Geçtiğimiz günlerde Edirne’ye doğru seyahat ediyoruz... Otomobilde 3 kişiyiz... Yeni yapılan otobanda ilerliyoruz ve Pehlivanköy’ü 3 kilometre geçtik geçmedik... Yol; bölünmüş yol... 3 şerit gidiş, 3 şerit de geliş olmak üzere... Biraz da rampa vardı o an için geçtiğimiz bölgede... Tam rampadan iniyorduk ki, at arabalı bir kişi üstümüze üstümüze geliyor büyük bir cesaretle!.. At, arabası ve üzerinde sürücü ile birlikte 4 kişi... Birisinin yaşı da taş çatlasın 7-8 idi... Hem de bu at arabası, yolun solundan gelmekteydi... Bir hışımla otomobili yolun sağına kaydırdık, at arabalıların canını bağışladık!.. Bu arada kendi canımızı da kurtardık!.. Hadi biz kazayı atlattık da bu at arabalıların en az daha 3 kilometre yol sarfedeceği bilinciyle telefona sarıldık... İlk aklıma gelen “155 İmdat Polis Hattı” oldu... Bu numarayı aradığımda, “Pehlivanköy İlçe Emniyet Müdürlüğü” diye telefon açıldı... Telefondaki memura durumu izah ettim, tehlikeyi bildirdim... Yeni yapılan bölünmüş yolda olduğumuzdan, Pehlivanköy’ü yaklaşık 3 kilometre geçtiğimizden ve Edirne istikametine doğru ilerlemekte olduğumuzdan söz ettim... Memur ‘tam nokta’ istedi de, o anda ilerlemekte olduğumuz için tam noktayı bir türlü veremedim!.. Sanki tehlike arz eden bizmiş gibi, ‘Şu anda neredesiniz?’ demez mi!.. ‘Biz ilerliyoruz da at arabası daha 100 metre gitmiş ya da gitmemiştir’ diyesim geldi... Sanki mülakattan geçiriyor gibi, habire soru yöneltti... Bu kadar soru yöneltti de bari bir şeye değseydi... Mülakatın sonunda bana, ‘Orası bizim sorumluluk bölgemizde değil, jandarmayı arayın’ dedi... Telefonumdan da ‘bip bip’ sesleri geliyor, şarjı her an bitecek diye ödüm kopuyor... Bir hışımla “156 Jandarma İmdat Hattı”nı aradım, durumun izahatını yaptım ve ‘Tamam efendim ilgileniyoruz’ cevabını aldıktan sonra, vicdan(!) rahatlığı ile telefonu kapadım... Tabii, ilk ihbarda bulunuşumdan o zamana kadar geçen süre de; 7-8 dakikayı bulmuştu...
Şimdi gelelim sadede... Ben bir vatandaş olarak; gördüğüm tehlikeli durumun ihbarını yaptım... Bu tehlikenin; polisin mi yoksa jandarmanın mı sorumlu bölgesinde kaldığının falına bakmadım!.. O arada aracımızı durdurup bakla atmak(!) aklıma gelseydi, belki polisin mi yoksa jandarmanın mı sorumluluk bölgesinde kaldığını anlardım... Bu bana ders oldu, bundan sonraki seyahatlerimde cebime bakla ile mendil koymak da farz!.. Tehlikeli bir durum gördüğümde açacağım mendili, savuracağım içine baklayı... Polisin mi yoksa jandarmanın mı bölgesinde kaldığını görüp, ona göre yapacağım ihbarımı!..
Aman siz kurumlar arası iletişime geçmeyin, başınızdan savıp, ‘Benim sorumluk bölgemde değil’ deyin... Peki jandarmaya ulaşana kadar herhangi bir tehlike yaşanmış ve geç kalınmış olsaydı, o zaman vicdanınızın sorumluluk bölgesine girecek miydi?! Vicdanların, sorumluluk bölgesine girmemesi dileğiyle, saygılar...
 
Not: Daha önce Keşan çevresinde gördüğüm bir olayı, “155 Polis İmdat Hattı”na bildirmiştim... ‘Keşan İlçe Emniyet Müdürlüğü’ diyerek telefonu açan memur, ihbarımı bildirdikten sonra ‘Hemen jandarmaya haber veriyorum’ diye karşılık vermişti... Son yaşadığım olayda anladım ki, Keşan polisinin vicdanı ‘sorumluluk bölgesi’ ile sınırlı değildi... O gün için teşekkürü düşünmediğim Keşan polisine, bugün için teşekkür ediyorum...