Ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş sınavlarında “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinden soru sorulmasının eleştirildiği açıklamada, bu uygulamanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu belirtildi. Eğitim İş Keşan Temsilciliği’nin konuyla ilgili açıklaması şöyle:

“ÖSYM, ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş sınavlarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’nden de soru sorulacağını açıklamıştır. Bu karar ÖSYM’nin değil, 2002’den beri eğitimin bilimsel, laik, demokratik içeriğini yok etmeye çalışan siyasi iktidarın kararıdır.

Henüz bir sınavı bile doğru dürüst yapamayan, nerdeyse yaptığı her sınava şaibe karışan, şifre skandallarıyla sarsılan ÖSYM’nin Din kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleriyle ilgili soru sorulmasını gündeme getirerek yeni bir tartışma başlatması oldukça manidardır.

İktidarın siyasi politikalarını uygulamayı görevi kabul eden ÖSYM, siyasal iktidarın dindar(!) ve kindar nesil yetiştirme amacına uygun olarak hareket etmektedir.  Ancak bu karar bilimsel ve pedagojik açıdan yanlıştır.

Bu uygulama eşitlik ilkesine de aykırıdır. 2013 ÖSYM Kılavuzuna göre Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersiyle ilgili olarak sorulacak beş soru, YGS sayısal öğrencilerini 5(beş) puan, eşit ağırlık öğrencilerini 10(on) puan, sözel öğrencilerini 15(on beş) puan; LGS 4’te ise sorulacak olan 8 soru öğrencileri 8(sekiz) ile 12(on iki) puan arasında etkilemektedir. Bu durum, din ağırlıklı eğitim veren okullara önemli bir avantaj sağlamaktadır.

Bu uygulamanın temel hedeflerinden birisi de ilk ve ortaöğretimde seçmeli olan din içerikli dersleri zorunlu hale getirmektir. Öğrenciler seçmeli olan bu derslerden YGS ve LYS 4’te soru sorulacağı için bu dersleri seçmek zorunda kalacak ve din içerikli dersler fiilen zorunlu dersler halini alacaktır.

Uygulamanın laik,  bilimsel ve ulusal bir eğitimde yeri olmamalıdır.  Okullarımız bir taraftan zorunlu ve seçmeli din dersleriyle dini bir eğitime yönlendirilirken diğer taraftan bilimsel ve laik eğitim bitirilmekte, müfredatların içi boşaltılmakta, sanat ve spor eğitimi okullardan dışlanmaktadır.

Mezhepler bakımından çeşitlilik olan ülkemizde, toplumu ve eğitimi bir mezhebe göre düzenlemenin çok ciddi sıkıntılara yol açacağı aşikârdır. Bu durum birleştirici olmaktan çok ayrıştırıcı olacaktır. Ancak siyasal iktidar, siyasi hedeflerine varabilmek için toplumu ayrıştırarak açık açık din sömürüsü yapmaktan kaçınmamaktadır.

Eğitim-İş olarak, savunduğumuz ilke, din derslerinin belli bir bilinç düzeyinde verilmesi, seçmeli olması ve notla değerlendirilmemesidir.

Siyasal iktidarın yanlış politikalarını deşifre etmeye, eğitim çalışanlarına ve halkımıza anlatmaya devam edeceğiz. Bu konuda hiçbir hukuksal ve meşru mücadeleden geri durmayacağız. Her zaman bilimsel, laik demokratik, ulusal ve parasız bir eğitim sisteminin mücadelesini vereceğiz.”