SONGÜL KONAR

Şen, yaptığı açıklamada, sosyal güvenlik hakkının ayrılmaz bir parçası olan emeklilik hakkının, anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış temel bir insan hakkı olduğunu belirtti.

Yaşamlarının en büyük bölümünde çalışan, emek harcayan insanların yaşlılıklarında insanca bir emeklilik yaşamalarının en temel hak olduğunu söyleyen Salim Şen, ülkemizde hem emeklilik hem de emeklilerin insanca bir yaşam sürmesi giderek zorlaştığını kaydederek, emekliler ve onların hak sahipleri, 13 milyonu aşan sayılarıyla en önemli toplumsal gruplardan birini oluşturduğunu ifade etti.

“CİDDİ GEÇİM SIKINTILARI YAŞANIYOR”

En büyük toplumsal gruplardan birinin emekliler olduğuna değinen Şen, açıklamasında şunlara yer verdi: “9 milyonu aşkın yaşlılık aylığı alan emekli ile 4 milyon civarında dul ve yetim aylığı alan hak sahipleri ciddi geçim sıkıntıları yaşıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu nedense emeklilerin ve hak sahiplerinin aylık ve gelirlerinin ayrıntılarını açıklamıyor. Sayın bakan geçenlerde yaptığı bir açıklamayla emeklilere ‘şu kadar aylık ödedik’ dedi. Oysa ki, emekli aylığı ödenmesinden daha doğal ne olabilir. Bunun övünülecek bir tarafı yok. Asıl soru şu; kim ne kadar aylık ve gelir alıyor? Emeklilerin ne kadarı hangi düzeyde gelire sahip? Emekli aylık ve gelirlerinin ayrıntısı ne? SGK bunu ısrarla açıklamıyor. Kaç emekli ve hak sahibin asgari ücretin altında aylık ve gelir aldığını SGK açıklamıyor. Bu yönde bilgi başvurularını reddediyor. Oysa biz biliyoruz milyonlarca emekli ve hak sahibi asgari ücretin çok altında aylık ve gelir ile yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Uzun süre üstü örtülemez. SGK, verilerin ayrıntılarını açıklamasa da devletin farklı kurumlarının açıkladığı bilgilerden hareketle emekli ve hak sahiplerinin yaşadığı sıkıntıların gerçek boyutunu ortaya koyduk.”

“İŞ ARAYAN EMEKLİLERİN ORANI YÜZDE 46,8’E YÜKSELDİ”

Emekliler ve hak sahiplerinin ciddi bir yoksullukla ve sefalet düzeyinde bir gelirle yüz yüze olduğuna değinen Salim Şen, “En düşük emekli aylık ve geliri alan 2,6 milyonluk yüzde 20’lik dilimin aylık harcanabilir geliri temmuz 2020 itibariyle 763 TL’dir. Yanlış duymadınız; 2,6 milyon emekli ve hak sahibi bu sefalet geliri ile yaşıyor. 13,2 milyon emekli ve hak sahibinin 7 milyon 900 bini, yani yaklaşık yüzde 60’ı asgari ücretin altında aylık ve gelire mahkûm durumda. Bu utanç verici rakamlar yaygın bir emekli yoksulluğu yaratıyor. Bu verileri devletin diğer kurumlarının hesaplarından çıkarmak mümkün. SGK’yı emekli aylık ve gelirlerine ilişkin gerçekleri, emekli aylık ve gelirlerinin ayrıntılarını açıklamaya çağırıyoruz. Ülkemizde emekli aylık ve gelirleri giderek düşmektedir. AKP döneminde, 2008 yılında kabul edilen 5510 sayılı yasa bu düşüşün başlıca nedenidir. Bu yasa ile aylıkların alt sınırı düşürülmüş ve aylıkların artış yönteminde büyümeye yer vermemiştir. Böylece emekli aylık ve gelirleri asgari ücretin altına düşmeye başlamıştır. 2002-2020 arasında ortalama emekli aylıkları asgari ücrete göre yüzde 25 geriledi. Emekli aylıklarının 2008’den sonra azalmaya başlaması ve giderek asgari ücretin yarısının altına düşmesi nedeniyle, yükselen tepkiler karşısında Ocak 2019’da en düşük emekli aylığının 1000 TL’ye ve Mart 2020’de ise 1500 TL’ye tamamlanmasına ilişkin düzenleme yapıldı. En düşük emekli aylığının 1500 TL’ye yükseltildiği iddiası, hükümet tarafından uzun süre inkâr edilen bir gerçeği, aylıkların asgari ücretin çok altında olduğu gerçeğini gözler önüne serdi. Ancak, 25 Mart 2020 tarih ve 7226 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile emeklilerin uzun süre 1500 lirayla yaşamaya mecbur bırakılmasının da yolu açılmış oldu. Bu düzenlemeye göre eğer hesaplanan aylıklar 1500 TL’den az ise, aradaki fark hazine tarafından karşılanıyor. Ancak, bu düzenlemeye göre; emekliler esas aylıkları 1500 TL’ye gelinceye kadar zamlarını 1500 TL’nin üzerinden değil, eski aylıkları üzerinden alacaklar. Üstelik bu sınırı aşana kadar ücretleri 1500 TL’ye sabitlenmiş olacak. Pek çok emekli düşük gelir gerçeği nedeniyle, ya çalışıyor veya iş arıyor. 2002 yılında 4,3 milyon emeklinin 1,6 milyonu işgücü piyasasında iken, 2020 Temmuz ayı itibariyle 9 milyon 89 bin emeklinin 4 milyon 255 bini işgücü piyasasındadır. Çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı AKP döneminde yüzde 36.8’den 46,8’e yükselmiştir” dedi.

“TÜRKİYE’DE EMEKLİ AYLIK VE GELİRLERİ ARASINDA BÜYÜK BİR UÇURUM VAR”

Türkiye’de emekli aylık ve gelirleri arasında büyük bir uçurum olduğunu söyleyen Salim Şen, “Avrupa Birliği İstatistik Birimi (Eurostat) verilerine göre; Türkiye emekliler arası gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkedir. Türkiye’de en düşük emekli aylık ve geliri alan emeklilerin ilk dilimi ile en yüksek emekli aylık ve geliri alanlar arasındaki fark 7,5 kattır. Emekliler arası gelir eşitsizliğini gösteren bu rakam Avrupa Birliği’nde ortalama 4,2’dir. Emeklilerin yaşam koşullarının giderek zorlaşmasının yanı sıra emekli olmak da giderek güçleşmektedir. Bu konu ne zaman gündeme gelse Türkiye’nin ‘genç emekliler’ ülkesi olduğu iddia edilmektedir. Bu iddia da, kesinlikle doğru değildir. Ülkemizde emeklilerin yüzde 80’e yakını 55 ve yukarı yaştakiler oluşturmaktadır. Türkiye’de emeklilikte ortalama ömür beklentisi 17,6 yıl ile OECD ve Avrupa ortalamasının oldukça altındadır. Emeklilikte ortalama ömür beklentisi Fransa’da 25 yıl, Yunanistan’da 24 yıldır. Türkiye OECD sıralamasında emeklilikte ortalama yaşam beklentisi açısından 45 ülke arasında 36’ncı sıradadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği emeklilikte de sürmektedir. Kadınlar emeklilik hakkına da zor erişiyor. İstihdam edilenlerin yüzde 32’si kadınlardan oluşurken, emeklilerin sadece yüzde 19’u kadındır. Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ülkemizde büyük bir toplumsal sorundur. Emeklikte yaşa takılmak 1998 yılında işe giren ve o tarihte 2023 yılında emekli olma hakkına sahip bir işçinin, 1999 yılında çıkarılan bir yasa ile emekliliğinin 15 yıl sonraya, 2038 yılına ertelenmesidir. Bugün ülkemizde EYT mağduru sayısı 4 milyon 600 bindir. Bugün yaşa takılmasa emekli olabileceklerin sayısının ise 750 bin ile 1 milyon civarında olduğu ifade edilmektedir. Böylesine önemli bir toplumsal sorunun sadece maliyet üzerinden tartışılması doğru değildir, adil değildir, insani değildir. Emeklilik bir haktır ve bu hakkın kullanılmasını sağlamak ülkeyi yönetenlerin görevidir. EYT sorununun çözümü SGK için aylık ortalama 2 milyar TL civarında ilave bir ödeme anlamına gelecektir. Bunun anlamı SGK’nın ödeyeceği emekli aylıklarının yaklaşık yüzde 6- yüzde 7 civarında artmasıdır. Ve bu kaynağı yaratmak hiç de zor değildir. Tahsil edilemeyen SGK primlerinin tahsil edilmesi, kayıt dışı çalışanların sigortalı çalıştırılması, sermaye çevrelerine tanınan vergi ve prim teşviklerinin bir kısmının EYT için ayrılması, bu toplumsal sorunu çözmeye fazlasıyla yetecektir. Mesele tercih meselesidir. EYT sorununun çözümü için ayda 2 milyar TL civarında ödemeyi çok gören iktidar, 2010-2020 arasında bütçeden işverenlere sadece SGK prim desteği için 154 milyar TL’yi aşkın kaynak aktarmıştır. İktidar her koşulda tercihini işverenleri korumak yönünde yapmaktadır” dedi.

“İŞÇİ SINIFININ PAYINA DAHA FAZLA GÜVENCESİZLİK DÜŞMEKTEDİR”

Hükümetin EYT sorununu çözmek yerine, kıdem tazminatı ve yeni hak kayıplarına yol açacak düzenlemeyi gündeme getirdiğini kaydeden Şen, AK Parti tarafından 16 Ekim 2020’de meclise sunulan ‘İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ de işverenden yana politik tercihlerin bir yansıması olduğunu savunarak, “Meclise sunulan yeni torba yasa teklifi işverenlere bol kepçe teşvik ve vergi indirimi olanağı getirirken, işçi sınıfının payına daha fazla güvencesizlik düşmektedir. 25 yaş altı ve 50 yaş üstü çalışanları, başta kıdem tazminatı olmak üzere temel haklardan mahrum ederek çalıştırmanın yolunu açan bu düzenlemeyle, zamanında çeşitli isimler altında gasp edilmeye çalışılan, ancak işçi sınıfının mücadelesiyle savunulan kıdem tazminatı bu kez parça parça ortadan kaldırılmak istenmektedir. 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçiler için belirli süreli sözleşmelerin koşulsuz olarak yapılabilmesine olanak tanıyan teklif bu yaş gruplarına keyfi olarak belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasının önünü açıyor. Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmak geçici işçi olarak çalışmak demektir. Bu çalışma biçimi işçi açıdan büyük hak kayıpları yaratır. Belirli süreli sözleşme ile çalıştırılan işçiler kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamazlar. Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar iş güvencesi hükümlerinden yararlanamazlar. Bu teklif her şeyden önce yaşa bağlı ayrımcılıktır. Sırf belli yaş gruplarında oldukları için milyonlarca işçiyi temel haklarından yoksun bırakmak Anayasanın eşitlik ilkesinin ihlali anlamına gelmektedir. Bu teklif en çok emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) kapsamında olan işçilere olumsuz yansıyacak. Bilindiği gibi EYT’liler çalışma yılı ve pirim gün sayısı doldurup yaş koşulu nedeniyle bekleyen işçilerden oluşuyor. Bu çalışanlar genellikle 50 yaş üzeri işçilerden oluşuyor. Bu teklif yasalaşırsa EYT’liler belirli süreli sözleşme ile çalışmaya zorlanacak ve daha güvencesiz koşullarda çalışmış olacaklar. Kısacası, hükümet EYT sorununu çözmek yerine EYT’liler için, başta kıdem tazminatı hakkı olmak üzere yeni hak kayıplarına yol açacak bir düzenlemeyi gündeme getiriyor. Kıdem tazminatını ortadan kaldırmak için bu niyeti türlü türlü ambalajlara soktular. Fon dediler, Bireysel Emeklilik Sistemine entegre edeceğiz dediler ancak yine de işçi sınıfına bu acı ilacı yutturamadılar. Bu kez de işçi sınıfını yaşa göre bölerek, 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçilerin haklarını gasp etmeye çalışıyorlar”  ifadelerine yer verdi.

“MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ”

Kıdem tazminatı hakkının, çocuklara emanet ve çocukların bu hakkını savunmanın tüm işçi sınıfının görevi olduğunu dile getiren Salim Şen, açıklamasının devamında, “Evet, tüm işçilerin 25 yaş altında çalışacak çocukları olacak ve bu günün genç işçileri de bir gün 50 yaşına gelecek. Buradan bir kez daha iktidarı uyarıyoruz; Çocuklarımızın emanetinin ve geleceğimizin gasp edilmesine sessiz kalmayız. Genç ve ileri yaştaki işçilerin korunması gerekirken ayrımcılığa maruz bırakılması, haksızlıktır, hukuksuzluktur, vicdansızlıktır! Bizler DİSK olarak, emeklilik hakkımız için, kıdem tazminatı hakkımız için, çocuklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye devam edeceğiz. Sonuç olarak, insan onuruna yakışır bir emeklilik için tüm emeklileri şu acil talepler etrafında örgütlenmeye ve mücadeleye davet ediyoruz. Emekli ve hak sahiplerinin aylık ve gelirleri yaşam koşullarına uygun hale getirilmeli, alt sınırı asgari ücret olmalıdır. Emeklilerin sendikal haklarını kullanmasının önündeki engeller kaldırılmalı, emeklilere toplu pazarlık hakkı tanınmalıdır. Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) sorunları çözülmelidir” şeklinde konuştu.