Bu aralar gündemdeki gıdamız ıspanak. Temel Reis bile baş dönmesi şikayetiyle acile başvurmuş esprilerine gülüyor olsak da etkilenen vatandaşlardaki semptomlar endişe uyandırıyor. Açıkçası ıspanak zehirlenmesi haberini ilk duyduğumda aklıma en az 4 farklı sebep gelmişti fakat bunların arasında yabancı ot karışmış olma ihtimali bulunmuyordu. Yeşil yaprakları tüketilen bitkilerden ıspanak, roka, tere, kereviz ve benzerlerinde en büyük kimyasal risk yapılarında yüksek oranda nitrat bulunmasıdır. Fazla miktarda çiğ tüketim, pişirdikten sonra uygun ortamda muhafaza etmeden tekrar tüketim gibi sebeplerle nitrat dönüşüme uğrayarak tüketen kişide ciddi sorunlara yol açabilir. Diğer taraftan ıspanakta bulunan yüksek orandaki oksalik asit fazla tüketilmesi durumunda sağlık sorunlarının sebebi olarak düşünülebilir. Üçüncü fikrim tabi ki mikrobiyoloji olmuştu. Bir şekilde iyi temizlenmeyen yeşil yapraklı bitkiler dünyadaki gıda zehirlenmelerinin en büyük sebebi olarak biliniyor. Son olarak da tarım ilacı kalıntısı ihtimali aklıma geldi. Ülkemizde iyi bir takip sistemi olduğuna inansam da üreticilerin bilinçsiz pestisit kullanımı bu gibi sıkıntılara yol açabiliyor. Ancak resmi açıklama yabancı ot karışması sonucu gerçekleşen bir zehirlenme olduğunu gösteriyor. Ben hala bunun düşük bir ihtimal olduğunu düşünüyorum ancak laboratuvar sonuçlarına da güvenmek istiyorum. Sonuç olarak hem rahatsızlanan vatandaşlara hem de ıspanak üreticilerine geçmiş olsun demekten başka yapılacak bir şey yok gibi duruyor.

Her insan hayatı boyunca ortalama 6 kez gıda zehirlenmesi yaşıyor. Gıda zehirlenmesine sebep olabilecek 200’den fazla mikrobiyolojik, kimyasal veya fiziksel madde olduğu biliniyor. Yani gıdadan zehirlenme ihtimali oldukça yüksek. Bu olaylar çoğunlukla hafif zehirlenmeler şeklinde gerçekleştiğinden sağlık kuruluşlarına başvurma ihtiyacı hissetmiyoruz. Karın ağrısı, ishal, halsizlik gibi belirtiler ve mideni bozmuşsundur, üşütmüşsündür şeklindeki tanılarla olay kapanıyor. Ancak ölümcül gıda zehirlenmeleri açısından durum biraz farklı. Bu tip zehirlenmelerin %30’unda sebep kırmızı ve beyaz et olarak karşımıza çıkıyor. Bunun ardından çiğ süt ve çiğ sütten yapılan gıdalar geliyor. Üçüncü sırayı yeşillikler alıyor ki özellikle ev dışı tüketimde yeşillik tüketmekten kaçınmanızı tavsiye edebilirim. Yer fıstığı, kabuklu deniz ürünleri, bazı meyve çekirdekleri (kayısı, kiraz gibi) farklı şekillerde zehirlenmelere sebep olabiliyor. Yabani mantar tam da mevsimi olması dolayısıyla dikkat edilmesi gereken riskli gıdalar arasında yer alıyor. Zehirlenmeye sebep olabilecek miktar kişiden kişiye, zehirli maddeden maddeye değişebiliyor. Aynı gıdayı aynı miktarda tüketen iki kişiden birisi zehirlenirken diğerine bir şey olmaması gayet normal bir durum. Diğer taraftan ciddi bir zehirlenme sonrası yapılacak en iyi şey sağlık kuruluşlarına başvurmak ve tüketilen gıdaları hiçbirini atlamadan tek tek söylemek. Uygulanacak tedavinin seçilebilmesi için sebebin anlaşılması çok önemli. 

Kişisel olarak alabileceğimiz bazı önlemler sayesinde gıda zehirlenmesinden olabildiğince uzak durabiliriz. Öncelikle kaynağını bilmediğimiz gıdalardan uzak durmamız gerekiyor. Et, süt ve ürünleri bunların başında geliyor. Uygun şekilde temizlendiğini ve pişirildiğini bilmediğimiz gıdalara da yaklaşmamakta fayda var. Zehirlenmelerin büyük çoğunluğu ev dışı tüketimde ve özellikle toplu tüketim yerlerinde görülüyor. Ev ortamında hem temizlik hem de pişirme konularına daha fazla önem gösterildiği ve miktar olarak da çok daha az gıda kullanıldığı için sorun yaşanması zor gözüküyor. Ancak evde uygun olmayan sıcaklık koşullarında saklanan, birden çok soğutulup ısıtılan ve dondurulup çözülen gıdalar risk teşkil ediyor. Gıda zehirlenmelerinden özellikle küçük yaştaki çocuklar ve yaşlıların daha fazla etkileneceğini de unutmamak gerekiyor. 

Sevgiyle ve bilgiyle kalın.