Murat Arkan

Çok yorgundum, yürümeyi sevmeme rağmen dayanamayıp elimde bulunan herkeste olan, minibüse binme joker kartımı kullanmak istedim. Havanın bir anda soğuması, gün içerisinde ki yorgunluğumun olması beni mecburen de olsa bu jokeri kullanmaya itmişti. “Bir kişi uzatır mısınız?” Her ücretini veren oturarak gitmek zorunda olmuyor. Bahtına ne çıkarsa, en azından yorgun vücuda bir de soğuk vurmasından ziyade ayakta gitmek daha iyi. İki dakika bile geçmeden şoförün “Ücretleri uzatamayanlar uzatsın lütfen sözü” kulaklarımızda çınladı. Minibüsün tıka basa, hatta bırakın elini cebe doğru para alıp götürmeyi, hareket edilmesi güç olan içerde her geçen saniye durulması güç hale geliyordu. Yapacak bir şey yoktu. Balık istifi sandıkta misali her viraj alındığı veya frene basıldığında adeta iyice sıkıştık. Kaptan tarafından “Ücretleri uzatamayanlar uzatsın” sözü yine gelince, lütfen sözünün olmaması adeta üzerimde falakaya yatırılmış ve kırbaçlanan köleleri gözümün önüne getirmişti. Minibüsün o kadar kalabalık olmasının yanı sıra acaba kaptan binerken kişileri sayıp topladığı paraların eksik olduğu için mi böyle söylüyordu. Aklında belki de böyle söyleyeyim de nasıl olsa unutmuş olanlar için mi? söyleyip duruyordu. “Ücretleri uzatamayanlar” şeklinde gelen üçüncü kırbaçla beraber artık, dayanacak gücüm artık kalmamıştı. Yorgunluğumun üzerine soğuğu yememek üzere bindiğim minibüsten laf kırbaçlarını yiyip eve varamadan bir durak öncesinde inmek zorunda kaldım. Daha ileri durakta inecekler daha kaç kırbaç yiyeceklerdi bilmiyorum. Belki de minibüs son durağa kadar, en son kişi kalana kadar farklı farklı hitapla yolcuları kırbaçlayacaktı. Ben üç kırbaç yememe rağmen eve vardığımda annem kapıda beni karşıladı.

- “Hayırdır oğlum ne oldu?”

- “Yok bir şey anne yemek yiyip hemen yatacağım, kırbacın etkisi sabaha anca geçer”.

- “Ne kırbacı oğlum kırbaç mı kaldı.”

- “Kaldı anne kaldı, lütfen daha çok soru sorma anne hemen yemek yiyip yatmam lazım.”