HABER MERKEZİ

Özcan,  kadınların kendi kaderi ile birlikte ülke kaderinde de söz sahibi olabilmelerinin yolunun siyaset yapmaktan geçtiğini söyledi. Türk kadınının kendisine tanınan bütün haklara layık olduğunu, hem söz konusu haklar tanınmadan önceki asalet ve kahramanlığıyla hem de bu haklar tanındıktan sonra kısa zamanda çeşitli mesleklerde gösterdiği başarılarla kanıtladığını belirten Özcan, Kadın erkek eşitliğinin kabul edildiği modern Türkiye Cumhuriyeti'ne geçişin birçok devrimle mümkün olabildiğine vurgu yaptı. Bu devrimlerle, kadınların erkekler ile eşit toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almalarının bir uygarlık aşaması olduğunu ifade eden Özcan, şunları kaydetti: “Bu devrimlerle Türkiye Cumhuriyeti'nde kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya ve sosyal faaliyetlere katılmaya başlamıştır. Atatürk'ün kadın hakları konusundaki görüşleri ve gerçekleştirdikleri, yakın dönemde Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşlerle aynıdır. Atatürk, çağının ötesine geçerken kadına bir birey olarak haklarının verilmesi Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulanmıştır. Atatürk, cumhuriyetin ilanında 'Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir' demiştir.  Bizler de, kadınların her türlü haklarının savunucusu olarak tüm kadınlarımıza özgürce bir dünyada gönüllerine göre bir yaşam diliyoruz.”