6 Eylül 2014 Cumartesi günü Mecidiyeköy’de Ali Sami Yen Stadyumu’nun bulunduğu yerdeki bir inşaatta 32’inci kattan asansörle düşen 10 işçinin ölümüyle sonuçlanan iş kazası ülke gündemine oturmuştu. Olay sonrası inşaatta çalışan işçilerin kötü çalışma koşulları basında geniş olarak yer almıştı. 7 Eylül 2014 Pazar günü ise Keşan’da inşaat halindeki binada işçi olarak çalışan iki kardeş, inşaatın yakınından geçen elektrik tellerine ellerindeki demirin temas etmesi sonucu elektrik akımına kapılarak ağır yaralanmışlardı.

Son günlerde art arda yaşanan iş kazalarının ardından, ülke gündemi ve yerel gündemde “İş Sağlığı ve Güvenliği” konusu güncellik kazandı ve son durum sorgulanmaya başlandı. İş Güvenliği Uzmanı Makine Mühendisi Erhan Engin, gazetemize konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

2014 OCAK’TA TEHLİKELİ VE ÇOK TEHLİKELİ SINIFTA YER ALAN İŞYERLERİNE

1 KİŞİ ÇALIŞTIRILSA BİLE BU HİZMETİ ALMA ZORUNLULUĞU GETİRİLDİ

İş Güvenliği Uzmanı Erhan Engin, “İş Sağlığı ve Güvenliği” yasasının Haziran 2012’de yürürlüğe girdiğini ve 1 Ocak 2013’ten itibaren de “İş sağlığı ve güvenliği” yasası gereğince 50 işçi altı çalıştıran işletmelerin risk analizi yapma zorunluluğu getirildiğini söyledi. Engin, 50 işçi ve üstü çalıştıran işletmelerin ise 1 Ocak 2013’ten itibaren “İş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı” bulundurmakla yükümlü olduğunu hatırlattı. 2014 Ocak’ta tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine 1 kişi çalıştırılsa bile bu hizmeti alma zorunluluğunun getirildiğini ifade eden Engin, bu uygulamaya uymayanların ağır maddi yaptırımları olduğunu kaydetti. Engin, “İş sağlığı ve güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer sağlık personeli” bulundurmayanlara yaklaşık olarak 12 bin TL para cezası verildiğini söyledi. Yasanın getirdiği bu sistemle 2014 yılı başında Keşan’da şirket kurduklarını ifade eden Erhan Engin şunları söyledi: “Denetimlerin saha sık daha kontrollü yapılacağını düşünüyoruz. Özellikle açık işletmelerde, maden ocaklarında bir süredir denetimler gerçekleşiyor. Bu işletmelerin standart 6 aylık denetimleri var. Çalışma Bakanlığı onları periyodik olarak denetliyor. Tehlikeli iş statüsünde oldukları için işi sıkı tutuyorlar. Tahmin ediyorum 2015’ten sonra inşaat sektörüne de Bakanlık el atacak. Yeteri kadar müfettiş olmadığından dolayı bu iş koluna bakamıyordu. Şu anda sadece risk taşıyan iş kollarını yani maden ocaklarını, büyük inşaatları denetliyorlar. Büyük şehirlerde inşaatlarda denetimler gündemde. Bu denetim işi, büyük fabrika, küçük işyeri falan değil, 1 kişi çalışan lastikçi bile denetim geçiriyor. ‘Benim işyerim küçük, kenarda köşede’ deyip denetim geçirmem diye düşünmemek lazım. Bakanlık sistem üzerinden rastgele seçiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın kurduğu ‘İSG Kâtip’ denilen bir sistem var. Bakanlık bütün işyerlerinin işyeri hekimleri, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı hizmetlerini buradan takip ediyor. Sigorta numaralarına göre tehlikeli, çok tehlikeli diye sınıfları belli, oradan rastgele seçim yapıyor. 1 kişi çalıştırsa bile… Adres sistemine dayalı olarak sistemde yer aldığı için denetimin çıkması her işletme için geçerli. İşyeri, iş güvenliği uzmanı hizmeti almadığında bu sistemde gözüküyor. Tebliğ şeklinde bu durum işletmelere bildiriliyor. Keşan’da bu durumdaki işyerlerine ‘İşletmenizde işyeri hekimi, işyeri sosyal güvenlik uzmanı çalıştırmadığınız görülmüştür, en kısa sürede bu hizmetten yararlanmanız gerekmektedir, yararlanmadığınız takdirde hakkınızda gerekli cezai müeyyideler uygulanacaktır.’ şeklinde işletmelere tebliğlerin geldiğini biliyoruz. Denetim mekanizması ülkemizde iyi çalışmadığı için işverenlerin bir kısmı tabiri caizse ‘Yumurta kapıya dayanmadan’ durumun kıymetini anlamıyor. Ya bir denetim olacak ya bir iş kazası olacak, bu durumlardan sonra bu hizmetten yararlanmaya başlıyorlar.”

DEVLET İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI HİZMETLERİNİ

BAĞIMSIZ HALE GETİRMELİ

İş güvenliği uzmanı olarak bazı sıkıntılarının olduğunu vurgulayan Engin, “Maden işçilerinin çalışma koşullarını biz biliyoruz. Maden mühendislerinin en çok sıkıntı çektiği durum bu. Teknik nezaretçiler, daimi nezaretçiler maden ocaklarında maden mühendisleri yer altında iş güvenliği uzmanı olarak çalışmak istemiyor. Müfettişler aşağı bile girmek istemiyor çoğu zaman. Bin metre, bin beş yüz metre aşağı giden maden ocakları var; yukardan bakıyorlar, denetimi öyle yapıyorlar. O maden ocağına ceza kesse yüzlerce insan açıkta kalacak bu gibi sıkıntılar var. Örneğin Malkara, Uzunköprü ve Keşan bölgesinde yüzlerce kişi çalışıyor. Şu an denetim yapılsa hepsi kapanacak durumda aslında. Ülkede işsizlik sorunu var. Devlet bu iki unsurun arasını bulamıyor. Müfettişlerin yapıcı olması önemli. Örneğin eksikliklerden dolayı ceza kesilmesi yerine kademeli olarak gerekli önlemler hakkında bilgi verip önlemlerin alınması konusunda yardımcı olması bu anlamda iyi olur. Aslında bu işlemleri yapacak iş güvenliği uzmanları. Fakat onlar da işyerlerinden ücret aldıkları için yeteri derecede bağımsız olamıyorlar. Örneğin bir iş güvenliği uzmanı bir maden ocağı işletme sahibine gaz odası yapılması yönünde bir telkinde bulunsa olumlu yanıt alamaz. İşletmenin onay defterine gaz odası yapılmalı maddesi işlendiği zaman sosyal güvenlik uzmanı bunu 1-2 ay içerisinde Bakanlığa bildirmek zorundadır.  Diyelim maden ocakları ince damar, yani girdiği yerlerde çıkardığı kömür oranı az. Bu durumda maliyetleri düşürmek adına bu gaz odasını yapmak istemeyecektir. Onay defterine yazılan gaz odası bakanlık tarafından kontrol edilecektir, eğer işletme gaz odasını yapmadığı takdirde de müfettişler ocağı kapatmak zorunda kalacaklardır.

Devlet iş güvenliği uzmanı hizmetlerini bağımsız hale getirmeli. Devlet şunu dese, her ilde ortak sağlık güvenlik birimleri var. Bu sayı da Türkiye çapında 1500 kadar. İşyeri soysal güvenlik uzmanının maaşı bu birimlerden aktarılsa bağımsız çalışma ortamı sağlanır. Bunun finansmanı da, işletme başına veya işçi başına kalemleri olarak maaş ödeyerek yapabilir. Eğer bu sistem olursa daha bağımsız çalışma ortamı sağlanmış olacak.  İşverene bağlı olarak çalışmak bağımsızlığı alıyor. İşyeri sahiplerine gerekli önlemler için yapılması gerekenleri söyleseniz ekonomik nedenlerden dolayı yerine getiremiyorlar. Örneğin sanayideki işyeri güvenlik koşulları iyi değil. İşletme sahiplerinin çoğu kirada. Dükkanların fiziki yapıları işyeri güvenliği kıstaslarına uymuyor. Su, havalandırma, merdivenlerin konumu, elektrik tesisatının yanlış döşenmesi gibi dükkanlarda işyeri güvenliği açısından sorunlar var. Bir yandan da esnafın durumu kötü. Günlerce siftah yapmamış dükkanlar var. Şimdi bu durumda esnafa şu önlemleri yapman lazım dediğinizde zaten ekonomik anlamda bir sıkıntıda bu önlemleri yerine getiremiyor. İş güvenliği uzmanı da görevini yapmak, bu önlemleri almaları konusunda uyarmak zorunda. Bu durum şu şekilde aşılabilir. KOSGEB gibi bir destek birimi açılabilir. Ekonomi de hareketlenebilir bu sayede. Sanayideki işyerlerinin iş güvenliği uzmanının istediği iş güvenliği önlemlerinin alınması için her iş yerine veya belli bir m2 kıstasına göre örneğin; 10 bin TL geri ödemesiz hibe, destek program uygulayabilir. Devlet sadece kanun koyup buna uyacaksınız derse az önce dediğimiz nedenleri de göz önünde bulundurursak işin içinden çıkılmayacak duruma geliriz. Bazı esnaf arabasını satıp işini sürdürmeye çalışıyor. Vergi ve sigorta yükünden sonra bir de bu yükün gelmesi esnafı zor durumda bırakıyor. Devlet 10 kişiye kadar çalıştıran işletmeler için işçi başına yaklaşık 17 TL bir destekleme veriyor ama bu da yeterli değil. Bir de bu desteği almanız için çok prosedür var. Şimdi şöyle bir durum da var. 1 kişi çalıştırıp cirosu çok iyi işyerleri de var, 5-6 kişi çalıştırıp zarar eden işletmeler de var. İşin niteliğine de bağlı olmalı bu desteklemeler. Ortak sağlık güvenlik birimlerinin KDV oranı % 1’e düşsün derse biz o zaman 100 TL’ye yapacağımız işi 70 TL’ye yapabileceğiz veya Gelir Vergisi’nden muaf derse bu da olabilir. Örnek olarak inşaat sektöründe büyük müteahhitler iş güvenliği önlemlerini alma konusunda ekonomik olarak zorlanmıyorlar. Küçük müteahhitler veya ufak taşeronlar, aile işletmesi şeklindeki inşaatçılar bu konuda zorlanıyor.” dedi.

İNŞAATTA ÇALIŞACAK OLAN İŞÇİLERİN

SAĞLIK DURUMLARINA DİKKAT EDİYORUZ

Ağırlıklı olarak inşaat şirketleri ve sanayideki iş yerlerine hizmet verdiklerini söyleyen iş güvenliği uzmanı Erhan Engin,  “Kapalı Maden ocağı anlamında hizmet verdiğimiz bir işletme yok. Bu konuda hizmet verecek Maden Mühendisi iş güvenliği uzmanı arkadaşımız yok. Hepsi davalı. Ölümlerle sonuçlanmış dava konuları var. Maden mühendisi iş güvenliği uzmanının bulunmamasının nedeni de tamamen ocakların şu anki durumları. Bu arkadaşlarımız maddiyatı ne olursa olsun özgürlüklerini kısıtlamak istemiyor. Bu ocaklara girmek istemiyor. Devlet yapsın diyor. Bazen bulunuyor ama haklı olarak yüksek ücretler istiyorlar. Risk yüksek olduğu için. Örnek verecek olursak yılda 100 bin TL İş güvenliği hizmetlerine vereceğime kaza olursa 300 bin TL tazminat öderim diyor. Böyle bir durum da var. ne yazık ki. Şu ana kadar hizmet verdiğimiz yerlerde kazalar olmadı. Bununla ilgili önlemlere dikkat ediyoruz. Örneğin inşaatta çalışacak olan işçilerin sağlık durumlarına dikkat ediyoruz. Tansiyon sorunu kalp sorunu olan işçileri az riskli bölümlerde çalışmalarını sağlıyoruz. Örneğin çatıda çalışmasına iskelede çalışmasına izin vermiyoruz iç kısımlarda sıva işlerinde, hamaliyede ve bunun gibi daha güvenli inşaat işlerine yönlendirerek kaza risklerini azaltmış oluyoruz. İnsanların işsiz kalmasını istemiyoruz. Hastalığının emeğine engel olmasını da istemiyoruz. Çalıştığımız firmalar bu konuda anlayışlılar bir şeyler yapmak istiyorlar.” dedi.

İŞYERİ UZMANLARININ ALANLARINA GÖRE İŞLETMELERE

HİZMET VERMELERİ SAĞLANMALIDIR

Engin, iş güvenliği uzmanlarının üniversitelerin mühendislik, mimarlık veya çeşitli fakültelerin fen edebiyat bölümlerinin fizik, kimya, biyoloji mezunlarından olduğunu belirttikten sonra, Türkiye’de yeterli derecede AR-GE çalışmaları yapılmadığı için Fen Edebiyat mezunlarının işsiz kalmalarından dolayı mecburen kendi alanlarının dışında çalışmak zorunda kaldıklarını ifade ederek şöyle konuştu: “İş güvenliği uzmanlığı bu arkadaşlarımız için bir iş kapısı oldu. Bir biyoloji mezununun bir maden ocağında çalışmaması gerekiyor. Ben makine mühendisiyim kapalı işletme maden ocağına girmiyorum. Bunu bir maden mühendisi bilir. Örneğin bir kimyasal fabrikasında kesinlikle bir kimya mezunu iş güvenliği uzmanı çalışmalı. Hangi kimyasalların yanıcı, yakıcı, patlayıcı, öldürücü ve zehirleyici olduğunu bilemem. İşyeri uzmanlarının alanlarına göre işletmelere hizmet vermeleri sağlanmalıdır. Ben sanayide, inşaatlarda, açık işletmelerde hizmet verebilirim çünkü benim alanım gereği bu işletmelerin iş güvenliği konusunda yardımcı olabilirim. Ama kapalı işletme maden ocağını ve bunun gibi alanım dışındaki işletmelerin iş güvenliği konusuna katkım yeterli olmayabilir. İşletmelerin yapısına göre arkadaşlarla çalışmaya dikkat ediyoruz.”

ACIRSANIZ ACINACAK

DURUMA DÜŞERSİNİZ

Kamuoyunda apartmanların iş güvenliği hizmeti alma konusunda yanlış bir algı olduğunu söyleyen iş güvenliği uzmanı Erhan Engin, apartmanlarda iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğunun 2016’ya ertelenmediğini, bu algının düzeltilmesi gerektiğini kaydetti. Engin konuyla ilgili şunları söyledi: “Doğal gaz bulunan apartmanlarda çalışan kapıcılar için bu söz konusu olabilir. Kaloriferci çalıştıran işyerleri için çok tehlikeli iş yeri gözüktüğü için bu hizmeti alma zorunluluğu var. Kalorifer kazanları apartmanlar altında bir bomba aslında. Bununla ilgili örnekler var ve sonuçlarının ağır olduğunu biliyoruz. Ulusal gazetelerde genelde İstanbul göz önünde bulundurulduğu için apartmanlarda iş güvenlik uzmanı çalıştırılma zorunluluğu yok gibi haberler çıkıyor. Çünkü İstanbul’un genelinde doğal gaz bulunduğundan sadece kapıcı hizmetleri az tehlikeli diye tanımlandığı için bu zorunluluk 2016’ya kalıyor ama bu kalorifer bulunan yerler için bu geçerli değil. SGK’ da kaloriferci tanımı yok “Sıcak su ve buhar dağıtım işleri” olarak tanımlıyor. Bu durumda sadece kalorifercinin güvenliğinin yanında apartmanın da güvenliğinin sağlanması önemlidir. Keşan’da apartmanlar bu hizmeti alıyorlar mı? Evet var. Özellikle büyük siteler bu hizmeti alıyor. Peki, yeterli sayıda hizmet alan var mı? Yetersiz. Aidatı yüksek tutmamak için yan apartmanın kalorifercisini alıyor. Sigortasız çalıştırıyorlar. Kaloriferci her baktığı apartmandan sigortalı olmak zorunda. Bunu puantajla apartmanlar arasında anlaşarak sigortasının ne şekilde yapılacağını konuşup kalacak yer tahsisi yapması şeklinde yapmaları lazım. Örneğin a apartmanında bir kaloriferci var. A apartmanı kalacak yer sağlıyor, elektriğini suyunu karşılıyor, sigortasını ödüyor, maaşını tam ödüyor, B apartmanı 400 TL aylık veriyor gel bize de yak diyor. Bu A Apartmanında oturan aidat verenlere büyük bir haksızlık. Diyelim A, B, C apartmanları yakın ve bir kalorifercileri var. Puantajla günde 2’şer saat A, B, C paylaşabilirler ve bu üç apartmanda sigortalı gözüksün bu çok zor bir şey değil. Ayda katlanacakları maliyet 150-200 TL bir para. Ama kimse uğraşmak mı istemiyor, devlet işleri insanların gözlerini mi korkutmuş bilmiyorum. Bu konuda da bir eksiklik var. Emekli kaloriferciye de sigorta yapılır. Burada sadece apartmanlarda suç yok kalorifercilerde de suç var. Bazı kaloriferciler yöneticilerden kendilerini sigortalı yapmamaları konusunda istekleri oluyor. Kesilen sigorta primini isteyip çoluk çocuğunun kırtasiye masraflarını karşılama düşüncesi var. Kesinlikle böyle bir şeyin yapılmaması gerekir. Acırsanız acınacak duruma düşersiniz. Bu yükü yöneticiler de çekmek zorunda değil. Genelde Keşan’da yöneticilik hal hatır ile yapılıyor. Zaten bir sürü dert başlarında. Bir de yarın öbür gün kaza olduğunda Allah korusun ilk sorumlu yönetici.

Kaza olduğunda cezai müeyyideler nedir? Kaza olduğunda sigortasız işçi çalıştırmaktan bir cezası var. İş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymadığından bir cezası var. Uzman hizmeti almadığından bir cezası var. Kazaya uğrayan kişiye çalışamadığı gün kadar bakmakla yükümlülük var. Ayrıca geri kalan hayatında sakat kalma veya olay ölümle sonuçlandığında bütün tazminatı ödeme yükümlülüğü var. Çok büyük sorumluluk. Kaloriferci yönünden de bakmak lazım. Diyelim bir çocuğun babası kaloriferci, asgari ücretle çocuğunu okula göndermeye çalışıyor. Bu nedenle 3-4 adet kazan yakıyor. Bir gün kazanı yakarken kafasına kazma düştü, omuriliği zedelendi veya kamyondan çuval atılırken üstüne çuval düştü, felç oldu sakat kaldı. O kadar trajikomik kazalar olabiliyor ki başınıza gelmeden anlayamıyorsunuz. Bu durumda bu kalorifercinin çocuğu ne yapacak? Mecburen bu hakları savunmakla yükümlüler hem yöneticiler hem de kaloriferciler. Bu durumdaki çocukların okuması lazım, hayatlarını başkalarına muhtaç kalmadan idame ettirmeleri lazım. Herkes kendi çocuğu gibi çocuklarını düşünmek zorunda. Apartmanların iş güvenlik hizmetinden yararlanmanın bir kaloriferci için aylık ücret 130 TL. Bu ücret için apartmanlar bunu göz ardı ediyor.”

BU İŞ SADECE 6331 SAYILI İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ KANUNU DEĞİL,

BUNU HERKESİN ANLAMASI GEREKİYOR

Son olarak, bu işin sadece devlete ve sorumlulara, yani iş güvenliği uzmanlarına bırakılmaması gerektiğini düşündüğünü söyleyen Engin, sözlerini şöyle tamamladı “Çalışanların ilk önce kendi hayatlarının değerini anlamaları gerekmekte. İşverenler için aynı şekilde kendine para kazandıran insanların hayatlarının değerinin ne kadar önemli olduğunu bilmesi gerekmekte. “Bana bir şey olmaz” veya “Bu kadar senedir çalışıyorum başıma bir şey gelmedi şimdi mi gelecek?” bu bilinçten, kurtulmamız gerekmekte. Çalışanların bu işin ciddiyetine varmaları gerekmekte olduğunu düşünüyorum. Bu iş sadece 6331 sayılı iş sağlığı güvenliği kanunu değil, bir emekçinin hayatının ne kadar değerli olduğunu gösteren bir farkındalık aslında bunu herkesin anlaması gerekiyor. Her şey kuralına göre yapılacak değil, fazla yaparsın eksik yaparsın çalışanların hayatlarını kendi için değerli olduğunu anlaması gerektiğini düşünüyorum. Devletin bu hizmetleri işverenden bağımsız hale getirmesi gerekiyor. Sorumluluk işyeri güvenlik uzmanlarına atılıyor. Biz elimizden geldiği kadarıyla bu hizmeti vermeye çalışıyoruz, işçi ve işverenlerin de bu konuda yardımcı olmaları şart.