GİZEM GÖRÜR

Oğuz, bu durumlara alışılmaması gerektiğini, toplumun bu tür konulara sessiz kalmaması gerektiğini kaydetti.

BU KATLEDİLİŞ HEPİMİZİ DERİNDEN ETKİLEDİ

Ceylin’in katledilişi ile ilgili derinden üzüldüğünü ve artık maalesef halkımızın git gide bu tür olaylara alışmaya başlamış olduğunu kaydederek açıklamasına başlayan Oğuz, şunları söyledi: “Ceylin evladımız ile ilgili bu katlediliş hepimizi derinden etkiledi. Tüylerim diken diken oldu. Müthiş üzüldüm. Bir taraftan da, ‘yine mi’ diyorum. Bu tür meselelerin bir şekilde azalacağını umut ederken, aksine bu vb olayların ne yazık ki artarak çoğaldığını görüyoruz. Dursun demekle durmuyor. Umut etmekle de durmuyor. İyi niyetle de durmuyor. Nasıl duracak?”

PATALOJİK BİR TOPLUM OLDUK

Nilüfer Erk Oğuz, bu tür olayların git gide arttığını, toplumsal olarak patalojik bir toplum haline dönüştüğümüzü, her ülkede bu tür olayların yaşandığını, fakat son istatistiklere göre ülkemizde bu tür olayların yaşanma sıklığının arttığını kaydederek,“Toplumsal olarak ne yazık ki patalojik bir durum yaşadığımızı düşünüyorum. Ben tıp doktoru değilim. 20 yıla dayanmış bir mesleki tecrübem, gördüğüm onca hukuki ve cezai vaka, okuduğumuz bir sürü otopsi raporu, yaşadığımız mesleki tecrübeler bize maalesef bu sonucu gösteriyor. Toplum olarak patalojik bir toplum olduk. Toplum olarak travmatik bir toplumuz. Her toplumda bu vb. olaylar görülür. Ama oranları farklıdır. Geçenlerde yine bir istatistik yayınlandı. Ve bu istatistikler de maalesef bu tarz olayların git gide arttığı yönünde.” dedi.

MAALESEF ALIŞIYORUZ

Bu tür olaylara neden engel olunamadığı ve bu olayların neden gerektiği kadar ses getirmediği ile ilgili bir soruya da yanıt veren Nilüfer Erk Oğuz, açıklamasına şöyle devam etti: Türkiye’de gündem o kadar hızlı bir şekilde değişiyor ve tüketiliyor ki, dün yaşadığımız olayı bugün unutuyoruz. Daha da acısı, hatta normalleştiriyoruz. Hani diyorlar ya, ‘alışacaksınız.’ Biz ‘alışmayacağız’ diyoruz. Ama maalesef alışıyoruz. Şehitlere de ‘alışmayacağız’ diyoruz. Ama alışıyoruz. Aynı kafa yapısı. Bu konulara sadece siyasi olarak bakmamak gerekiyor. Bunlar toplumsal olaylardır.”

TOPLUMSAL VİCDANIMIZI NASIL RAHATLATACAĞIZ?

Bu tür olayların eskiden uzun süre gündemde kaldığını, kadına yönelik şiddetin gazetelerde manşet olduğunu, fakat şimdilerde 3.sayfa haberi olmaktan ileri gidemediğini, toplum tarafından maalesef normal karşılanmaya başladığını dile getirerek açıklamalarına devam eden Oğuz, “Kadına yönelen şiddet eskiden sürmanşet olurdu. Şimdi hepsi 3.sayfa haberi. Bundan 10 sene önce bir kadın darp edildiğinde, öldürüldüğünde manşet olurdu. Şiddet, tecavüz, cinsel istismar, özellikle çocuklara yönelen şiddet ve cinsel istismar, maalesef normalleşmeye başladı. Bu kelimeleri kullanmak istemiyorum. Çok üzülüyorum ama bu maalesef böyle. Bir çocuk böyle bir haksızlığa uğradığında ağlıyoruz, gözyaşı döküyoruz, lanet ediyoruz, üzülüyoruz, kişisel vicdanımızı rahatlatıyoruz. Ama toplumsal vicdanımızı nasıl rahatlatacağız? Toplumsal vicdanımızı işletmiyoruz. Bu tamamen sosyolojik ve psikolojik analiz gerektiren bir durum. Ben bu konuda çok şaşırıyorum. Biz bu kadar milli ve kültürel değerlerimize önem veren bir toplumken, bu hale nasıl geldik. Sanki civatalarımız gevşemiş gibi.” şeklinde konuştu.

TOPLUM OLARAK ÇOK FAZLA ÇABA GÖSTERMİYORUZ GİBİ GELİYOR

Toplumun ses çıkarması halinde bu tür olayların azalacağını düşündüğünü kaydederek açıklamasına devam eden Oğuz, şunları söyledi: “Buna toplum olarak tepki vermediğimiz sürece, gerek hukukçuları, gerek siyasileri zorlamadığımız sürece bunların sonu gelmez. Hatırlarsanız küçük çocuklar ile ilgili bir yasa tasarısı söz konusuydu. Çok dile getirmek bile istemiyorum. Bir defaya mahsus ise, tecavüzcüsü ile evlendirilmesi konusunda. Bütün bir halk bir araya geldi. ‘Hayır, biz bunu istemiyoruz kardeşim dedi.’ Ne oldu? Bu yasa konusunda ısrar edilmedi. Hükümet halkın sesine duyarsız kalmadı. Eğer yeteri kadar toplum ses çıkarırsa, bu olaylar da çözülebilir. Ama biz toplum olarak çok fazla çaba göstermiyoruz gibi geliyor.”

HUKUKUN TEMELİ VİCDANDIR

Bir cezanın uygulanmasındaki en önemli terazinin vicdan olduğunu ifade ederek sözlerine devam eden Oğuz, “Olaylar hep yasalara getiriliyor. Yasalarda sıkıntı yoktur. Önemli olan yasaların uygulanmasıdır. Uygulayıcılardır. Bu yasayı hakim uygular, savcı uygular, avukat uygular, kolluk güçleri uygular. Yasayı doğru uygularsan, cezayı en güzel şekilde verirsen, kravat taktı diye iyi hal uygulamazsan, bu sıkıntılar azalır. Özgecan yasası bir türlü çıkamıyor. Bir paragraf eklenecek yasaya. Ama eklenemiyor. Hala bekliyoruz. Hep diyorum. Gerek bile yok. Yasayı layıkı ile uygula, sen hakimsin. Takdiri indirim uygulamama hakkı vardır hakimin. Bu tür olaylarda takdiri indirim sebeplerini uygulamak zorunda değiliz. Yasanın çıkmasını beklememize gerek yoktur. Hukukun temeli vicdandır. Vicdanımıza soracağız. İlle de yasaya o paragrafın eklenmesine gerek yoktur cezayı uygulayabilmek için.” ifadelerini kullandı.

CEZALAR UYGULANMADIKÇA, SUÇLULAR KORKMUYOR

Bu tür suçların yasadaki karşılığının ağırlaştırılmış müebbet olduğunu kaydederek açıklamasına devam eden Oğuz, şunları söyledi: “Bu tür suçların yasadaki karşılığı ağırlaştırılmış müebbettir. Ama asıl sıkıntı bu cezaların uygulanmamasıdır. Bu cezalar verilse toplum rahatlayacaktır. Ya da bazı ülkeler bu tarz suçları uygulayan insanları tedavi ediyor. Hapis cezasının dışında da, hadım etmek vb tarzda ekstra ceza uygulayan ülkeler var. Toplumumuza uygun olan cezalar örnek alınabilir. Ama bu tarz cezalar uygulanmadıkça, suçlular korkmuyor. ‘Bir şey olmuyor nasıl olsa’ diyor. Ve suç oranları da artıyor.”

ÜLKEMİZDE YASALARDAN YANA BİR SIKINTI YOKTUR

Son olarak Oğuz, yasalar ile ilgili bir problemin olmadığını, yasaların uygulanması ile ilgili sıkıntıların olduğunu, kadına, çocuğa verilen değerin az olduğunu kaydederek,“Ülkemizde yasalardan yana bir sıkıntı yoktur. Yasaların uygulanması ile ilgili sıkıntılar vardır. Toplum git gide alışıyor. Sen kadını damındaki hayvandan sonraki değerde görüyorsan, ikinci bile değil üçüncü sınıf olarak görüyorsan, eşit birey olarak göremiyorsan, çocuğa gereken değeri vermiyorsan, sana dünyanın en mükemmel yasalarını da getirsem olmaz. Her şey zihniyette bitiyor. Bu bütün toplumlarda böyledir.” dedi.