“…Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda …”

                                                *                       

Kadınlarımız… Dalda çiçek, gökte güneş, gergefte nakış,  dillerde türkü olan kadınlarımız…  8 Mart 1857’de New York’ta başlatılan şanlı direnişin yıldönümündeyiz bugün.  Kadın dokuma işçilerinin 16 saatlik çalışma süresini 10 saate indirmek için verdikleri mücadelenin yıldönümündeyiz. Neredeyse 160 yıldan fazla zaman geçmiş üzerinden.

                                                         *

Dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun  “kadın” her toplumun temel direği olmuştur. Bazı toplumlar bunun çok erken farkına varmıştır, bazı erkek egemen toplumlar ise bunu hep göz ardı etmiştir. Ne tesadüftür ki bu durum gelişmişlik seviyesiyle de doğru orantılıdır.  Kadınlarına gereken değeri vermeyen, sosyal hayatta ve iş yaşamında kadının hakkını teslim etmeyen toplumlar hep çağın gerisinde kalmaya mahkûm olmuştur.

                                                           *

Türkiye tarihine dönüp bakacak olursak eğer en önemli anlarda, kırılma anlarında hep kadın karakterleri görürüz. Mustafa Kemal, bunu çok iyi özümsemiş; kurtuluşun ve kuruluşun ancak kadınların da dahil olacağı bir mücadeleyle gerçekleştirilebileceğine inanmıştır.

             

                                                                             *

Mustafa Kemal aydınlanmasının odak noktası kadındı. Türk kadınına tanınan hakları, küresel platforma taşıdı. 1935’te Uluslararası Kadınlar Birliğini Türkiye’ye davet etti, ev sahipliği yaptı. 36 ülkeden tamamı kadın 360 delege katıldı. Türkiye’yi 24 kadın delege temsil etti. Türk Kadınlar Birliği Başkanı Latife Bekir’di. Latife Bekir, konuşmasını Fransızca yaptı. “Türk kadınını haremin kafeslerinden kurtarıp parlamento kürsüsüne getiren, Türk kadınını erkeğinin yanında hak ettiği yere davet eden Mustafa Kemal Atatürk’e minnet borcumuz var.” dedi. Dünya Kadınlar Birliği Başkanı Corbett Asby, “Feminizm kongremizin aslında en önemli hadisesi Mustafa Kemal Atatürk’le tanışmak.” dedi.

                                                                             *

Bugüne dönüp baktığımızda ise ne yazık ki bu tablonun çok uzağında olduğumuzu görüyoruz. İş yaşamında, özel hayatta, siyasette, okulda, sokakta… Hala kadına gereken değeri vermiyoruz.  Son yıllarda dayatılan Arap özentiliğinin etkisiyle de özümüzden iyice uzaklaşıyoruz. Aslında yapmamız gereken şey çok basit.  1935’e bakıp çağı yakalayabiliriz.

                                                                              *

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle hayatın içinde mücadeleden hiçbir zaman kaçmayan, varlık sebebimiz olan bütün kadınlarımızın önünde saygıyla eğiliyorum.

                                                                                                                            

                                                                                                       Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni