Türkiye Cumhuriyeti, 91 yıl önce 23 Aralık 1930 günü vahşi bir gerici ayaklanma ile sarsıldı.

Bu tarihten önce ve sonra da defalarca karşılaştığımız gibi “DİN ELDEN GİDİYOR” çığlıkları ile Menemen’de ayaklanan hainler Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, Bekçi Şevki ve Bekçi Hasan’ı canice katlettiler.

İstanbul Erenköy’de oturan Nakşibendi Şeyhi Esat tarafından kışkırtılan gerici isyan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki genç Cumhuriyetin kararlı duruşu ve çelik iradesi ile bastırıldı.

Bu topraklardaki her ileri adımın önü tarih boyunca benzer yaygaralarla, kutsal inançlar kullanılarak kesilmek istendi.

Osmanlı döneminde de, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında da, Cumhuriyet Devrimleri yapılırken de, günümüzde de bu gerici kalkışmalarla hep karşılaştık. Hiç bir zaman hedeflerine ulaşamadılar, asla ulaşamayacaklar.

Genç Kubilay, tam da Başkomutanının işaret ettiği “namüsait” koşullarda, bir manga askeriyle asilerin karşısına dikildi. Tüfeklerinde kurusıkı manevra mermileri vardı. “Muhtaç olduğu kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttu.” Kubilay’ın gözlerinde korkudan eser yoktu, ama yobazların gözleri nefret doluydu. Aynı zamanda Kubilay’ın bağ bıçağı ile gövdesinden ayırdıkları başını bir sırık ile Menemen sokaklarında gezdirecek kadar da acımasız ve alçaktılar.

Bu vahşi girişime çok sert tepki gösteren Büyük Kurtarıcı, Türk Silahlı Kuvvetlerine gönderdiği taziye mesajında Türk gencinin damarlarındaki asil kana işaret ederek şöyle diyecekti. “Büyük ordunun kahraman, genç zabiti ve mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, TEMİZ KANI ile Cumhuriyetin hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.”