KEŞAN YENİ BİR HİKÂYE YARATMALI

Geçen gün gazeteden çıktım eve doğru giderken, her gün haberlerini yaptığımız malum alt yapı nedeniyle bozulan ve belli bir süre de bozuk olacak olan yollardan geçtim. Yerlere atılan pet şişelerine, sigara izmaritlerine, plastik torbaların oradan oraya uçuşmalarına baktım. Burası Keşan mı diye kendi kendime sordum? Keşan böyle mi olmalıydı, sadece yetkililer mi bu Keşan’ı bu hale getirdi, vatandaş olarak bir suçumuz yok mu diye yolda düşündüm. İşyerinin önüne sigara içmeye çıkan kadınlı erkekli sigaralarını bitiren çalışanların işyerinin 2 m uzağına izmaritlerini atışlarını gördükçe, pet şişeden suyunu içtikten sonra yola pet şişeyi fırlatanları gördükçe sanırım sadece yetkililer suçlu değil biz de vatandaş olarak Keşan’a karşı suçluyuz. Araçlarımızı her yere park ediyoruz. Duraklara, engelliler için kaldırımlara yapılmış rampaların önlerine, kaldırımlara, park etmiş araçların arkasına, tek yön işareti olan yollara ters yönden gitmeyi artık alışkanlık haline getirmişiz. Bu mudur bizim Keşanlığımız? Kentimizi daha güzel daha yaşanır yapmak adına bunları mı yapacağız? Nasıl olsa yetkililer var, onların da adı çıkmış çalışmıyorlar diye… Yani Keşan’ı sahipsiz mi bırakacağız? Yollarda uyuşturucu müptelası gençlerin hallerine sadece tanıklık mı edeceğiz ve biz ne yapabiliriz “Nasıl olsa yetkililer bir şey yapmıyor” deyip.

Oturduğumuz mahallenin sokaklarına sahip çıkmayacağız mı? Evimizin balkonundan sokağımızın nasıl kirletildiğine seyirci mi kalacağız? Naylon poşetlerin uçuştuğu her yerini ot bağlamış arsaların bu görüntülerine baka mı kalacağız? Usulsüz, kanunsuz gördüğümüz, tanıklık ettiğimiz olayları yetkililere bildirmeyecek miyiz? “Aman şikâyetçi olarak adım görünmesin benim, ne yaparlarsa yapsınlar mı?” diyeceğiz.

Sezon boyunca sahillerin talan edilmesine göz mü yumacağız, Saros Körfezinin bize verdiği mirasa böyle mi bakacağız? Gökçetepe’de, Mecidiye’de, Erikli’de, Yayla’da Enez’e kadar olan sahillerde olan bitenlere sessiz mi kalacağız?

Köylerde itilaflı tarlaları bir bir satın alanlara karşı bir sözümüz olmayacak mı? “Satmayın tarlalarınızı, yarın öbür gün bu tarlalarda ırgat olacaksınız, bugün tarlanıza 1 yerine 10 veriyor olabilirler ama gün geldiğinde sattığınıza pişman edecekler” demiyecek miyiz?

Keşan’da bizi yönetenlere, “size verilen yetkinizi kullanın ve görevlerinizi yapın” diye uyarmayacak mıyız? Devletin tüm birimlerine sorunlarımızı aktarıp, yöneticilerin takipçisi olup olmadığını biz de takip etmeyecek miyiz? Verdiğimiz vergilerle maaş alan devletin memurlarının çalışmalarının takipçisi olmayacak mıyız?

Keşan’ı daha güzel yapmak için bir olmak varken; (belki çok klasik bir cümle olabilir) birbirimizin gözünü çıkarmaya devam mı edeceğiz?

Eşsiz güzelliğe sahip bu coğrafyamıza sahip çıkmayacağız mı?

Keşan’ın yeni bir hikâye yaratmaya ihtiyacı var. Yukarıda sorduğum sorulara olumlu cevap verenler artık Keşan’da bir değişimin başlaması için elini taşın altına koymalılar.

Keşan’daki en büyük değişim ise siyasette olmalı. Sonra oda yönetimlerinde…

Keşan siyasetindeki değişim Keşan’ın kaderindeki değişimle doğru orantılıdır. Keşan’ın sorunlarına odaklı siyasilerin yönetimlerde olması demek daha yaşanılır Keşan’ın kapısının açılması demektir.

Keşan’da o kadar fırsat var ki mevcut ki biz Keşanlıların değerlendirmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Bu fırsatları değerlendirmek için de Keşan’ın yeni bir hikâye yaratmasından geçeceğine inanıyorum.

Hikâyeyi yaratacak olanlar tabiî ki de gençler olacak.

Haydi, gençler, siyasette yer edinin, odalarda yönetimlere girin, Sivil Toplum Kuruluşlarına üye olun yönetimlerine girin,

Keşan’ın yeni hikâyesini yaratmaya başlayın yoksa elimizde bir Keşan var onu da kaybetmeyelim.