MURAT ARKAN

Herhangi bir iş ilanına, yapabileceğinizi düşündüğünüz işe başvurursunuz. Sizden CV isterler. Ben yıllarca bu CV’nin ne işe yaradığını anlayamadım. Latince kökenli bir kelimeymiş, anlamı “Hayat” mış. Yani hayatta başınızdan geçen veya geçmeyen, çalıştığınız veya çalışmadığınız işlerin kendi imzanla yazdığın ve eğer işe girersen de işverenin araştırmayarak yuttuğu evraktır bu. Buda onu biliyor zaten. Burada ufak bir tüyo vereyim ne kadar enteresan şeyler yazarsanız, işe girmeniz o kadar kolaylaşır. Çünkü sizin eğitiminiz önemli değildir. Yüksek lisans yapmışsın, iki dil biliyorsun, vs. O şirkette sizi mülakata alan kişi hali hazırda o şirketin ya sahibi ya da çocuğudur. Bir çoğu üniversite mezunu ama aralarında üniversiteden terk olup üniversite mezunuyum diye geçinenler de vardır. Sizi mülakata alacak kişi yine sizden eğitim kapasitesi olarak muhtemelen düşük birisidir. Hemen dikkatini çeker o CV’ye yazdığınız enteresan bilgiler, sorar, siz açıklarsınız ama o anlamaz. Anlatırsınız zaten anlamayacağı için sırf sizi konuşturmak için siz konuşurken o da kafasını sallayarak sizi onaylar. Konu benim başlığa gelir. Beş tane güzel özlük hakkı konuşulur, hepsi de işe başlamakla beraber özlük haklarınızın da başlayacağını söyler, sizde onu düşünerek işe başlarsınız. İki ay geçince size verilen özlük hakkının sadece maaş olduğunu anlarsınız. Konuyu tekrar o işyerinde kim yetkili ise onunla görüştüğünüzde, size öyle söylenmediğini, öyle konuşulmadığını söylerler. Size diğer 4 maddelik özlük haklarının tamamının beş yıl sonrasında hepsini yıl yıl, teker teker hak edeceğinizi söylerler. Yani her yıl bir tanesini hak edersiniz. Siz çalıştığınız iki ayın boşa geçtiğini, sadece canlı canlı tüyleri yolunan kaz gibi olduğunuzu anlarsınız. Geçmiş olsun, ama en kısa sürede orada kalamayacağınızı hatta kapıdan çıkana kadar bir kaz gibi yolunacağınızın farkında varmak zorundasınız. Eğer böyle bir şey başınıza gelirse hemen orayı terk edin. Sizin için artık yolun sonu geldi ama işveren için gelmedi nasıl olsa yine başka bir ilan verir, yine onlarca eleman başvurur, aldıkları eleman iki ay ya çalışır ya çalışmaz onun da sonu gelir. İşveren maaş haricinde yine kazançta. Nasıl olsa sigorta+prim+yemek+yol olan diğer 4 özlük hakkını kimseye vermemekle yine kazançta. Geçen gün bir ağabeyimizle tanıştım, 40 yaşına gelmiş, şu ana kadar az bir sigortası yatırılmış, ne de bir prim almış, karın tokluğuna 20 yıl çalışmış ve sadece 1000 gün sigorta primi yatırılmış. “Artık sigortasız çalışmam diyor.” Gözlerinde canlı canlı yolunan kazların, canlarının gözlerinden çıkarcasına kızardığını gördüm. O da ne yapsın, ekmek işte. Yılları boşa geçmiş. Kendisinden yolunan tüylerle birileri ya yatağını yapmış, ya da yastığını. Ama ağabeyimin yatağı hala koyun keçi tüyünden ve artık çıplak kalmış, ölüme her geçen gün yaklaşıyor, belki de aç kalmaktan değil, üşüyerek ölmekten korkuyor.