(HersekzâdeAhmed Paşa Camii Minberi)
 

“Hüsn odur ki seyrederken ihtiyar elden gider”
-Gül ve lale motiflerinin sadece adî kartonpiyer süslemede kullanıldığı bir acayip zamanlar-Klasik edebiyatımızın güzellik anlayışı günümüzün aksine tükenebilen, gözden düşebilen, cinsî özellik arz etmesi vacib olan bir anlayış değildir. Bilakis yerinde ağır, aşkın ve çoğu zaman ruha ait dingin bir anlayıştır. Yukarıda görmüş olduğunuz resim bu tanımların boyaya dökülmüş tercümesidir. Ve insan tüm benliğini bu tabloya verebildiğinde asırları eskiten, iradeleri dumura uğratan, akılları ağrıtıp yürekleri güzellik kurbanı kılan hakiki güzeli görebilir. Hersekzade Ahmed Paşa Camii’nde, vahyin günde 5 defa südur ettiği bu beş yüz yıllık camide ruhunuzun nefes alabileceği daha nice sanatsal terkip bulabilirsiniz. Okunan vahye kulak vermenin yanı sıra gözlerinizi kulluk edasıyla bir seyrü sefere sürüklerseniz yaratıcının maddi ayetlerini her yerde görebilirsiniz. Bu cümlenin biraz zihin tırmaladığının farkındayım, kasten yaptım. Vahiy deyince akla hep Kur’an-ı Kerim gelir ve böyle olması da doğaldır. Ancak bu kesin bir hatırlamadır. Zira kâinat bir ayettir’, insan bir ayettir2 hepsi Vedüd olan yani çok seven ve çok sevilen, sevgisini de insanlar gibi minnet, çıkar ve bıkkınlık göstermeyen Allah’ın bir ayetidir. Yeter ki anlayabilelim, anlayabilecek bakış açıları edinebilelim. Yunus’un “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” sözü de zaten bu anlayışın bir mahsulüdür.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1]Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. 190﴿ Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru" derler. 191﴿ Ali İmran Suresi

[1]Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz? 20-21﴿Zâriyat Suresi

İşte bendebakış açımı zedeleyenmutat olan acelecilik huyumu bir kenara bırakmıştım ki yukarıda güzelliğedair asırlardır sukut içinde duran tabloyu duyabilecek bir kovuk, görebilecek bir ışık huzmesiyakalayabildim. Böyledir aziz okuyucu, insan çok acelecidir, beden çok acelecidir, arzular çok acelecidir. Ama duygular ve ruh acele etmezler. Siz hiç aceleci bir merhamet ya da aceleci bir şefkat gördünüz mü? Göremezsiniz çünkü her hissiyatın ruhta bir vakti ve sebebi vardır. Vakit ve sebep vâsıl olmadan his hâsıl olmaz. O yüzden teenniyi yani sakinliği ve dinginliği yakalamaya çalışın ve yakaladığınız anların kıymetini bilin.
Şimdi bende bu anlardan birini sizlerle paylaşıyorum. İslam medeniyetinin insan ve hayvan figürlerine karşı takındığı müstağni mesafe coğrafyamızın her yerinde çini, hat, tezhip, sanatlarını oldukça geliştirmiş, bitkileri ve bilhassa geometrik figürleri dünyada eşi olmayan bir üslupla inceleyebilmemize yardımcı olmuştur. Bu da dünya kültür ürünleri içerisinde öz benliğimizi ortaya koyabileceğimiz bir alan olarak bize miras kalmıştır. İşte bu mirasın mütevazı bir örneği yukarıdadır. Sanayi tipi boyların ve modern ara renklerin ortaya henüz çıkmadığı bir dönemde ana renklerle çalışılmış sade fakat bir o kadar muntazam bir tablo. Yarım bir vazonun içinden ortak kavislerle çıkan iki gül dalı. Esasen karanfile de benziyor fakat ben gül olarak addetmek istedim. Zira o dönem için gül medeniyetimizin her yerine detaylı bir şekilde işlenmiştir. Tabi burada gülün ihtiva edebileceği anlamları zikretmeye kalksak yazımızın hacmi oldukça genişler o yüzden bu iki çiçeğin gül olduğunu kabul ederek, 24 adet yeşil yaprağın vakti geldiğinde dökülen yapraklar gibi 24 saate tekabül ettiğini bununda insan ömrünün gelip geçiciliğine bir atıf olduğunu söyleyip geçiyoruz. Bir de açmış 6 adet gülün 6 iman esasını temsil ettiğini vahyin madde ve sanatla bu denli uyumlu işlendiğini söylemeden de edemeyeceğim. Modernizminesâmesinin okunmadığı dönemlerde inancı, kültürü, sanatı ve maddeyi bir bütün olarak okumak ne kadar da keyif verici. Bazen size de böyle gelmiyor mu? İnanç bir tarafta, sanat bir tarafta, madde bir tarafta..

“ Güzel oldur kim ânın hüsnü bigihulku ola
Yoksa çok sûret yazarlar kilisâdivârına”

Güzel odur ki güzelliği gibi huyu da vardır, Yoksa çok güzel resimler vardır kilise duvarında.

Şeyhoğlu Mustafa

Huyu, suyu, taşı ve niyeti ile bizlere böyle estetik bir ibadethane bırakan Hersekzâde Ahmet Paşa’yı ve emeği geçenleri rahmetle anıyoruz.
                                                                                                                                

[1]Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz? 20-21﴿Zâriyat Suresi