ADD’nin açıklaması şöyle:

Takvim yapraklarının 23 Aralık 1930 tarihini gösterdiği gün, ilk devrim şehidimizin kanı toprağa düşmüştü. İsterseniz, bu olayın gelişimini irdelemeden, öncesine dönelim.

1915-1916 yıllarında Çanakkale’de ortaya çıkan kıvılcım, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla ateşe dönüşmüş, bu ateş, Erzurum ve Sivas’tan aldığı körük havasıyla daha da alevlenmiş ve 23 Nisan 1920 günü Ankara’da kor olmuştur.

Ankara’da oluşan bu kor, Mustafa Kemal’in; ‘Bu millet kılı kıpırdamadan, dava uğruna ve benim uğruma canını vermeye hazır olmasaydı, ben hiçbir şey yapamazdım.’ sözünde anlamını bulan birlik ve beraberlik sonucu, Kurtuluş Savaşı’nı kazanmış, 9 Eylül 1922 günü İzmir’de, yurdumuzun en batısında doğan güneşe dönüşmüştür. Güneşin batıdan doğuşu, İslam inancına göre kıyamet alametlerindendir. Evet, 9 Eylül 1922 günü belki gerçek olan kıyamet kopmamıştır. Ama o günü, şeriat özlemi içinde olanların kıyameti, ümmet bir toplumdan, ulus millet ve devlet olma bilinciyle hareket edip başarıya ulaşanların, selameti olarak yorumlayabiliriz.

Genç cumhuriyet kurulalı henüz 7 yıl olmuştur ki içinde hala ümmet olma, padişaha kul olma, şeriat ile yönetilme duygusunu içinden atamayanlar, Mustafa Kemal önderliğinde, O’nun ilke ve devrimlerinin ışığında aydınlık yarınlara koşan Cumhuriyet Türkiye’sine kin ve nefret duygusu besleyenler, kinlerini kusacağı günü sabırsızlıkla beklemektedir. Aydınlığı hazmedemeyen bir avuç çapulcu, Manisa’da kurguladıkları senaryoyu hayata geçirebilmek için gecenin karanlığında İzmir Menemen’e ulaşmışlardır. Sabahın alacakaranlığında hedefe varan ayaklar, görevi ellere teslim etmiştir. Sabah namazından çıkan kalabalığı korkutarak arkasına alan ve yeşil bayrakla ‘şeriat isteriz’ naraları atarak Menemen sokaklarında dolaşan bu kalabalığa, Yedek Subay Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay önderliğindeki bir manga asker müdahale etmek istemiş, eylemcilerin, önce ellerindeki silahı, sonra da bellerindeki bıçakları konuşmuştur. 82 yıl sonra yazmaya bile utandığım bu gösteri sırasında, komutan Kubilay önce silahla şehit edilmiş, sonra, bıçakla gövdesinden ayrılan başı, mızrak üzerinde şehir sokaklarında dolaştırılmıştır. Tarihe kara bir gün olarak geçen 23 Aralık 1930 günü yaşanan bu olayları, hiçbir zaman için Menemen’e veya Menemen’de yaşayanlara mal etmek doğru bir davranış değildir. Zaten olaya karışanlar ve işbirlikçileri, en kısa sürede yakalanmış ve hak ettikleri cezalarını canlarıyla ödemişlerdir.

Kanı yere düşen ilk devrim şehidi Mustafa Fehmi Kubilay idi. Cumhuriyet karşıtları, geçen zaman içinde de, cumhuriyet savunucularına karşı eylemlerini sürdürmüşler, karanlığı yeniden hortlatmak için listelerine yeni devrim şehitleri eklemişlerdir. Ancak yere düşen şehit kanları,  onları mutlu sona ulaştıramamıştır. Bir Kubilay ölmüş, daha sonra, binlerce Kubilay, görev bayrağını teslim almıştır.

29 Ekim 1923 günü kurulan cumhuriyet, aradan geçen 89 yıla rağmen, hala sancılı günler yaşamaktadır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olarak yorumlayabileceğimiz, ülkemiz sınırları içine yerleştirilen, füze kalkanları ve füze rampaları, bazı komşu ülke liderlerinin, Üçüncü Dünya Savaşı çıkabilir söylemlerini ortaya atmalarına sebep olmuştur. Bu söylem, komşu ülkelerin kendi içindeki gelişmeleri ve bizim ülkemizle olan ilişkilerini göz önüne aldığımızda, yabana atılacak bir söylem değildir.

Arap Baharı’nın sınırlarımızı aşması, mevcut terör gruplarının yanında, cumhuriyet karşıtlarının ve yabancılarla işbirlikçilerin hortlamasına da sebep olacaktır. Böyle bir durum, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda, 89 yıllık cumhuriyet döneminde, bu cumhuriyetin kurulması ve yaşatılması için kanını toprağa akıtanlara en büyük ihanet olacaktır.

Ama şu unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti toprağına akacak her devrim şehidinin kanı, o toprağa göz dikenleri boğmaya yetecektir.”