HABER MERKEZİ

Dernek başkanı Faruk Eker, her yıl bölgenin dışında birkaç faaliyet planladıklarını belirterek, bu yıl da koronavirüs salgını sürecinde uzun süre önce planladıkları etkinlikleri gerçekleştirdiklerini ifade etti.

“7 GÜN SÜREN YOL MACERAMIZDA 6 GÜN PEDAL ÇEVİRDİK”

Faruk Eker, tur hakkında duygularını şöyle ifade etti; “SARDOS olarak her yıl bölgemiz dışında da bir kaç faaliyet planlıyoruz. Bu yıl da Covid-19 gölgesinde uzun süre önce planladığımız bir etkinliği gerçekleştirdik. SARDOS Marmara Bisiklet Turu olarak adlandırdığımız faaliyetimizde Bursa'dan başlayıp Marmara kıyısını takip ederek Tekirdağ'da sonlandırdık. 7 gün süren yol maceramızda 6 gün pedal çevirip toplamda 392 km yol yaptık. Zorlu fakat bir o kadar da keyifli muhteşem bir coğrafyada demir atlarımızı doyasıya sürdük. Yeni dostlukların kapısını aralayıp, eski dostlarla hasret giderdik. Eylül sonunda kopan bir yaprak gibi ayrıldık yaşam alanımızdan. Demir atların koşumlarını hazırladık, bakımını yapıp 24 Eylül sabahı dizildik Keşan terminaline. Biz 3 kişiydik, Şinasi baba, Mamican ve ben. Ama bu görünen kısmıydı aslında resmin. Oturduk koltuklarımıza Covid çaprazında koyulduk Bursa yoluna. Aslında Bursa'ya iner inmez başlayacaktı turumuz ama oradaki dostlarımız Ali Çavuş, Aydın Çavuş ve Arif Hikmet Balkan ve Vehbi Şen ağbi, sizi salmayız, burada bize zaman ayıracaksınız, Mudanya ve Trilye bölgesinde birlikte pedal çevireceğiz deyince planlar değişti. Bizi iki gün muhteşem ağırladı dostlarımız ve onların rehberliğinde harika bir tur yaptık hepsine minnettarız. Turumuza başka bisikletçi dostlarımız da gelmek istese de çalıştıkları için zaman uymadığından görüşemedik, ama her daim yüreğimiz bir. Misafir olmak çok güzel ama yollar bizi bekler daha çıkılacak çok rampa, aşılacak çok yol, geçilecek çok köy ve girilecek çok koy vardı. İki gün Bursa maceramızdan sonra düştük yollara. Planlamamızda Bayramdere köyünde kamp atacaktık ama performans durumumuza göre iyi olursak bir 10 km daha gider Kurşunlu'da kamp atarız diye konuştuk. Kim tutar bu kızanları akşama Kurşunlu’da kampımızı kurmuştuk bile. Kaç gündür ızgara mangal muhteşem ziyafetlerin ardından, bugün sulu bir şeylerin tadına bakalım derken muhteşem bir balık çorbasıyla gönlümüz bayram etti. Dinlenmeye geçer iken aldıda bir yağmur... Şarkı gibi bir hava başladı, bir fırtına sonunda sağanakla ıslandık çadırlarımızda. Neyse sabah yine serin, yağmur ve toprak kokan bir havada düştük yollara. Her köy denize sıfır, her köy çıkışı da en az %15 eğimli bir rampayla başlıyor. Tabii soğuk kaslarla bu rampalar ilk etapta bizleri gerse de kim tutar Traklı Hektorları. 25 km civarında kestane ağaçlarının arasında Karadağın en nadide yosununu, Marmaranın en keskin iyot kokusunu ciğerlerimize doldurduk. Yenice köyünde bir yudum mola düşünürken bir de baktık ki Çiçek Abbasın minibüsü orada. Durur mu kızanlar hemen cannes film festivali tadında kısa filmimizi çekiverdik. Oradan ayrılırken ardımıza baktığımızda minibüsün sahibinin eşi hala gülme krizine devam ediyordu. Ee biz Trakyalıyız bu ülkenin neşeli gülen bir bölgesini temsil ediyoruz. Neyse oturduk köy kahvesine tostumuzu söyledik yemeğimizi yedik tam hareket edecektik ki Mustafa Beyhan ve jiji Jale bisikletle geldi. Gördük mutlu olduk sorduk nedir diye meğer bunlar öncü kuvvetlermiş arkada 30 kişilik bir KÜDAK (Küçükçekmece Bisiklet ve Doğa Aktiviteleri Kulübü) demir atlı kuvvetleri geliyormuş. Sonra Fatih Erdinç ve Dinçer Gümüş'ün de olduğunu öğrenince oturduk bekledik onları. Bu güzel karşılaşmayı birkaç dakika sohbetle taçlandırıp dostları görmenin mutluluğu ile tekrar yola koyulduk. Ah o dut Limanı! Bir inişi vardı ki, bir de çıkışı.

Bandırma'ya vardığımızda bizi Şinasi hocamın akrabaları karşıladı evinde misafir etti akşam da bağ evinde harika bir yemek verdiler. Bir ara, hala Sardos'un bir parçası olarak gördüğümüz Üniversite öğrenimini Keşan'da yapan öğrenimi boyunca bizimle bisiklete binen sevgili Olcay Türker ve arkadaşları da yanımıza geldiler, birlikte çok güzel sohbetlerin demine vurduk. Bandırma'da da bu dostların çok büyük desteğini gördük. Hani derler ya, para değil dost biriktirmişiz, kendilerine sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Sabah tekrar yollara koyulduk artık sıra Kapıdağ yarımadasına gelmişti. Yola çıktığımızdan bu yana hep şelalerde duş almanın hayalini kurmuştuk. Kapıdağ yarımadasının derin ormanlar içinde Havari Lukas'ın eseri olduğu ve mucizeler yarattığına inanılan Panagia Feneremoni ikonunun olduğu Kirazlı manastırını gezdik. Şimdilerde bu ikon İstanbul Fener Rum Patrikliğinin katedralinde sergileniyormuş. Ballıpınar yakınındaki şelaleye vardığımızda da hava çok serin olduğu için giremedik ama Ormanlı şelalesinde kesin duş alacaktık artık kaçış yoktu. Ormanlı köyüne geldiğimizde o hayalimizi gerçekleştirdik soğuk iliklerimize kadar işlese de Kapıdağın o muhteşem can suyunun tadına baktık. O akşam Turan köyünde kamp attık. Ekip arkadaşımız Muammer'in okul arkadaşı Enver Gezer ziyaretimize geldi ve akşam yemeklerimizi de getirmişti. Birlikte yemek yedikten sonra köy kahvesine gidip uzun süre sohbet ettik kendisine bu içten davranışı için çok teşekkür ederiz. Ertesi gün yolumuz kısaydı Erdek'e vardıktan sonra 17.00’de feribota binip Marmara adasına geçtik. Marmara adasını turlamak sonradan yapılan bir planla ortaya çıktı. Akşam hava kararmak üzere adaya indik ve kamp atacağımız köye daha 12 km vardı. Yine çok uzun ve dik bir rampa tırmanışından sonra 19.20’de Topağaç köyüne vardık. Burada bir vatandaş ve köy muhtarı bizlere bazı ikramlarda bulundu ve bir süre sohbet ettikten sonra bize kamp yapabileceğimiz yeri gösterdi. Sabah kalktıktan sonra güzel bir kahvaltı yapıp Asmalı köyüne yola koyulduk. Asmalı köyünde biraz gezdikten sonra kısa bir mola verip sahilde oturduk. Topağaç köyünün sıcak insanlarının aksine çok farklı bir kitleyle karşılaştık Asmalı köyünde, yine de bir süre mola verdik. Asmalı köyünden ayrılıp Saraylar beldesine doğru yola çıktık. Bu sebeple köyün eski yolunu kullanıp ana yola çıkmak istedik ki bırakın sürmeyi iterek dahi bisikletleri zor çıkardık. Çok dikkatimi çektiği için eve geldiğimde hemen açtım Google eartı eğimi ölçtüm. Ne çıktı biliyor musunuz ? %20,2, bu bisikleti sürerek çıkmanın son derece zor olacağı anlamına geliyor ki biz bir de yüklü gidiyoruz. Neyse rampayı çıktıktan sonra Saraylara kadar hep iniş. Saraylara vardığımızda bir de ne görelim yer gök mermer, mermerin ana vatanı Saraylar. Öyle ki ocaklar evlerin hemen üzerinde ciddi bir tehlike ve iğrenç bir görüntü kirliliği. İnanın o ocaklar olmasa Saraylar beldesinin öyle güzel bir konumu var ki anlatamam. Neyse beldeye erken geldiğimiz için biraz gezdik, yemeğimizi yedik uzunca dinlendik. Akşam feribotu ile Tekirdağ Barbaros ilçesine geçip oradan Tekirdağ merkeze kadar cehennem azabı bir sürüş yaptık. Ben ilk defa bu kadar bisiklete ve bisikletliye saygısız bir şoför kitlesi görüyorum. Bisikletin de Karayolu Trafik Kanunda yeri olduğu ve motorlu araçlarla aynı yolu kullanma hakkına sahip olduğu mutlaka motorlu araç şoförlerine öğretilmeli.

Tekirdağ merkeze vardığımızda orada bulunan ve tura çıkmak üzere olan bisikletçi dostlarımızla karşılaştık merhabalaşıp kısa bir sohbetten sonra onlar turuna devam etti biz de dernek üyemiz Fatih Uslu'nun aracı ile yaşam alanımıza döndük. Yaptıkları ulusal ve uluslararası projelerle yabana atılamayacak kadar uzun sürüş tecrübesine sahip SARDOS bisikletçileri olarak bu turla birlikte tecrübemize yenilerini ekleyerek zenginleştirdik.

Bu güzel organizasyonda Marmara denizinin Trakya kıyısına karşın, Anadolu kıyısının muhteşem bir doğal yapıya sahip olduğu, kıyıları, koyları, longozları ve ormanlık bölgelerin florası açısından eşsiz olduğunu söylersek haksızlık etmeyiz. Organizasyon boyunca bizlere kapısını açan, ev sahipliği yapan ve nazımızı çeken tüm dostlara sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Ayrıca tur boyunca sürekli arayarak durumumuzu soran, ilgisini eksik etmeyen dernek üyemiz Sardoscanlar; Fatih Uslu, Ayhan Altındiş, Ayşe Eker, Feyzullah Hardal ve Ahmet Buruk'a da yürekten teşekkür ederiz. Yine başka bir SARDOS bisiklet macerasında görüşünceye kadar, sağlıkla kalın, hoşça kalın, dostça kalın, ama maskesiz kalmayın.”