Mustafa Karaağaçlı

Bugüne kadar size hep teknik içerikli yazılar yazmaya çalıştım. Bu tip yazılar insanlara sıkıcı gelebileceğinden, arada bir değişik içerikli yazılar yazmaya çalışacağım.
Yaz sezonunu kapayıp eve dönüş yolunda eski CD’lerden bir tanesini dinledik. Büyük usta Sezen Aksu’nun  “Kaybolan Yıllar” isimli şarkısı çalmaya başladı. Ben de şarkıyı mırıldanmaya başladım. “Hanım bana dönerek eski yılların aklına geldi herhalde, yaşlanmaya mı başladık”dedi, gülüştük. Bu sebeple bu hafta yaşlılık ile ilgili bir yazı yazmaya karar verdim.
İyi yaşamanın ve yaşlanmanın en etkili çözümlerinden biri hayatı ve yaşlanmayı olduğu gibi kabul etmek, hayat ve yaşlanmayla uzlaşmanın bir yolunu bulmaktır. Hatta dahası onlarla el sıkışıp anlaşmaktır. En güzeliyse onları akıllıca kullanmaktır.
Yaşlanmak tecrübedir, tecrübe biriktirmektir. Biriktirilen tecrübeleri gelecek kuşaklara bonkörce koşulsuz ve sınırsız aktarmak ise yaşlanmayı kullanmak demektir. Yaşlanmak ‘bilgeliktir’; yaşlanmak ‘ustalıktır’; yaşlanmak ‘yavaşlamaktır, dinginliktir’. Yaşlanmak huzura yelken açmak, hayatla daha çok sevişmek, tartışmayı bırakıp ondan daha çok faydalanmak demektir.
Kısacası yaşlılık birikimlerin genç kuşaklara aktarılmasıdır. Aktarılmayan bilgi, bilgi değildir.
Yazımı Sezen Aksu’nun şarkısının son nakaratı ile bitirmek istiyorum: 
"Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler 
Şimdi bana seninle bir ömür vaat etseler 
Şimdi bana yeniden ister misin deseler 
Tek bir söz bile söylemeye hakkım yok"