Ormanda hayvanlar toplanmışlar. Çok çocuk yapmanın yollarını konuşuyor, hesabını yapıyorlarmış. Konuşma sırası aslana gelmiş:

—Ben bir tane doğururum ama aslan doğururum.

Ateş çemberinden kurtulduğunda akrep kendini sokar.

Atlar ve öküzler araba, insanlar başlarına gelenleri çeker.

İlk kez kafese giren kanarya “Avukatımı İsterim” diye öter.

Aptal ördeğin akıl hocası kazdır.

Dülger, çekiç, testere balıkları denizlerin marangozlarıdır.

Hiç içmediğinden eşeğin hoşaftan anlaması beklenemez.

Başları belaya girmesin diye bülbüllere dut yedirilir.

Dünyanın ilk barajını kunduzlar inşa etmişlerdir.

Kuşkonmaz tarlasında kuş avlanmaz.

Kedi, hırsız bir fare yakaladığında ilk olarak ”Konuşmama hakkına sahipsin” der.

Arılar kovanlarından bal alınırken “Hırsız var” diye bağırırlar.

Leyleğin ömrü lak lak, palavracının ömrü cak cakla geçer.

Ölmüş eşek kurttan, sarhoş fare kediden korkmaz.

 Haftanın ilk günlerine biraz gülümseme, biraz düşünme, biraz neşeyle başlayalım diye hayvanlar âlemine girdik. Onların söyledikleri onlar adına uydurulan, yakıştırılan sözler yaşam dersi özelliğinde.

Baksanıza, “Maymun yukarı tırmandıkça poposu açıkta kalır”. 

Kim anlaya, kim dinleye…

Yaşamımızın bir parçası olan hayvanlar bize çok şey anlatıyor. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.