İsmet Esengin

Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK), işsizlik oranını hesaplarken Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) standart hesaplama yöntemlerini kullanıyor. Buna göre 15 yaşından büyük olan, istihdam edilmeyen, son üç ayda iş aramış olan ve 15 gün içinde bir işte istihdam edilebilecek durumda olan kişiler işsiz olarak sınıflandırılıyor ve işsizlik oranı bu sayıya göre hesaplanıyor. Bu hesaplamaya iş bulma ümidi olmadığı için son üç ayda iş aramayı bırakmış olup da iş bulsa çalışacak olanlar, mevsimlik işlerde çalıştığı için iş aramayan ama sürekli iş bulsa çalışmaya hazır olanlar dâhil edilmiyor. Ayrıca ev kadınları, emekliler, gelir getiren mülkü olanlar, öğrenciler, özürlüler, yaşlı ve hasta olduğu için iş aramayanlar ama bulsa çalışabilecek olanlar ve diğer nedenlerle iş aramayan ama iş olsa işbaşı yapmaya hazır olanlar dâhil edilmemektedir. Yani;

İşsizlik Oranı = Son 3 ayda iş arayan ve 15 gün içinde işe başlayabilecek durumda olanlar / Toplam işgücü

Yöntem doğru gözükse de rakamların yorumlanmasında ciddi sorunlar görülüyor. İşsizlik rakamlarımız en iyi olduğumuzda bile %10 seviyelerinde. En kötüsü de %11,5 civarı. Yani en fazla 500 bin kişilik dalgalanma olmakta. Bu hali ile işsizlik rakamlarımız Fransa ile neredeyse aynı, İspanya, İtalya gibi ülkelerden yüzde 50, Yunanistan’a göre ise iki kat daha iyi gözükmekte. Bu verilere baktığımızda Türkiye’de işsizlik sorunu büyük bir sorun değilmiş gibi gözükmekte. Gerçekte öyle mi?

15 Yaş ve Üstü

15-64 Yaş

Toplam

Erkek

Kadın

Toplam

Erkek

Kadın

Nüfüs (Milyon)

60,8

30,1

30,7

53,9

27,1

26,8

İşgücü (Milyon)

32,8

22,1

10,7

32

21,5

10,5

İstihdam (Milyon)

29,1

20

9,1

28,2

19,4

8,8

İşşiz (Milyon)

3,8

2,2

1,6

3,7

2,1

1,6

İşgücüne Katılmayanlar (Milyon)

28

8

20

21,9

5,6

16,3

İşgücüne Katılma %

54

73,5

34,9

59,4

79,5

39,1

İstihdam Oranı %

47,8

66,4

29,7

52,4

71,6

33,1

İşsizlik Oranı %

11,4

9,7

15

11,7

9,9

15,3

Yukarıda TÜİK’in Eylül 2018 rakamlarını görmekteyiz. Tabloyu sorunu gösterebilecek şekilde düzenledim. Tablo dikkatle incelenince temel sorunların neler olduğu gözükmektedir. Tabloda açıklanan 3,8 milyon işsiz rakamı belki hesaplama yöntemi olarak doğrudur, ancak Türkiye gerçeğini yansıtmamaktadır. Türkiye’nin toplam nüfusu 81 milyondur. 20 Milyon 15 yaş altı çocuğumuzu düşersek 61 milyon 15 yaş üstü nüfusumuz vardır. İşgücümüzü ise 33 milyon insan oluşturuyor. Bunun ise 29 milyonu çalışıyor. Yani çalışabilecek kişilerin sadece %48’i işe sahip durumda. Yani eli iş tutabilecek kişilerin sadece yarısı çalışıyor. Bu 29 milyon kişi 81 milyona bakmak durumunda. Ana sorunumuz istihdam oranındadır. Bu orana da çalışabilir kadınlarımızın katılımı sadece %30’dur. Üstelik 9 milyon çalışan kadınlarımızın 2,6 milyonu tarım işinde çalışmakta, çoğu aile içi çalıştığı için ücret de alamamaktadır. AB’de kadın istihdam oranı %70 üzeridir. Avrupa ortalamasını baz alırsak basit bir hesapla 12 milyon kadın eve kapatılmış ve çalışma yaşamından koparılmış ve ekonomik yaşama katkısı sıfırlanmıştır. Türkiye’den kadınlar çalışma hayatında yeterince rol almadığı sürece de ülkenin kalkınması hayal ötesidir. Diğer konu ise eğitim sistemimizin yarattığı açık ve gizli işsiz genç ordusudur. TÜİK rakamlarında ne çalışma sisteminde ne de eğitim sisteminde bulunmayan 3,6 milyon 15-24 yaş aralığı gencimiz bulunmaktadır.  Bu rakam korkunçtur ve işsizlik rakamlarında yer almamaktadır. Açık ve gizli işsizleri ve çalışma yaşamı dışında tutulan kadınları dâhil ettiğimizde gerçek işsizlik rakamlarımızın %40’ın üzerinde olduğunu görürüz. Ayrıca şu an yüksek öğrenimde YÖK rakamlarıyla 7,6 milyon üniversite öğrencisi vardır. Buradaki gizli işsizler de rakama dâhil değildir. Bu rakamın nasıl şişirilmiş olduğu, ülke ihtiyaçları ile bağdaşmadığı ve işsiz ordusu yetiştirdiğini başka bir yazıda paylaşacağım. An itibarı ile istihdam oranımız 15-64 yaş istihdam oranımız %52’dir. Avrupa Birliği ortalaması %69’dur. OECD ülkeler ortalaması da aynı seviyededir. İstihdam oranı ile Avrupa’da sonuncu, OECD ülkeleri içinde ise sondan ikinciyiz. Sadece ortalamayı yakalamak için bile en az 10 milyon yeni istihdam yaratmak zorundayız. Dolayısı ile Türkiye’nin ana sorunu istihdamdır. AKP temel politikaları kadınları çalışma yaşamı dışında tutmak üzerine olduğu için sanki bir iki milyon işsize iş bulsak sorun çözülecekmiş havası yaratılıyor. Bu kafayla ve mevcut politikalarla bu sorun çözülemez. Türkiye gerçekten kalkınmak istiyorsa kadınları da işin içine alan kalkınma politikaları geliştirmelidir. Bir başka yazıda o bizi çok kıskanan Almanya ile Türkiye’yi hem ekonomik hem demografik hem de çalışma yaşamı verileri ile karşılaştıracağım. Almanya’ya göre bir sürü avantajımız olmasına rağmen nasıl süründüğümüzü daha doğrusu sürünmeye mahkûm edildiğimizi görün. Yaratılan ve dayatılan tablo bırakın kalkınmayı, gittikçe artacak ekonomik sıkıntılar ve özellikle istihdam sorunu ile toplumsal cinnet ortamı yaratmaya gebedir. Toplum örgütlü bir tepkisizliğe itildiği için herkes hıncını birbirinden çıkarmaya başlayacaktır. Maalesef hem toplum içi hem de aile içi şiddetin sebeplerinden biri de budur. Sözün özü; İktidardan pek umudumuz olmadığına göre muhalefet partileri bu gerçeğin üzerine gitmelidir. Bizim bu tabloda konuşmamız gereken işsizlik rakamları değil, çalışabilir nüfusun istihdam rakamlarıdır. Gerisi kocaman bir aldatmacadır.