Kadına yönelik şiddete karşı devletin ve adaletin yeterli gelmediğini düşünen ‘kadın kısmısı’, kendi çözüm arayışlarını ve özsavunmalarını gerçekleştirecek yöntemler bulmayı sürdürüyor.
Konumuzla ilgili önce ülkemizden, sonra Hindistan’dan ilgi çekici örnekleri paylaşmak isterim.
Birincisi, kendilerine “Kampüs Cadıları” diyen ve kendilerini “Kampüs Cadıları, üniversitelerde genç kadınların kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunlar karşısında örgütlenen bağımsız bir topluluktur.” şeklinde tanımlayan bir yapı. 



Kampüs Cadıları, üniversiteli kadınların kadın olmaktan kaynaklı yurtta, kampuslerde, sınıfta ve sokakta karşılaştıkları sorunlara karşı ve kadına yönelik her türlü taciz, tecavüz ve şiddete karşı bir araya gelme ve dayanışma amacıyla 2012 yılında kurulmuş.
Topluluk, geçtiğimiz günlerde Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde tacizci olduğu öne sürülen bir erkek öğrenciyi   döverek görüntüleri internette yayınladı. Büyük yankı uyandıran görüntülerin ardından kısa sürede ünleri tüm yurda yayılan topluluk üyeleri; tacizci, şiddet gösteren, tehdit eden erkekleri önce uyarıyorlar, durum devam ederse de bir güzel pataklıyorlar. 
“Bizler, yüzyıllar evvel aynı ‘korku imparatorluğunun’ erk zihniyetiyle yaktığınız cadıların torunları olarak; tüm baskılara ve engellemelere rağmen, inatla ve cüretle cadılık yapmaya devam edeceğiz.” şeklinde konuşan topluluk üyeleri özsavunma haklarını kullandıklarını söylüyorlar. Grubun bir de sloganı var:
“Bir prense asla güvenme. Mucizeye ihtiyaç duyduğunda bir cadıya bağla tüm umutlarını.”




İkincisi ise
 toplu tecavüzlerle anılan ve kadınlar için en güvensiz 10 ülke arasında gösterilen Hindistan’da kurulan Pembe Çete (The Gulabi Gang). 



Pembe Çete, erkek egemen sisteme, tecavüzlere ve tacizlere karşı silahlanıp kendilerini korumak ve bazen de savunma düzeyinden saldırı konumuna geçip tecavüzcü erkekleri cezalandırmak amacıyla Sampat Pal Devi tarafından 2006 yılında kurulmuş. Çete, toplumdaki baskıcı eşlere, babalara ve erkeklere başkaldırıyor.



Ülkenin kuzeyindeki aşırı erkek egemen yapısıyla tanınan Banda bölgesinde kurulan çetenin üyesi kadınlar, pembe Hint elbisesi (sari) giymeleri, bambu sopa kullanmaları ile biliniyor. Çetenin kurucusu Sampat“Biz bilindik anlamda bir çete değiliz, biz bir adalet çetesiyiz.”diyor. Pembe Çete kadınlarının nüfusu bugün Banda ve çevresinde neredeyse 100.000’e ulaşmış durumda…
Sizi bilmem, ancak ben bu kadınların deli olduklarına inanıyorum. Hele hele ülkemizdekilerin…
Devletin polisi, savcısı, hakimi, adaleti tastamam. Niçin bu delice işlere bulaşıyorlar hiç anlamıyorum? Öyle ya, ülkemizde kadına her türlü şiddetin cezası büyük. Maazallah içeri bir giren çıkamıyor. Hükümetçe sıfır tolerans uygulanan konulardan biri de bu değil mi?
O yüzden bırakın bu işleri ‘kadın kısmısı’. Çok ayıp!.. Çok yanlış!..