HABER MERKEZİ
İnflamatuvar bağırsak hastalıkları, genetik olarak yatkın bireylerde çevresel etkenlerin tetiklediği gastrointestinal kanalın bağışıklık sistemi ile bağlantılı kronik yangısal hastalıklardır. Arka planında genetik yük, D vitamini eksikliği, çocukluk çağında gereksiz antibiyotik kullanımı, bağırsak mikrobiotamızdaki çeşitliliğin azalması, batı tipi beslenme alışkanlığı gibi etkenlerin sebep olduğu hastalık, kişilerin sosyal hayattan kopmasına, yaşam kalitesinin bozulasına sebep olabilmektedir.
İKİ TÜR İNFLAMATUVAR BAĞIRSAK HASTALIĞI BULUNUYOR”
İnflamatuvar bağırsak hastalıkları grubu içinde 2 hastalık yer aldığını belirten Tezel, bu iki grubu şöyle açıkladı: “İnflamatuvar bağırsak hastalıkları grubu içinde ülseratif kolit ve Crohn hastalıkları bulunmaktadır. Ülseratif kolit; kalın bağırsağın en iç tabakasının (mukozasının) hastalığıdır. Her zaman kalın bağırsağın son kısmı (rektum) etkilenir. Hastalık sadece rektumda sınırlı olabileceği gibi, kalın bağırsağın sol tarafında ya da tümünde de bulunabilir. Başarılı bir şekilde tedavi edilmezse başlangıçta sınırlı olan hastalık yayılabilir. Başlıca klinik bulgusu kanlı mukuslu dışkılamadır. Ancak yaygın ve şiddetli hastalıkta ishal, ateş yüksekliği, halsizlik, karın ağrısı ve genel durumda bozulma saptanabilir. Crohn hastalığı ise ülseratif kolite göre daha karmaşık bir patolojidir. Gastrointestinal kanalda en çok ince bağırsağın sonuna ve kalın bağırsağın başlangıç yerine yerleşir. Bağırsağın tüm tabakalarını etkiler. Atlamalı yerleşir ve gastrointestinal kanalın ağızdan anal kanala kadar herhangi bir bölgesine yerleşebilir. Sağ alt karında ağrı, kitle ve kansız ishal başlıca bulgularıdır. Ancak karın ağrısı ve zaman zaman kabızlık da mevcuttur. İnflamatuvar bağırsak hastalıkları sistemik hastalıklardır. Her iki hastalığın seyri esnasında mide bağırsak sistemi bulguları dışında cilt, göz veya eklemleri ilgilendiren bulguları olabilir.”
“ÜLKEMİZDE YAKLAŞIK 100.000 KİŞİDEN 40-80'İNDE GÖRÜLÜYOR”
İnflamatuvar bağırsak hastalıklarının sıklığının coğrafi konum, etnik gruplar, endüstrileşme ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak değişkenlikler gösterdiğinden bahseden Tezel, hastalık hakkında veriler paylaştı: “Genel olarak endüstrileşmiş, batı tipi beslenme alışkanlığı olan, yeterli güneş ışığında yararlanamayan kuzey ülkelerinde, kent yaşamında ve belli etnik gruplarda hastalık görülme sıklığı daha fazlayken güney ülkelerinde, kırsal yaşam süren bireylerde ve taze sebze ve meyve yiyen, fiber açısından zengin beslenen bireylerde daha az görülmektedir. Kuzey Amerika'da toplam görülme sıklığı 100.000 kişide 248, Avrupa için ise 100.000 kişide 505'tir. Ülkemizde ise inflamatuvar bağırsak hastalığı sıklığını araştıran saha çalışması bulunamaması büyük bir eksikliktir. Ancak ülkemizde azımsanmayacak sayıda hasta olduğuna inanılmaktadır. Son yıllarda da bu sayı hızla artmaktadır. Epidemiyolojik çalışmalar az olup veriler 3. basamak sağlık hizmeti veren hastanelere başvuruların değerlendirilmesine dayanmaktadır. Bu veriler dikkate alındığında sıklığın kabaca 100.000 kişide 40–80 arasında olduğu düşünülmektedir.”
“TEMEL ETKENLERİNDEN BİRİ GENETİK DİĞERİ İSE ÇEVRESEL FAKTÖRLERDİR”
İnflamatuvar bağırsak hastalıklarının kesinlikle bulaşıcı olmadığı belirten Tezel, hastalık için risk oluşturan etkenlerden bahsetti: “Hastalığı oluşturan etkenlerden biri genetik faktörlerdir. İnflamatuvar bağırsak hastalığı tanısı konulan kişilerde yaklaşık yüzde 2-14 oranında, ailede başka bir birey de daha bu hastalık bulunur. En kesin çevresel faktör ise sigaradır. Özellikle Crohn hastalığının her aşamasında hastalığı ve tedavi başarısını olumsuz etkilemektedir. Sigara kullanımı Crohn hastalığı için mutlak risk oluşturmaktadır. Kesin olmamakla birlikte doğum kontrol hapları, çocukluk çağında antibiyotik kullanımı, bağırsak bakterilerin çeşitliliğini azaltarak hem ülseratif kolit hem de Crohn hastalığı için risk oluşturmaktadır. Bunlara ek olarak sağlıklı ve dengeli bir bağışıklık sistemi için gerekli olan D vitamini eksikliğinin inflamatuvar bağırsak hastalığı riskini artırdığı ileri sürülmektedir. Son olarak fiber açısından fakir, rafine karbonhidrat ve doymuş yağlardan zengin Batı tipi diyet hastalık için risk oluşturmaktadır.”
“EN ÇOK GENÇ ERİŞKİN GRUBUNDA GÖRÜLÜYOR”

Her iki inflamatuvar bağırsak hastalığının en sık genç erişkin yaş grubunda görüldüğünü vurgulayan Tezel, başarılı bir şekilde tedavi edilmezse hastalığın özürlülük yaratabileceğini, organ kayıplarına yol açabileceğini belirtti: “Hastalarımız tedavinin süresinin belirsizliği, sonuçları, kullanılan ilaçlara bağlı komplikasyon olasılığı, operasyon olasılığı, kolostomi (bağırsağın çıkarılarak karın duvarına açılması), gebelik ve emzirme, çocuğunda hastalık riski, kanser gelişmesi gibi konularda derin kaygılar içindedir. Bu hastalar aktivite dönemlerinde sık sık sağlık kurumlarına başvurmakta, hastaneye yatmakta, tekrarlayan operasyonlar geçirmektedir. Ayrıca iş verimleri düşmekte, sosyal yaşamdan kopmakta, tatil yapamamakta, korkuları nedeniyle istemli olarak çocuk sahibi olmamaktadırlar. Tüm bu sebepler sonucunda inflamatuvar bağırsak hastalarının, özellikle ailelerinden ve yakın çevresinden yoğun sosyal desteğe gereksinimleri olmaktadır.”
“TEDAVİDE CERRAHİ, RADYOLOJİ VE PSİKİYATRİ GİBİ UZMANLIKLAR BİRLİKTE ÇALIŞMALI”
Tezel, inflamatuvar bağırsak hastalıklarının tanısının öncelikle klinik kuşkuya dayandığını belirtti: “İnflamatuvar hastalık şüphesinin olduğu durumlarda dikkatli ve ayrıntılı bir sorgulama ve muayene yapıldıktan sonra, ileokolonoskopik inceleme ve bu inceleme esnasında alınan çoklu biyopsilerin değerlendirilmesi ile tanı koyulur. Radyolojik ve laboratuvar incelemeleri tamamlayıcı niteliktedir. İnflamatuvar bağırsak hastalıklarının tedavisi mutlaka bu konuda deneyimli merkezlerde, ideal olarak cerrahi, radyoloji, psikiyatri ve diyetisyen gibi birçok uzmanın katkılarıyla yapılmalıdır. Tedavi seçenekleri, başarı şansı ve olası komplikasyonlar hasta ile paylaşılmalıdır. İnflamatuvar bağırsak hastalıkları tedavisi aktif hastalığı bastırmak (remisyon indüksiyonu) ve bu düzelmeyi sürdürmek olarak iki bölümde planlanır. Son hedef bağırsak duvarında tamamen düzelme sağlanması ve bunun devam ettirilmesidir.”
“İNFLAMATUVAR BAĞIRSAK HASTALIĞI OLANLAR SİGARADAN KESİNLİKLE UZAK DURMALI”

Tezel, hastalığa etki eden faktörleri engelleyerek hastalığa karşı tedbir alabileceğimizden bahsetti: “Genetik yapımızı değiştiremeyeceğimize göre hastalığa etki eden olumsuz çevresel faktörleri engelleyebiliriz. Yeterli güneş ışığından yararlanma yollarını aramak, fiber, meyve ve sebze açısından zengin diyet, fiziksel egzersizi yaşamımıza yerleştirmek, özellikle çocuklarda gereksiz antibiyotik kullanmamak, normal doğumu tercih etmek, anne sütünü teşvik etmek bunlar arasında sayılabilir. Ancak en önemli risk faktörü sigara kullanımıdır. Sigara kesinlikle bırakılmalıdır.”