MEHMET AYTAÇ

Keşanlı Tarihçi-Yazar Dr. Fatma Çalik Orhun’un araştırmalarıyla gün yüzüne çıkan belgelerde, Keşan’ın 100 yılık tarihine ait ilk kez okuyacağınız çok ilginç detaylar yer alıyor.

Keşan’ın kurtuluşunu yanlış tarihte mi kutluyoruz? Resmi devir teslim tarihi ne zaman? Baskına uğrayan posta muhafızları ve şehit edilen Keşan savcısı. Keşanlılara ve çevre ilçe halkına kan kusturan Karabıyık Dimitri Çetesi neler yaptı? Dimitri’yi himayesine alan Keşan Metropolitliği hangi faaliyetleri yürütüyordu? Dimitri’nin yakalanma anı ve tarihi fotoğraf. Mücadelenin simgesi Müftü Raşit Efendi’nin direnişi. Keşan’ın Kuvayı Milliyecileri. Binbaşı Nidai Bey’in önderliğinde kurulan 348 kişilik gönüllü çete Keşanlıları nasıl korudu? Osmanlı Devlet arşivlerinden tarihi kayıtlar ve fotoğraflarla, Fatma Çalik Orhun’un araştırmasını yazı dizisi olarak yayımlayacağız…

Keşan İşgal Ediliyor

Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Mondros Mütarekesi’nin 15. Maddesinde yer alan “Bütün demiryollarında İtilaf Devletleri kontrol subayları görevlendirecektir” hükmü sonrası 4 Kasım 1918 tarihinde Uzunköprü-Sirkeci demiryolunun kontrolü Fransız bir alay tarafından ele geçirilmiş ve demir yolunun işletmesini de Fransızlar üstlenmiştir. Böylece Doğu Trakya’da İtilaf Devleti tarafından işgal başlamış ve ilk işgali Fransızlar yapmışsa da kısa süre sonra Fransızların yerini Yunan kuvvetleri almıştır. Fransızların bölgeye ilk giriş yapması da Yunanlıların işgaline zemin hazırlamak gayesi taşımaktadır. 14 Ocak 1919 tarihinde demiryolunun kontrolü Yunan taburuna verilmiş ve aynı hat üzerinde Hadımköy, Çatalça, Çorlu, Muratlı, Lüleburgaz ve Uzunköprü’ye de Yunan birlikleri gönderilmiştir. Mondros Mütarekesi’nden sonra Osmanlı’yla yapılacak barış için görüşmelerde San-Remo Konferası’nda Çatalca’ya kadar olan Trakya topraklarının Yunanistan’a bırakıldığı bildirilmiştir. Keşan’ın da içinde yer aldığı bugünkü Türkiye Trakya’sının toprakları Yunanistan’a verilmiştir. San-Remo’da alınan bu karardan sonra İtilaf Devletleri Yunanistan’ın Trakya’ı işgaline izin vermiş ve Yunan orduları Trakya’ya üç koldan işgal hareketine girişmiştir. 23 Temmuz’da Tekirdağ’dan yapılan çıkarma sonrası 6 gün gibi kısa bir süre içerisinde tüm Trakya işgal edilmiş ve 30 Temmuz 1920 tarihinde işgalci Yunan kuvvetleri Keşan’a girmiştir. Keşan’ın 2 sene 3 ay 21 gün sürecek işgal dönemi böylece başlamıştır.

İşgal Günlerinde Keşan

Milli Mücadele yıllarında Anadolu halkı cephelerde savaşırken Doğu Trakya’nın durumu daha farklıdır. Cepheler açılmamış sıcak savaş yaşanmamıştır. Anadolu’yla bağlantısı kesilen Doğu Trakya, işgalcilerin kuklası olan İstanbul’un insafına bırakılmıştır. Doğu Trakya’ya hiçbir yardım gelmediği gibi direnişin yaşanmaması için İstanbul elinden geleni yapmıştır. Doğu Trakya’da cepheler açılmamış, Yunanların ve yerli işbirlikçileri gayrimüslimlerin Doğu Trakya halkına büyük eziyetler ettiği, psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığı görülmektedir.

Yunalıların Trakya’yı işgale başlaması ve 30 Temmuz 1920 tarihinde Keşan’ı işgal etmesiyle Keşan’da kara günler başlamıştır. Rum nüfusunun yoğun olduğu noktalardan biri olan Keşan, Doğu Trakya’da gizli Rum cemiyetlerinin bulunduğu birkaç noktadan biriydi. Bu dönemde Doğu Trakya’da Yardım Komitesi ve Trakya Komitesi adı altında Rumların kurmuş olduğu iki örgüt vardı. Yardım Komitesi Rumlara evlerini tamir etmek ve hayvan satın almaları için maddi yardım sağlarken, Trakya Komitesi ise Trakya’nın tamamının Yunanistan’a ilhakı için çalışmaktaydı. Kuruculuğunu Fener Patrikhanesi’nin yaptığı Trakya Komitesi’nin en önemli merkezlerinden olması, Keşan’da şekavet hareketlerinin çok sık yaşanmasına sebep olmuştur. Doğu Trakya’da kurulan Rum çeteleri ve gizli örgütler, Yunan taburunun demiryolu güzergâhını Fransızlardan devralmasıyla daha rahat hareket etme imkânı bulmuştur. Asılardır Keşan’da birlikte yaşayan Rumlar ve diğer gayrimüslimler silahsız, savunmasız Türk komşularına karşı insanlık dışı muamelelerde bulunmuş, zulümler etmiştir. Bölgeye Yunan taburunun gelmesiyle cesaret alan ve şımaran Trakya Rumları, Osmanlı Devleti’nin bölgedeki varlığını yok saymıştır.

Başbakanlık Devlet Arşivleri’nde yer alan onlarca belgenin ışığında Keşan’da yaşanılanlara bakacak olursak Keşan’dan İpsala’ya giden Türk savcısı, ailesiyle birlikte Rum çeteleri tarafından şehit edilmiştir. 24 Aralık 1918’de Uzunköprü’den Keşan’a hareket eden postaya sekiz kişilik bir Rum çetesi tarafından ateş açılmış ve posta muhafızlarından biri şehit olurken diğeri de ağır yaralanmıştır. 23 Mayıs 1919 tarihli belgeye göre Paskalya günü, İngiliz asker kıyafetli Rumlar, Keşan’da haneleri basmış ve silah arama bahanesiyle evlerin kapılarını ve kilitlerini kırmıştır. Evlerde buldukları paraları, her türlü değerli eşyayı, tavukları ve hatta kadın elbiselerini bile alıp gitmişlerdir. 6 Temmuz 1919’ da Uzunköprü İngiliz kontrol mümessili Keşan’a gelmiş ve yanında, önceden asayişi sağlamak için Uzunköprü’ye gönderilmiş olan Rumları geri getirmiştir. Bu hareket Keşan’da Rumların tezahüratına sebep olmuş, Rumlar okulda toplanarak taşkınlık yapmıştır. “İstanbul Rumlarındır, Yaşasın Yunanistan!” diyerek bağırmışlardır. Keşan ve Malkara’da Rum eşkıyaları asayişi bozmak için 21 Aralık 1919 ile 6 Ocak 1920 tarihleri arasında on beş gün süresinde pusu kurarak on dört olay gerçekleştirmiştir. Bu olaylarda on iki kişi ölmüş ve iki kişi yaralanmıştır. Keşan’da yaşanan bu şekavet hareketleri basına da yansımış, 18 Haziran 1922 tarihli Ahali Gazetesi’nde Yunanların Türklere zulümleri yüzünden halkın göç ettiğinden, gitmeyenlerin de daha sonra evleri basılmak suretiyle memleketlerinden cebren çıkarıldıklarından şikayet edilmiştir.

Bölgenin Korkulu Rüyası: Karabıyık Dimitri Çetesi

Bu şekavet olaylarının yanı sıra Rumlar çetecilik faaliyetleri de yapmıştır. Keşan ve civarında çetecilik faaliyetleri ile meşhur olan Karabıyık Dimitri Çetesi bunlardan en bilinenidir.

Karabıyık ve adamları Keşan, Uzunköprü, Malkara, Enez civarlarında yaptıları haydutluklarla bölge halkının korkulu rüyası olmuştur. Malkara’nın Şahin nahiyesi müdür Hilmi Bey ve maiyetinde bulunan tahsildar ve jandarmalarla yoldayken saldırıda müdür Hilmi Bey’i kaçırıp öldürmüşler, Keşan’daki telgraf çavuşu Derviş Ağa’yı Hanımçeşme mevkiinde soyarak darp etmişlerdir.

Karabıyık Dimitri Çetesi’nin, bölgede uyguladığı katliam boyunca metropolitlik tarafından desteklendiği, çetecilerce himaye edildiği ve metropolitinin bu şekavet hareketlerinde öncü rol oynadığı anlaşılmaktadır. Zaten bölgedeki gayrimüslim unsuru kışkırtan, yönlendiren ve destekleyen asıl kilise olmuştur. Nitekim yakalandığında üzerinden çıkan bazı evraklarda Keşan Metropolitliği’nin resmi mührü bulunmakta ve şakiye, “Sevgili evladım Dimitri! Keşan Metropolitliği’ne gelesin ve geniş geniş konuşalım Keşan’da” denilmektedir.

Karabıyık Çetesi yine 29 Nisan 1920’de Keşan’ın bir köyünde Patrikhane tarafından fukaraya dağıtılan 2.600 liralık evrak-ı nakdiyeyi zorla alıp firar etmiştir. Bunun haber alınması üzerine çetenin takip ve derdesti için jandarma kumandanı mülazım (Teğmen) Celal Efendi kumandasında bir takip müfrezesi acilen bölgeye sevk edilmiş ve 29 Mayıs sabahı bir koyun ağılında sıkıştırılan çete efradından bazıları tutuklanmıştır. Rumların bu tedhiş, hakaret, tecavüz ve yağma hareketleri karşısında Türk jandarması bölge halkını korumak için Rum çeteleri takip etmiştir. Her ne kadar yerli halk Türk jandarmasının çabaları ile rahat bir nefes alabilmişse de Rum çetelerinin kökü kurutulamamıştır. Karabıyık Çetesi, Tebrik köylü Dimitri’nin idaresinde faaliyetine devam etmiştir.

Keşan’ın Kahramanları

Trakya’daki milli mücadeleye kayıtsız kalmayan Keşan halkı, Edirne ve Lüleburgaz’da toplanan Trakya kongrelerine temsilci göndermiş ve alınan kararların kendi bölgesinde uygulanmasını sağlamıştır. Müfti Raşid Efendi, Mehmed Adil Bey, Belediye Reisi Mustafa Bey ve Lütfullah Efendi Şarki Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi’ne katıldıklarını bildirmişler ve Keşan’da cemiyetin bir şubesini açmışlardır. Cemiyetin resmi yayın organı olan Trakya Paşaeli gazetesinin 16 Aralık tarihli sayısında da Keşan şubesi duyurulmuştur. Lüleburgaz’da düzenlenen kongrede Keşan’dan Hafız Emin Efendi Merkez Heyeti’ne seçilmiştir.

Bunların dışında da Keşan halkından birçok kişi cemiyetin çalışmalarına Müftü Efendi’nin önderliğinde destek vermiştir. Bunlar arasında Şapçılı İsmail Ağa, Hayri Ağa, Selanikli Molla Ağa, Salih Ağa, Hacı İdris, Hafız Avni, Rıza Pehlivan, Ata Efendi, Karpuzlulu Mehmed Ağa, Ali (Yaraman ) Bey, Mehmed (Bölükbaşı) Bey, Ali Ağa’nın damadı Sıtkı, Hüseyin (Zincirli) Çavuş, Esetçeli Ramadan, Karpuzlulu Mehmed Ağa’nın oğlu Ali, Karpuzlulu Hasan (Başlı), Karlıköylü Bayram, Keşan’dan Mustafa Şapçılı, Sarpdereli Ramadan gibi isimler hatırlanabilir. Yine Sarpdereli Kara Salih de Keşan’ın Kuva-yı Milliyecilerinin önde gelen isimlerinden olmuş, gönüllülerden oluşan bir çete kurarak bölgedeki Rum ve Yunan işgal ve tecavüzlerine karşı halkı korumuşlardır. Yine Keşan halkı, Binbaşı Nidai Bey tarafından oluşturulan 348 kişilik gönüllü milislerine, İpsala ve Uzunköprü halkıyla birlikte katılarak Yunan işgaliyle Hadımköy-Sinekli bölgesinde güçlenen yerli Rum çetelere karşı bölgenin asayişini korumuştur.

DEVAMI YARIN