BÜLENT SAYLAM

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yatırımları gözetmek değil, çevreyi korumakla görevlidir”

Açıklamasına, “29 Haziran 2018 tarihinde, Edirne Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün internet sayfasının duyurular kısmında yine hukuka ve ekoloji bilimine açıkça aykırı, çevreye büyük zararlar verecek bir projenin daha ÇED başvuru dosyasının uygun bulunduğu ilan edilmiştir.” diyerek, başlayan Kaçar, şunları söyledi: “Edirne ili Keşan ilçesi Sazlıdere ve Gökçetepe köylerinde BOTAŞ-Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. tarafından yapılması planlanan SAROS FSRU GEMİ İSKELESİ projesi ile ilgili olarak, bakanlığınıza sunulan eksik, yetersiz, hatalı, mevzuata açıkça aykırı ÇED başvuru dosyası Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 8. maddesi doğrultusunda incelenmiş ve maalesef bu hukuka ve doğa haklarına, Saros Körfezi’ne, özel ekolojik değerlere aykırı başvuru dosyası uygun bulunmuştur. İş bu projeye ilişkin ÇED süreci daha fazla ilerlemeden durdurulmalı ve ÇED başvuru dosyası reddedilmelidir. Çevresel Etki Değerlendirmesi süreci hukukun ve doğanın korunmasını düzenleyen yasal bir süreçtir. Devlet yetkilileri de, ÇED mevzuatı ve sunduğumuz gerekçeler nedeniyle çevreyi koruma görevlerini yerine getirmelidirler. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yatırımları gözetmek değil, çevreyi korumakla görevlidir.”

“GEMİDEN GEMİYE LNG AKTARIMI YAPILABİLECEK”

Bülent Kaçar, sözlerine şöyle devam etti: “Trakya’nın, Saros Körfezi’nin doğal ekolojik yapısını alt üst edecek, denizi yok edecek bu proje, Boru Hatları İle Petrol Taşıma A.Ş.(BOTAŞ) tarafından, Edirne İli, Keşan İlçesi, Sazlıdere Köyü sınırları içerisinde yapılmak istenen ‘Saros FSRU Gemi İskelesi’ projesidir. FSRU iskelesi planlama alanı denilen aslında dolgulu bir liman projesidir. Saros Körfezi’nde Sazlıdere Köyü, Bekirçavuş burnu ile Köpekli deresi arasında kalan lokasyon da kıyı noktasında 0+000 kotunda yer almaktadır. Boru Hattı Saros Körfezi Sazlıdere Köyü Köpekli deresinden yaklaşık 290 metre doğuda, Bekirçavuş burnundan yaklaşık 395 metre batı kısmında deniz ile karanın buluştuğu kıyı noktasında ve 0+000 kotundan çıkış almaktadır. Deniz lokasyonunda ise kıyı yapıları olarak rıhtım, iskele ve yanaşma yapıları tesis edilecektir. Deniz kısmındaki boru hattı iskele üzerinden karaya ulaştırılacaktır. Yapılması planlanan boru hattı kıyıda yer alacak sabit tesislerden çıkış alıp kara tarafında yaklaşık 17 kilometre devam ederek, mevcut Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Boru Hattı’na bağlanacaktır. Proje kapsamında Saros Körfezi’nde Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Gemilerinin (FSRU) bağlanabilmesi için yaklaşık 270 metre uzunluğunda bir iskelenin ve dolgu platformu inşa edilmesi planlanmaktadır. FSRU (Yüzer LNG depolama ve gazlaştırma gemileri), konvensiyonel LNG (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) taşıyıcı gemilerine benzemektedir. Bu gemilerden temel farkı LNG’yi tekrardan gazlaştırma (Regasification) imkanı tanımalarıdır. FSRU, üzerinde LNG’yi gazlaştırma ekipmanları bulunan ve gazlaştırdığı LNG’yi ana iletim hattına yüksek basınçla iletebilen LNG gemisi olup belirli bir noktada sabit kalması için tasarlanmaktadır. Bu gemiler kara üzerinde depolama tankına gerek olmadan sıvılaştırılmış doğal gazı depolama ve gazlaştırma ünitesi vasıtasıyla tekrar doğal gaz haline getirmek için kullanılırlar. LNG taşıyan kargo gemileri ise FSRU gemisinin yanına demirleyerek gemiden gemiye LNG aktarımı yapabilmektedir.”

“12 AY SÜREYLE, SAROS KÖRFEZİ’NE GİRİŞ ÇIKIŞ OLACAK”

LNG taşıyan dev kargo gemilerinin 12 ay sürekli olarak, Saros Körfezi’ne girip çıkacağına dikkat çeken Kaçar, “Saros FSRU Gemi İskelesi projesi kapsamında gerçekleştirilecek inşaat çalışmalarının ortalama 24 ay süreceği öngörülmektedir. Saros Körfezi'nde 144 cins balık, 78 tür deniz bitkisi ve 34 tür sünger yetişmektedir. Kuzey Ege'nin bu bakir sularına 1970'li yıllarda gelen Kaptan Cousto, yaptığı dalışların sonunda Saros Körfezi’ne hayran kalmış ve Saros için Kızıldeniz'in kuzey versiyonu tanımını yapmıştır. Çevre mevzuatına göre; proje değerlendirilmesinde ‘halkın katılımı’ ilkesi esastır. Uluslararası Çevre Koruma Sözleşmelerine göre halkın istemediği hiçbir projeye hiçbir yatırıma izin ve onay verilemez. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8.maddesinin ihlal edilmiş sayılması için insan sağlığına gerçek bir zararın verilmiş olmasının şart olmadığını belirtmiştir. Çevre hukuku ve ÇED’in temel mantığı da bu yöndedir. İnsan sağlığının ve doğanın zarar görmesi beklenmemelidir. Risk olması yeterlidir. Nitekim ulusal mevzuat açısından düzenleme yetersiz de olsa, bu hususta uluslararası mevzuat paralelindedir. Telafisi mümkün olmayan sonuçlar yaşanmadan, projenin gerçekleştirilmesinin bilim ve hukuk açısından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılacağı Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) yönetmeliği gereğidir.

2872 sayılı Çevre Kanunun 3.maddesinde; çevrenin korunmasına, iyileştirmesine ilişkin genel ilkeler açıklanmış olup; söz konusu proje, ‘Çevreye’ telafisi imkânsız zararlar verecek, köylülerin yaşadıkları ve bir bütün olan ‘ekosistem’ içinde sürdürdükleri yaşamlarını geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde etkileyecektir.” şeklinde konuştu.
“DANIŞTAY KARARI SAROSKIYILARINI KORUMA ALTINA ALMIŞTIR”

Bülent Kaçar sözlerini şöyle sürdürdü: “Danıştay içtihatlarına uygun olarak Anayasa’nın 17.maddesi, 56.maddesi, 63.maddesinden hareketle; Çevre kanunun 3/a maddesi gereği yaşadıkları çevrelerinin, köylerinin, tarlalarının, topraklarının, sularının, bir bütün olarak ekosistemin kirletilmesinin önüne geçmek, çevrelerinin, geleceklerinin, kültürlerinin, manevi varlıklarının korunmasını sağlamak üzere bakanlığınıza ÇED sürecinin sonlandırılması için başvuruda bulunmaktadırlar. Bu bölge, oluşumu milyonlarca yıldır devam eden çok özel bir habitattır. Yok olması durumunda, bölgeye 3-5 tane ağaç dikmekle geri kazanılamayacağı, bilimsel bir gerçektir. Ancak bu yok oluş, ironik olarak bugün ekonomik gerekçelerle savunulan yatırımın, gelecekte yine ekonomik gerekçelerle insanların bölgeden göçmelerine yol açacaktır. Saros Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı hazırlanmış ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nce 22.01.2018 tarihinde onaylanmıştır. Planlama alanında; 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı ve 1/25.000 ölçekli Edirne Çevre düzeni Planı çalışmaları yapılmıştır. Bu plan hükümlerine göre planlama alanı Kültür ve Turizm Koruma ve Geliştirme Bölgesi/Turizm Merkezi olarak planlanmıştır.

Danıştay 6.Dairesi Başkanlığı’nın verdiği karara göre ‘Enez Dalyan Gölünden Evreşe Ovası kıyısına kadar uzanan kuzey Saros kıyı kuşağının doğal yapısı ve içerdiği ekolojik çeşitliliğin korunması’ gerekmektedir.
Hukukun üstünlüğü ilkesi gereği Danıştay Kararları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı açısından bağlayıcıdır. Kesinleşmiş olan bu Danıştay kararı Saros kıyılarını koruma altına almıştır. Hiçbir merci, hiçbir Bakanlık bu kararın aksine olan bu ÇED raporu başvurusunu kabul edemez. ÇED başvuru dosyasındaki flora ve fauna bilgileri Mecidiye İbrice Kalker Ocağı Bilirkişi Raporu ve Mahkeme kararındaki flora ve fauna bilgilerine açıkça aykırıdır. Edirne Valiliğinin Saros kıyısında İbrice mevkiinde açılmasına onay verdiği Kalker Ocağı için ‘ÇED gerekli değildir’ kararının bilimsel olarak hukuksuzluğunu kanıtlayan bilirkişi raporu ve Edirne İdare Mahkemesinin iptal kararı Edirne Valiliğine tebliğ edilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Saros Körfezi’nde yer alan Sulak Alanlar, Doğal Göller ve Delta alanlarının uluslararası gündeme taşınmasına neden olan ‘Önemli Kuş Alanı (ÖKA)’, ‘Önemli Bitki Alanları (ÖBA)’ ve ‘Önemli Doğa Alanı’na (ÖDA)’ yönelik olarak turizm amaçlı plan kararları geliştirilmiştir.”

“BÖLGEYİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK”

Mahmutköy Botaş Doğalgaz Ana Dağıtım Hattına kadar yapılacak orman kesimleri, tarım arazi tahribatı bölgenin fauna ve florasını da çok olumsuz etkileyeceğinin altını çizen Kaçar, şöyle konuştu: “Hem deniz hem kara canlıları öncelikle inşaat ve sonraki gemi faaliyetleriyle sayı ve tür olarak nesilleri tehlike altına girecektir. Proje alanı Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı’na göre Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi/Turizm Merkezi olarak belirtilen alanlar içerisinde
yer almaktadır. Proje alanı Saros Körfezi’nin ve Koru Dağlarının en duyarlı yörelerindendir. Proje alanına 5,8 kilometre mesafede olan Saros Körfezi Sulak Alanı bulunmaktadır. ‘Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi’ (Barcelona Sözleşmesi) uyarınca korumaya alınan alanlar araştırılmamıştır. ‘Akdeniz’de Özel Koruma Alanlarının Korunmasına Ait Protokol’ gereği ‘Özel Koruma Alanı’ olarak belirlenmiş alanlar konusunda proje bazında araştırma yapılmamıştır.

Cenova Bildirgesi gereği seçilmiş Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yayımlanmış olan ‘Akdeniz’de Ortak Öneme Sahip 100 Kıyısal Tarihi Sit’ listesinde yer alan alanlar konusunda proje bazında araştırma yapılmamıştır. Cenova Deklerasyonu’nun 17’nci maddesinde yer alan ‘Akdeniz’e Has Nesli Tehlikede Olan Deniz Türlerinin’ yaşama ve beslenme ortamı olan kıyısal alanlar,
konusunda proje bazında araştırma yapılmamıştır. Dünya Kültür ve Tabiat Mirasının Korunması Sözleşmesi’nin 1’inci ve 2’nci maddeleri gereğince Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınan ‘Kültürel Miras’ ve ‘Doğal Miras’ statüsü verilen kültürel, tarihi ve doğal alanlar konusunda proje bazında araştırma yapılmamıştır. Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi (RAMSAR Sözleşmesi) uyarınca, koruma altına alınmış
alanlar, konusunda proje bazında araştırma yapılmamıştır. 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planında ve 1/25.000 Edirne İl Çevre Düzeni Planında proje alanı Enerji Depolama Alanı değildir. Planlanan Saros FSRU Gemi İskelesi projesinin işletme aşamasında iskeledeki ünitelerin bakımları sırasında atık yağ oluşumu olabilecektir.”

“Gemi kazalarında körfezde ciddi kirlilik ve ekoloji de ciddi tahribat oluşacaktır” 

Bülent Kaçar şöyle devam etti: “12 ay sürekli gelecek olan dev kargo gemilerinin sığ körfez sularında karaya oturması ve kış koşullarında yaşanacak gemi kazalarında körfezde ciddi kirlilik ve ekolojide ciddi tahribat oluşacaktır. Saros Körfezi, 1.Derece Deprem Bölgesi’dir. Saros Körfezi aktif fay hattı üzerindedir. Liman ve boru hattının olası bir depremde zarar göreceği ve bu sebeple Saros Körfezi’ne de zarar vereceği açıktır. Projeye ilişkin olarak atık yönetim Planı hazırlanmamıştır. Projenin Saros Körfezi’ne kümülatif etkisi değerlendirilmemiştir.”

“SAROS FSRU GEMİ İSKELESİ PROJESİNE AİT ÇED SÜRECİNİN DERHAL İPTAL EDİLMELİ”

Kaçar sözlerini şöyle tamamladı: “Halkın katılımı toplantısı Gökçetepe Köyü, Sazlıdere Köyü, Mecidiye Köyü, Erikli Sahili, Yayla Sahili, Karaincirli Köyü, Keşan ilçesi, Enez ilçesi, Gelibolu ilçesi ve Adilhan Köyü’nde ayrı ayrı yapılarak gerçek anlamda halkın katılımı ilkesi hayata geçirilmelidir. ÇED başvuru dosyasının aksine boru hattı çoğunluk tarım arazisinden değil; ormanlık alanlardan geçecektir. Bu da büyük bir orman kırımı ve flora-fauna katliamının gerçekleşmesine yol açacaktır. Günümüzde insanın yaşam hakkı tartışmasız en kutsal haktır. Ayrıca, uluslararası bildirgelerin ve anlaşmaların güvencesi altındadır. Şirket başvuru dosyasında, çevreye ve insan sağlığına duyarlı çalışacağını çevredeki bitki örtüsünü ve doğal yasamı koruyacağını iddia etmektedir. Dünya üzerindeki şirketler çalışmaya başlamadan önce, asla çevre üzerinde zararlı bir etki yapacaklarını söylemezler. Ancak, bilinen örnekler, bu konuda şirketlerin samimi olmadıkları yönündedir. Ayrıca, bu konuda şirketlere inanmak, geri dönüşümü olmayan bir riski gelecek kuşaklara aktarmaktır. Çünkü bu durum, şirketin haksız çıkması durumunda koşullarının laboratuvar ortamında kolayca geri alınabileceği bir deney değildir.

Anayasa'nın 17. maddesi, 45. maddesi, 56.maddesi, 169.maddelerine, Çevre Kanununa tamamen aykırı olan Trakya'nın ve tüm Saros Körfezi’nin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına zarar verecek, doğal yaşamı ortadan kaldıracak. Edirne ili Keşan ilçesi Sazlıdere ve Gökçetepe köylerinde BOTAŞ-Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. tarafından yapılması planlanan SAROS FSRU GEMİ İSKELESİ projesine ait ÇED sürecinin derhal iptal edilmesini ve acilen sonlandırılmasına karar verilmesini bölgede yaşayanlar olarak talep ediyoruz.”