1 Şubat 2013 tarihinde sadece MEDYA KEŞAN Gazetesi’nde yayımlanan, “Olabilir, olamaz…” başlıklı yazımla ilgili olarak, MEDYA KEŞAN, VOLKAN ve GÜNDEM SAROS gazetelerinde, “AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanı Ümran Can” imzasıyla yer alan, “Ne olabilir? Ne olamaz?” başlığı altında yazılanların, tarafımdan değerlendirilmesini aşağıda bulacaksınız. Siyah (bold) karakterle yazılanlar, “Ne olabilir? Ne olamaz?” başlıklı sözkonusu AKP açıklamasından birebir alıntı, diğer yazılanlar, her zaman olduğu gibi, şahsıma ait düşüncelerdir.
 
***
 
Dedikodulara dayalı haber yapıp toplumu kandırmaya çalışanlardan GAZETECİ olamaz,
 
Doğru bir tespit… Bu tanıma uyan hiç kimse GAZETECİ değildir ve olamaz! Bu tanımladığınız, AKP’nin yarattığı sözümona “ulusal medya” için geçerli olan bir tanım ve çok doğru… Ama gönderdiğiniz adres yanlış. AKP yandaşı gazete ve televizyonlara göndermelisiniz bunu… Asla ve asla üstüme alınmadım. Keşan’da 20 yılı aşkın süredir gazetecilik yapıyorum ve benim, sizin gibi “çark etme” lüksüm yok. Yazdığım, savunduğum her şey, basılı olarak  gazete arşivlerinde… Bir kez dahi “dedikodu” üzerine haber yapsaydım, 20 yıl değil, 20 gün dolaşamazdım Keşan’da!...
 
CHP li olduğu tescilli, eski CHP li meclis üyesinden tarafsız bir köşe yazarı olamaz,
 
Tescilli CHP’liyim tabii ki… Siz tescilli AKP’li değil misiniz? Yoksa siz de AKP’ye sadece TC numarasıyla, imzanız olmadan mı üye yapıldınız? Ben tescilliyim ve kendi rızamla, imzamla üye oldum Cumhuriyet Halk Partisi’ne… CHP’ye, iktidar olduğu ve iktidarın nimetlerinden yararlanmak için kaydolmadım çok şükür!...
Ve evet, 5 yıl da Belediye Meclisi üyeliği yaptım “tescilli CHP’li olarak”… Gururla, onurumla… Son 10 ayı Belediye Başkan Yardımcılığı olmak üzere, 5 yıl CHP’li Belediye Meclisi üyesi oldum ve görevimi de layıkıyla yaptığım düşüncesindeyim. Bu yüzden de başım dik, alnım açık geziyorum Keşan’da… Ayrıca, “Tescilli CHP’li Belediye Meclisi üyeliğim”in üzerinden 4 yıl geçti ve o zamandan beri de Keşan’da yaşamaya devam ediyorum. Bu “suç” (tescilli CHP’li Belediye Meclisi üyesi olmak) sizin neden şimdi aklınıza geldi? 4 yıldır kimse size bunu söylememiş miydi? Eleştirince mi aklınıza getirdiler?
Tarafsız köşe yazarlığına gelince… Önce bir karar verin, ben “haber” mi yaptım (dedikodulara dayanarak), köşe yazıma mı cevap verdiniz? Şu sözümona cevap verdiğiniz, taklit ederek kaleme almaya çalıştığınız “Olabilir, olamaz” bir köşe yazısıydı… Kişisel düşüncelerimi içeriyordu. Altında imzam vardı. Ne gazetemi bağlar, ne de başkasını…
Bana bir tek köşe yazarı gösterin ki “tarafsız” olsun!... Tabii ki taraflıyım. Ama benim tarafımla sizin tarafınız bir olamaz!... Benim tarafım, “doğru”lardır, “kişisel çıkar”lar değil!.. Doğru olanın da, gazeteci olarak yanında olurum, siyasi görüşüne bakmadan.
Örneğin, şu Ispatcami Mahallesi’ndeki askeri lojmanlardan boşalan alanda bir “gençlik merkezi” yapılması düşüncesini olumlu buluyorum AKP Keşan İlçe Teşkilatı’nın.. ama hem bunun yerel yönetimle ve geniş kitlelerle paylaşılmamasına, hem de aynı bölgenin resmi dairelere de tahsis edilmesi düşüncesine taraftar değilim. Allah’a şükür ki aklım ve fikrim var, bunu söylerim köşemde. Tabii ki “taraf” olacağım. Suya sabuna dokunmayan bir köşe yazarı sizin için makbuldür ama, ben taraf olurum. Tarafım da halktır, insandır, doğadır.
 
Sosyal Dayanışma Merkezini meyhaneye tahsis eden Belediye ye karşı dut yemiş bülbüle dönenler HABERCİ olamaz,
 
Adını bile toparlayamayıp “Sosyal Dayanışma Merkezi” dediğiniz, Keşan Belediyesi “Sanat ve Sosyal Hizmet Merkezi”dir.. Adını iyi biliyorum, çünkü Belediye Başkan Yardımcılığı görevim sırasında, adını ben koymuştum. Temel olarak, ihtiyaç sahibi vatandaşlara, ihtiyacı olmayan vatandaşlardan sağlayacağımız giysilerin derlenip dağıtılması, ikincil olarak da kadınların el sanatları yoluyla aile bütçelerine katkı sağlamaları amacıyla kurulmuş bir merkezdir. Ve aylardır da başka bir adreste hizmet vermektedir. Hem giysi yardımlarını, hem de el sanatı kurslarını sürdürmektedir. Yani, “dedikodu”yla iftira atmak böyle birşeydir. Siz öyle bir şey söylüyorsunuz ki, “Sanat ve Sosyal Hizmet Merkezi”, bir birahaneye tahsis edilmek için oradan çıkarılmış, yerine birahane açılmış… Oysa gerçek öyle değil. Bunu siz de bildiğiniz halde, halkı yanıltmak için söyleminiz bu. Sanat ve Sosyal Hizmet Merkezi oradan, mevcut binanın çatısı akıyor vs. diye aylar önce çıktı ve o tarihten beri de eski terminaldeki yerinde hizmete devam ediyor. O birahane oraya nasıl geldi? Yeni pazar yeri projesi için eski hal binası boşaltıldığı için, orada çalışan, belediyeden ihaleyle dükkan kiralamış bir vatandaşa yer gösterildi. Nitekim, yanında da başka geçici dükkanlar yapılmakta ve onlara da pazar yerini terketmek durumunda olan diğer esnaf yerleşecek. Mesele ne? Bunun “birahane” olması!... Başka bir iş alanı olsa sesiniz çıkmayacaktı. Ama birahane… Bu da gösteriyor ki, siz Keşan’da yerel yönetimi alırsanız, yapacağınız ilk iş, birahaneleri falan kapatmak olacak! Hayırlı olsun Keşan’a…
Ayrıca, sözkonusu birahaneyle ilgili olarak gazetelere verdiğiniz “teşekkür” ilanıyla, haber sitelerinde, sosyal paylaşım sitelerinde, Keşan’ı ve partinizi madara etmenize ve bu konuyla ilgili arka planda yaşananlara girersek, emin olun, şu an olduğundan daha komik duruma düşersiniz.
 
Belediye nin malını babasının malı gibi dağıtanlara, pazarcı esnafını mağdur edenlere tek kelime dahi laf edemeyenler KEŞAN SEVDALISI  olamaz,
 
“Olabilir, olamaz” başlıklı köşe yazımın, hiç cevap veremediğiniz ve ona cevap veremediğiniz için bir sürü yan yola ve karalamaya başvurduğunuz temel konusu pazarcı esnafının mağduriyetiydi zaten. Tek kelime değil, çok kelime ettim ama, hâlâ bunu anlayamamış olmanız ilginç… Laf ettim ve o laflar yüzünden bu “açıklama”yı yaptınız zaten. Bunun bile farkında değilseniz.. yapacak bir şey yok!
 
20 yıl önce il olmaya layık KEŞAN ı mezraya çeviren  yerel yönetimi hala savunabilenler HAYALCİ olabilir ama GERÇEKÇİ olamaz,
 
20 yıl değil ama, ondan biraz daha önce de “Keşan’da bizi iktidar yaparsanız sizi il yaparız” diyenler vardı evet (ve o dönemde, şimdi sizin olduğunuz gibi güçlü bir genel iktidara sahiptiler). Tarihin tozlu sayfalarında gezinmekteler. 20 yılı, 30 yılı bir kenara bırakın, son 11 yıldır tek başına iktidarda olan bir partisiniz, neden il yapmadınız Keşan’ı? Siz de, “Bizi yerel yönetimde iktidar yapın, Keşan’ı il yapalım” hayal ve kandırmacasını tekrarlayacaksanız, sizin bileceğiniz iş! 11 yıldır aklınız neredeydi? diye sorarlar adama!
 
Organize sanayinin Keşan a gelmesini engelleyenler EMEKÇİ yanlısı olamaz,
 
“Sanayi” ve “emekçilik”… Tabii, organize sanayiyi emekçiler kuracaktı, emekçilere yarayacaktı, değil mi? Şimdi Çorlu’da, Çerkezköy’de, Keşan ve Trakya’nın diğer yerlerindeki fabrikalarda, maden ocaklarında vs. çalışan emekçilere yaradığı gibi!..
Ama sizin “dedikodu” mekanizmanız yine yanlış çalışmış, sizin kulağınıza yanlış üflemişler.. Keşan’da Organize Sanayi Bölgesi’ni engellemek gibi bir lüksüm ve gücüm yok. Bilmediğiniz için, size ezberletileni çalakalem yazıp, diğer konularda olduğu gibi çuvallamışsınız.
Organize Sanayi Bölgesi’ni, ben de, TEMA ve o dönemdeki TEMA temsilcisi sevgili dostum Haluk Tuncel de engellemedi. OSB’yi; meraya, 1. sınıf tarım toprağına OSB kurmakta direnenler engelledi. TEMA (ve TEMA temsilcisi Haluk Tuncel) sadece, sözkonusu yere OSB kurulamayacağı konusundaki yasalarda ısrar etti ve bağımsız yargı organları da yasaları uyguladı. Mesele bu kadar basit. Keşan’a OSB kurulmak istenseydi, yer seçimi doğru yapılır ve OSB kurulurdu. Sizin, “emekçi” dediğiniz, şu anda pekçok sektörde ihtiyaç olan ama kalifiye olmadıkları için iş bulamayan insanlarımız da o OSB’de de iş bulamaz, oralara da işçiler dışarıdan getirilirdi. (Şimdi pekçok fabrika, inşaat ve maden ocağında olduğu gibi.)
Ayrıca, dediğim gibi 11 yıldır iktidarsınız, neden tekrar gündeme getirip, doğru bir yer seçimiyle Organize Sanayi Bölgesi kurmak için hiçbir adımınız olmadı?
Bunda, Malkara ve Edirne OSB’ler kurulduğu halde çalışamaması ve yörenin “emekçi”lerine bir fayda sağlamamış olması etken olabilir mi acaba?
Yanlış bilginizi düzeltelim: Karşı çıktığım çevresel konular oldu ve var tabii ki. Kurucuları arasında yeraldığım Marmara Çevre Platformu (MARÇEP) ve Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP) ile birlikte mücadele yürüttüğümüz Türkiye genelindekileri saymazsak, yöresel olarak karşı çıktığım ve bu konularda elimden gelen her türlü mücadeleyi gösterdiğim iki temel konu vardır: Birincisi Yayla Balıkçı Barınağı… ki, şimdi sonuç ortada… İkincisi de Trans-Trakya Petrol Boru Hattı… Her ikisinde de aktif olarak elimden geleni yaptım. Geneli sorarsanız, her nerede kurulursa kurulsun, termik ve nükleer santrallere karşıyım ve bunlara karşı elimden gelen her türlü yasal mücadeleyi de yapmaya devam edeceğim.
 
Cumhur dan kopanlar Cumhuriyetçi, ATATÜRK ‘ten geçinenler ATATÜRKÇÜ olamaz,
 
Bu sözünüze de katılıyorum. Herhalde aynaya bakarak söylediniz!
 
Kimler İktidar Olamaz ;
ATATÜRK’ün  “ Milli Egemenlik Kayıtsız Şartsız MİLLETİNDİR.” Sözünü unutup millete tepeden bakan zihniyet bu ülkede ancak MUHALEFET olur İKTİDAR olamaz,
 
Madde 1: Atatürk’ün sözü, “Milli Egemenlik” diye başlamaz.. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” der… ki, bu sözü dini istismar aracı yapıp “Hakimiyet Allah’ındır”a çeviren (biribiriyle kıyaslanmayacak, karşı karşıya getirilemeyecek ve benim inancıma göre bunu yapmak büyük bir günah olduğu halde), sizin zihniyetinizdir!...
Madde 2: Bu “açıklama”yı benim düşüncelerimi ifade ettiğim bir köşe yazısına karşı yaptığınıza göre, “millete tepeden bakma” ifadesini de benim için kullanmış olmanız gerekiyor ki… beni tanımaktan ne kadar uzak ve sadece çamur atma derdinde olduğunuzu, 48 yıldır Keşan’da yaşamakta olan beni tanıyan insanların takdirine bırakıyorum.
 
Kendi Genel Başkanının etnik kimliği ortada iken , milletvekilleri etnik ayrımcılık yapan parti (CHP) iktidar olamaz,
 
Buna sadece gülünür… Hem de acı acı gülünür… “Genel Başkanın etnik kimliği” diyeceksiniz, ve sonra birilerini “etnik ayrımcılık”la suçlayacaksınız… Komik ötesi!...
 
Kendini kaçırttığı PKK lı teröristlere ARKADAŞLAR  diyen CHP li vekil vatansever olamaz,
 
Sadece ve sadece pazar yerine okul bahçesinin verilmemesiyle ilgili düşüncelerimi ifade ettiğim bir köşe yazısına, hiç ilgisi olmayan pekçok iftirayla doldurduğunuz “cevap”taki diğer konular gibi, bu da benim yazdıklarımla ilgili olmasa da.. bu satırlarınızın cevabını size kendi AKP’li milletvekiliniz Cuma İçten verdi:
“22 bin tane PKK’lı öldürüldü, yani 22 bin tane çocuğum öldürüldü. Hepsi benim çocuğum.”dedi.
CHP’li vekil, “arkadaş” demiş.. AKP’li vekil “çocuğum” demiş… Vatanseveri siz bulun!
Ayrıca bu, bu kadar basite indirgenemeyecek kadar derin bir konu, hiç girmeyin, derim.
Keşan özeline girersek, Şehit Aileleri ve Gaziler, Keşan’da yaptıkları açıklamada CHP’ye değil, AKP Hükümeti’nin yaklaşımlarına tepki gösterdiler çok yakın bir tarihte. Cevabınızı da görmedim basında ya da herhangi bir şekilde… Siz o zaman neredeydiniz?
 
Ceketimizi koysak Keşan da kazanırız diyecek kadar kendilerini beğenenler Keşan da artık iktidar olamaz.
Çünkü Keşan Halkı  ;
Sakin olabilir ..
Sessiz olabilir..
Ama asla kandırılmaya müsait olamaz..
 
Burada da yanılmış ve yanıltılmışsınız… Dediğim gibi, benim yazdıklarıma bir cevapsa bu, asla “ceketimizi koysak…..” falan diye bir iddiam olmadı. Tersine, size yol gösteriyorum. Şu cevabınızda da tekrar ortaya koyduğunuz dar bakış açılarını, sığ politikaları bırakırsanız, yerelde de iktidar olursunuz diyorum, daha ne diyeyim! Bırakın Keşan Halkı’nın, hiçbir bireyin (kendi evimde seçmen olanlar dahil) seçimine, tercihine ipotek koymam, koyamam, onlar da buna izin vermeyecek kadar irade sahibidirler.
Ben ne demiştim yazımın sonunda:
“Keşan Halkı..
Sakin olabilir,
Sessiz olabilir…
Ama, geleceğini, bu kadar dar görüşlü bir taşra politikası zihniyetine teslim edecek kadar duyarsız olamaz!”
 
Tekrar ediyorum: inancım odur ki, Keşan Halkı, geleceğini, dar görüşlü bir taşra politikası zihniyetine teslim edecek kadar duyarsız olamaz!..
Siz, aksini iddia ediyorsanız.. ona da artık Keşan Halkı cevap versin!
 
 
Not 1: Sevgili meslekdaşım Ferat Gülver de köşe yazımın içeriğine bakmadan ya da ona verecek cevabı olmadığı için, “AK Parti, genelde iktidar olsa da.. Keşan’da iktidar olamaz!” şeklinde bir cımbızlamayla özetlediği yazıma karşı açıklamalar yapmış. Sevgili kardeşim o açıklamayı, diğer gazetelerde yayımlatmadan önce bana gönderseydi, AKP İlçe Teşkilatından geleni yayımladığım gibi onu da yayımlardım. Ancak, önce diğer gazetelerde yayımlayıp sonradan bana gönderdiği için yayımlamadım.
Not 2: Keşan’daki –sanırım bir tek Önder Gazetesi gelmedi bu oyuna- diğer günlük gazetelerdeki arkadaşlardan da bir ricam olacak. Gazetemde yayımlanan bir köşe yazısına cevap veren varsa ve bunu yayımlayacaksanız, lütfen ilgili köşe yazısını da yanına koyunuz ki, neyin ne olduğu anlaşılsın. Ya da bunu yapamıyorsanız, o topa hiç girmeyin. Ben bu yazıyı, cevap hakkım doğduğu için, benim yazıma karşı yazılanların yayımlandığı gazetelere de göndereceğim (Volkan ve Gündem Saros). Yayımlayıp yayımlamamak da onların gazetecilik anlayışına kalmış!...