ekmeklik buğday tüketimi 100-120 kg, Batı’da ise 80 kg’dır. Hükümetler iç piyasayı dengede tutma düşüncesiyle Buğday ithalatı da yapılmaktadır. Örneğin 2008 yılında 3.708.003 ton buğday  ithal edilmiş ve 1.483.190 $ ödenmiştir. Edirne’de buğday ekili alanlar (100–106) bin ha olmakta son yıllarda 100 bin ha’rın altına düşmeye başlamıştır. Kurak mevsim dolayısyla bu yıl verim çok düşmüştür. Para kazanamasa da çiftçilerimiz alternatif ürün oluşturulamadığından çaresizlikten buğday ekimine devam etmektedir.”

“AYÇİÇEĞİ

Dünya ayçiçeği üretimi son yıllarda 23 milyon ton civarında olup, ülkemizde Trakya-Marmara Bölgesinde yoğunlaşmış ekimle 500-600 bin ha, üretimi de 600-850 bin ton civarında değişmektedir. Trakya bölgesinde (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli Türkiye de 1988'deki toplam 1 milyon 150 bin ton ayçiçeği üretiminin % 63’ünüTekirdağ, Edirne, Kırklareli karşılamıştır) kuraklığın zarar vermesi ve uygulanan yetersiz taban fiyat politikası nedeniyle ekim alanları ekim alanları azalmaktadır. Bu durum, yetersiz olan bitkisel yağ üretimini doğrudan etkilemiş ve ithalatın artmasına neden olmuştur. 2010 yılında Türkiye sadece ayçiçeği tohumu ve ham yağına 2,2 milyar dolar döviz ödemiştir. Yağlık ayçiçeği ihtiyacının ortalama yüzde 65’ini yerli üretimden kalanını tohum veya ham yağ olarak ithalatla karşılayan Türkiye, bu üründe dışa bağımlı. Dövizdeki artış, dünya piyasalarında talebin ve buna bağlı olarak fiyatın yükselmesi devam etmektedir. Yılda 1.570.000 ton bitkisel yağ tüketilmektedir. Bunun %80’inin ayçiçeği yağı olduğu tahmin edilmektedir. Kişi başına bitkisel yağ tüketimi 21 kg civarındadır.

Hem iç tüketim hem de ihracat için ihtiyaç duyulan ayçiçeği üretimi 3 milyon ton. Ancak,Türkiye bunun ancak üçte birini yaklaşık 1 milyon ton ayçiçeği üretiyor. Üretim yetersiz olduğu için tohum veya ham yağ olarak ihtiyacın büyük bölümü ithal ediliyor 2002'de 129 bin ton ayçiçeği ithalatı için 42 milyon dolar ödenirken aynı yıl 93 bin ton ham ayçiçeği yağı ithalatı için 52 milyon dolar döviz ödeniyor. Sonraki yıllarda çok istikrarlı bir büyüme kaydediliyor. Rekor ise 2011 ve 2012 yıllarında kırılıyor 2012'ye ait. Geçen yıl Türkiye, 742 bin ton ham ayçiçeği yağı ithal ederken yaklaşık 1 milyar dolar (987 milyon) döviz ödeniyor.

Ayçiçeği ithal ettiğimiz Ukrayna, Rusya, Bulgaristan, Arjantin, Yunanistan dan bu konuda ne eksiğimiz var? Türkiye'nin her şeyi var. Fakat ülke çıkarlarına uygun tarım politikası yok. Bu ülkelerden farklı olarak girdi fiyatları çok yüksek. 100 bin ha alanda ekim yapan Edirne'deki ayçiçeği üreticisi dünyanın en pahalı mazotunu kullanırken, sınır komşusu Bulgaristan,Yunanistan çiftçisi girdileri çok daha ucuza aldığı gibi,devletten de ciddi destekler alıyor. Bu yılın kurak geçmesi ayçiçeği verimini çok etkilemiştir. Yetersiz üretim fiyatların yükselmesine de sebeb olmuştur. Bunu ve döviz artışını fırsat bilip gelecek yıllar için Ayçiçeği ekimi artışını ve sulama imkanlarını yaratma şansımız olmalıdır. Son iki ayda ithal ayçiçeği fiyatının ton başına 380 dolardan 460 dolara kadar yükseldiği gözlenmektedir. Bu durum bile ülkemiz açısından bir fırsattır. Maalesef ayçiçeği üreticileri bu olumsuz etkilerde bile gene mağdur edilmektedir. Açıklanan taban fiyatlar kısa bir müddet sonra tekrar yükseltilmiş tir lakin üreticinin elinde mal kalmamıştır. Özellikle Trakya Birlik bu konuda daha hassas olmalı ve üreticilerini desteklemeye devam etmeliydi.”

“ÇELTİK

Edirne ili Türkiye çeltik üretiminin yaklaşık yarısına yakın bir kısmını sağlamaktadır. Ülke olarak kişi başına pirinç tüketimimiz 6-7 kg olup, pirinç üretimimiz iç tüketime yetmemekte ve ülkemiz gittikçe artan oranlarda pirinç ithal etmektedir. Türkiye 1990-2010 arasında geçen 20 yıllık süre içerisinde çeltik ekilişlerini 2 katına ve üretimini ise 3 katına çıkarmayı başarmıştır. Bunun en büyük nedeni sulama alanlarının artması, çeltiğin diğer sulanan bitkilere göre (mısır, ayçiçeği, şeker pancarı vb) birim alan getirisinin çok yüksek olması ve pazarlama sıkıntısının olmamasıdır. Ülke genelinde; 1.200.000 ha ekim yapılmakta, 960.000 ton çeltik ve bundan  576.000 ton pirinç üretilmektedir. Edirnede çeltik üretimi 55000 ha çıkmıştır. Bu üretimi yaklaşık 5000 aile yapmaktadır. 5000 dek ve üzeri çeltik yetiştiren 30 aile, 15000 ha rın üzerinde çeltik üretimi yapmaktadır. Tarımsal sulamaların %90 çeltik sulaması olup bunun yaklaşık 35.000 ha DSİ sulaması olup taban arazilerdir. Yamaç araziler maalesef sulanabilir hale gelememiştir. Çeltiğe verilen sularla mevcut Ayçiçek arazileri enaz 4 defa sulanabilecek hatta iki mahsul alınabilecektir.”

“GEÇMİŞTEKİ ÜRETİM ÇEŞİTLERİ TECRÜBELERİNİ GÜNÜN MODERN TARIMI İLE YAPMAK ÇOK AKILCI OLMAZ MI”

Açıklamasında, küresel ısınma ve ekolojik iklimsel değişimlerin bir çok sektörü tesir ederken en fazla etkinin tarım sektörüne yansıdığını vurgulayan Hüseyin Erkin, son yıllarda Edirne ve Trakya’nın yıllık yağış ortalamasının yarısını alamadığını, özellikle bitkilerin gelişimi için gerekli olan yağışların zamanında düşmediğini hatırlatarak, tarım ile ilgili şu önerilerde bulundu: “Önceki yıllarda ortalama her mevsimde yeterli yağış olup yıllık 620 mm yağış düşerken son iki yıldır bunun yarısı bile düşmemektedir. Bu yüzden sulama yatırımları acilen tamamlanmalı ve atıl olan sulamalarda verimli hale hızla dönüştürülmelidir. Tarımsal sulamada önemli girdi haline gelen pompalı sulama elektrik fiyatlarının sübvanse edilmesi ya da yerel enerji kaynakları kullanılarak ucuz enerji temini projelerini hayata geçirme girişimi başlatılmalıdır. Hükümetlerin yanlış taban fiyat politikaları ve popülizm sayesinde her türlü ürünü yetiştiren Edirne ve Trakya çiftçisi bu kültürü terk ederek buğday–ayçiçeği münavebesine geçmiştir. Lakin deniz bitti denilerek uygulanan yanlış politikalardan vaz geçilmek istenerek serbest piyasa şartları uygulaması başlatılarak devlet piyasayı belirleyecek taban fiyat politikası uygulamasına gitmiştir. AB sevdası uğruna ve siyasi diyetler ödenerek kendi tohumlarımız ve yerli hayvan ırkları yok edilmiş, tarım ilaçları vs dışa bağımlı hale getirilmiştir. Edirne’de faaliyet gösterenTarımsal Araştırma Enstitüsü, 1924’te Edirne Meyvacılık Enstitüsü olarak kurulmuş sonrasında sadece buğday, çeltik hibrit tohumları üretir enstitü olmuştur. Edirne’de eskiden her evin meyve bahçesi her köyde her hanenin bağlıkta arazisi varken bunların hepsi yok edildi. Geçmişteki üretim çeşitleri tecrübelerini günün modern tarımı ile yapmak çok akılcı olmaz mı. Üstelik toplulaştırma DSİ’ye verilmiş olup sulama arazileri bitki desenine göre tasnif edilerek planlı bir tarımsal üretim yapmak pekala mümkündür. Buna hiçbir engel yoktur. Yerel siyasi irade İl özel İdaresi ve belediyeler bu bölgesel planlamaya öncelik ederek bir model çıkarabiliriz. Edirne’nin acilen ‘Tarımsal üretim Master Planının’ hazırlanması şarttır. Kooperatifçilik desteklenerek verimli üretim ve pazarlama yapılarak üretici çiftçiler kazanır hale getirilmelidir.”

“TARIMSAL ÜRETİM GİDEREK DAHA ÖNEM KAZANACAK VE ÖNEMLİ STRATEJİK GÜÇ OLACAKTIR”

Yüksek seviyedeki tarım kültürü ve bilincinin, arazi verimi, ticari ve coğrafi stratejik üstünlüklerimizi ve insan kaynağımızı kullanılarak tarımsal üretim ve tarımsal sanayi olarak Edirne ve Trakya’da öne çıkıp Türkiye’ye model yaratılabileceğini dile getiren Hüseyin Erkin, “Özellikle ülkemizin en eski köklü kuruluşu Trakya Birlik şimdiye kadar büyük bir holding olmalıydı. Henüz daha çok geç sayılmaz Trakya Birlik mutlaka profesyonelce yönetilerek elindeki imkanları kullanarak kısa sürede ülkemiz ve dünya ayçiçeği pazarında önemli aktör olabilir. Öncelikle Trakya Birlik bünyesinde ‘Sulama Dairesi Başkanlığı’ ve ‘Yağlı Tohum Bitkileri Politikaları Daire Başkanlığı’ kurulmalıdır. Öncelikle de yamaç arazilerinTarımsal Sulamalarını biran önce tamamlayacak siyasi irade kullanacak insan kaynağımızı doğru seçip değerlendirmeliyiz. 550.000 dekar çeltik üretiminde kullanılan suyun üçte biriyle bir milyon dekar ayçiçeği ekim arazisini sulayarak üç kat verim alma imkanımız vardır. Unutulmasın ki tarımsal üretim giderek daha önem kazanacak ve önemli stratejik güç olacaktır. Ülkemizin  verimli toprakları ve tarım kültürümüz en büyük avantajımızdır. Özellikle Trakya ve Edirne bu konuda daha önemli konumda olup ayçiçeği ve çeltik üretimimiz endüstriyel ve stratejik üstünlüğümüz olacaktır” şeklinde konuştu.