Güzel bir hafta sizlerin olsun. Ne iş yaparsak yapalım işi ahlaklı, vicdanlı yapmanın önemini anlatan çok güzel bir anıdan, doğal gaz rezervi müjdesinden sonra vatandaşın korkusuna, yurdum insanının krizleri nasıl fırsata çevirdiğinden, bir başarı hikayesinin olduğu bu yazımızı okumadan önce kamu spotumuzu hatırlatalım hemen: maske takmayı, sosyal mesafeye ve hijyene dikkat etmeyi unutmayınız…

FUTBOL SADECE SKOR MUDUR?

Futbolu güzel yapan veya diğer spor dallarını hatta her ne işle yapıyorsak güzel yapan vicdanlı ve ahlaklı yapmaktır. Rakiplik hep vardır. Olmalı yoksa gelişme, kalite olmaz. Şimdi aktaracağım gerçek olayda 2 rakip futbol oyuncusunun ders niteliğindeki davranışlarıdır. Kahramanlarımız Beşiktaş’ın efsanevi kalecilerinden Rasim Kara ve Fenerbahçe’nin efsanevi forvetlerinden Engin Verel. Bu olayı bizlere aktaran ise maçın hakemi ve aynı zamanda Hürriyet Gazetesi Yayın Koordinatörü Erkan Göksel, fotoğrafını çekerek ölümsüzleştiren ise ö dönem foto muhabirliği yapan Doğan Şenyurt. Sporun sadece skor olmadığını hatırlatanlara bin selam olsun. 

1975 - 76 sezonu. Mithatpaşa Stadında Beşiktaş - Fenerbahçe derbisi. 31.888 Seyirci "yarı yarıya"... Dakika 53. 19 yaşındaki Fenerbahçeli Engin Verel sakatlanmış gözyaşları içinde. Yan çarpraz bağlarının koptuğu ilk maç...

26 yaşındaki Beşiktaş’ın kalecisi Rasim Kara, onu kucağında teselli ederek saha kenarına götürüyor. Aralarında geçen konuşma;
Rasim Kara: Oğlum sakın kıpırdama, bacağını oynatma, bilirim acısını.
Engin Verel: Rasim ağabey, maçın daha ortası b.ku yedim ben, öleceğim acıdan ağabey. Bir de yenerseniz bizi. Ne kadar keserler beni?
Rasim Kara: Lan oğlum bırak maçı, kim yenerse yensin. Maçın sonucuna başlatacaksın şimdi. Kimin yendiğini s.tret. Evlâdım, sen gençliğine, sağlığına bak. 3-4 ay yatacaksın tabi baytar gibi doktora düşmezsen
Engin Verel: Rasim ağabey ölüyorum ben. Sen bir şey yapsan.
Rasim Kara: (nefes nefese) Lan sus oğlum. Zaten gülle gibisin, sarıl boynuma salma kendini. Ben doktor muyum deli oğlan. Şimdi buz koyup seni hastaneye atarlar. Yemin ederim maçtan sonra geleceğim yanına.
Engin Verel: Rasim ağabey, gel lütfen beni yalnız bırakma.
Hakem, aynı zamanda Hürriyet Gazetesi Yayın Koordinatörü olan Erkan Göksel’dir. Bu konuşmaların şahidi bizzat odur. Fotoğrafı, o zaman foto muhabiri olan Doğan Şenyurt çeker. Rasim Kara, Engin Verel’i çizgi dışına bıraktığında, sadece Engin’in, Rasim Kara’ya "hakkını helal et ağabey" dediğini, Rasim’in de Fenerbahçe doktoruna "bağları koptu, ambulansı çağır, bırak spreyi falan" dediğini duyar Doğan üstat.
Bu bir haber midir? Hem de başından sonuna kadar haberdir. Engin Verel’in sahalardan uzak kalması haberdir, Rasim Kara’nın koşa koşa gelip, Engin’in baldırına soğutucu sprey sıkmaya çalışan doktoru itip Engin’i kucaklaması, kenara koşması apayrı bir haberdir. Amaç skor mudur, Hayır Rasim’in, durumun önemini anlayıp Engin’in hastaneye biran önce götürülmesi için çabasıdır.
Şimdi ben bir Fenerbahçeliyim. Bu fotoğrafı, Hürriyet Gazetesindeki bu haberi, ertesi gün gördüğümde film koptu bende.
Gazetedeki mesai arkadaşlarına anlatan Erkan Göksel’in, kıymetli editör tarafından bunun haber yapılması da flaş haberdir. Dedim ya yukarıda, ben bir Fenerbahçeliyim. Ama bu haberi okuyunca ne renk aşkı ne skor heyecanı kalmıştı bende. Beynime kazınan Spor Ahlakıdır, Rasim Kara’nın yaptığı ağabeyliktir. Takım arkadaşları varken Engin’in, Rasim Kara’ya olan güven duygusudur. O kadar özlemişiz ki bu görüntüleri. Valla ne diyeyim, yaşasın ahlaklı spor, yaşasın insan sevgisi, yaşasın takımların ve oyuncuların dostluğu. Böyle dostluk anıları, rakip seyircilerin yan yana oturacağı günler umuduyla, teşekkürler sporun centilmenliği. 

Not: Bu hatırayı 2012 yılında bizlere bu şekilde aktaran Kenan Çelikman’a teşekkür ederiz.

VATANDAŞIN BİR KORKUSU VAR

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) geçen günlerde elektrik ve doğal gazdaki fiyat değişim oranlarını açıkladı. Açıklamaya göre elektrik fiyatlarında 2020’nin birici döneminde sanayide % 21,8; konutlarda ise % 32,3 artış olmuş. Doğalgazda ise yine 2020’nin birici döneminde sanayide % 13,2; konutlara ise % 34,7 olarak bir artış göstermiş. Bu veriler ilk dönem için biliyorsunuz çok yakın zamanda aldığımız müjde ile doğal gaz rezervlerimiz arttı. Fakat vatandaşın bir korkusu var. Geçmediği köprüden, yoldan para alındığı söyleniyor haliyle bu gazın da çıkarma maliyeti olacaktır. Vatandaş da diyor ki: İster misiniz, bir de şimdi doğal gaz faturalarına gaz arama bedeli de eklesinler

İkinci bölümde TÜİK’ten güzel rakamlar iletmesini istiyoruz. Vallah…

DİJİTAL OKEY MASASI

Durumu fırsata çevirmek diye buna diyebiliriz. Denizlili bir girişimci, covit 19 koronavirüsten en çok etkilenen kahvecileri müthiş bir alet icat etmiş. Dijital okey masası. Pandemi nedeniyle zor günler yaşayan ve hatta belli bir süre kahvelerini kapatmak zorunda kalan kahveciler, kahvelerini açtılar ama biliyorsunuz okey, kağıt oyunlarını oynatmamak kaydıyla. Çünkü bu oyunlar yasak. Hal böyle olunca Denizlili girişimci Suat Küçüker, pandeminden 2 yıl önce aslında kafasında böyle bir fikir varmış. Okeyi dijitale taşıma fikri. AA (Anadolu Ajansı’’nın haberine göre Pamukkale Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesinde faaliyet gösteren bir bilişim firmasının desteğiyle fikrini hayata geçiren Küçüker, normal bir okey masası görünümünde olan, dokunmatik ekranlardan oluşan ıstaka ve masa tasarladı. Üstüne bir de KOSGEB desteği de aldı. Bu ürünü oluşturma sürecinde ekranı tedarikte zorlandıklarını, özel üretimle bu sorunu aştıklarını ve başarılı bir yazılımla bu işi başardıklarını AA muhabirine söylüyor. AA’ya verdiği röportajda şunları ekliyor: "4 kişinin normal bir masada sohbet etmesini ve oyun oynamasını hijyenik bir şekilde sağlamış olduk. Sanırım bu projemizle kafe ve oyun yerlerinin bir canlılık kazanacağını düşünüyoruz. Masada okeyin dışında tavla, satranç, kağıt oyunları ve lisanslı oyunlar oynanabiliyor. Projenin tutacağını düşünüyoruz. 3 tane tanıtım masamız var. Son kontrolleri yapılıyor. Daha sonra seri üretime geçmeyi ve ihracata başlamayı hedefliyoruz. En az 15 bin masayla pazara girmeyi düşünüyoruz."

Denizlili girişimcimizi kutluyoruz. Yurdum insanı sıkıştı mı böyle çözümleri buluyor işte ☺

Sipariş vermek isteyenler varsa bana ulaşabilir… Yok, canım aramayın sakın ben de buradan bir fırsat çıkarmak niyetinde değilim sakın haa… Kahvecilerimize böyle bir ürünün olduğunu hatırlatmak amacımız. 

KEŞAN’A HOŞ GELDİN DOKTOR BAHADIR

Bu sadece binlerce gençten bir tanesinin başarı hikayesidir. Binlerce zeki öğrenciyi yurtlarına, dershanelerine alıp beyinlerini yıkayan FETÖ’cülerin ülkeye verdiği zararı önceleri, Uğur Mumcu ve Aziz Nesin anlatmıştı. Ama iklim onların istediği gibiydi. Geliştirdi. Askeri okullarını, Polis okullarını, tıp fakültelerini, eğitim fakültelerini, aklınıza gelebilecek tüm devlet kurumlarını eline geçirmeye çalışan bir örgüt oldu. O zamanların ‘HOCA EFENDİ’ dedikleri adam, gün geldi, askeri darbeye kalkıştı. Geri kalan her şeyi biliyorsunuz. FETÖ’nün yıkadığı beyinlerin başlarına gelenleri.

Ben, size önceleri Cemaat denilen sonrasında FETÖ olarak adlandırılan Cumhuriyeti yok etmek için devletin içine sızan örgütün en güçlü zamanında Dershanecilik yapanların mücadelesini yıllardır dershanecilik yapmış Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Mustafa Bezbaş’ın aktardıklarını paylaşmak istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde bir öğrencisinin doktor olarak Keşan’da göreve başladığını öğrenen Mustafa Bezbaş, o dönemi şöyle anlatmış:  “Toz dumandı ortalık FETÖ’cü dershaneler başarılı gençleri çeşitli vaatlerle kandırıp kendi hain cemaatlerine katıyorlardı. 

Biz de Timur Eruzun hocam ve bir grup arkadaşla Final Dershanesini işletiyorduk. Keşan’da Bahadır savaşları yaşanıyordu herkes Bahadır’ı kapıp Türkiye derecesi yapmak istiyordu. O gün Bahadır dedesiyle dershaneleri geziyordu. Bak ‘evlat’ dedim Seni Keşan’ın en iyi otelinde ağırlayacağız, O otelin sahibi de seni kendi evladı gibi ağırlayacak üstümüze düşeni paylaşacağız. Biz de seni gece-gündüz ders çalıştıracağız. Seni bir cemaatin adamı olarak değil Türkiye Cumhuriyetinin adamı olarak yetiştireceğiz.”

O dönem sadece Keşan içinde bir savaş yoktu, Edirne’deki FETÖ’cü dershaneleri de bu savaşa dahildi. 

Ve sonunda FETÖ’cüler başarılı olmadılar. Bahadır sınava girdi. Tıp fakültesini kazandı okulunu bitirdi.

Bezbaş, bu süreç sonunda şunları söylüyor: “Ve Bahadır Doktor oldu Türkiye Cumhuriyetinin adamı oldu Keşan’a Doktor olarak döndü. Şu anda Mustafa Şapçı arkadaşımız kendisini öğrenci olarak misafir ettiği otelinde Doktor Bahadır olarak Misafir ediyor. Ne mutlu gençlere destek olan güzel insanlara. Mustafa’ların dayanışması ülkemize güzel bir insan kazandırdı. Adamın dibi en vefalı öğrencimizdir ‘Bahadır Aydemir.’ ‘Öğretmenim’ der tüm öğretmenlerine hala sevgi dolu sesiyle.”