Recep Pekcan, gündemi değerlendirdi:

BÜLENT SAYLAM

Dün saat 14.30 sıralarında Cumhuriyet Halk Partisi Keşan İlçe binasında düzenlenen basın toplantısında Pekcan, belediye başkanının, Pazar günü ilçe hıfzısssıhha kurulu toplantısına katılmadığını, yerine bir temsilci göndererek, canlı yayında 21 dönüm araziyi, inşaatları ve geçmiş dönemlerle ilgili konuştuğunu söyledi.

“ARADA BİR ŞEYLERİ DÜZELTİYORMUŞ GİBİ YAPIYORUZ AMA GELDİĞİMİZ NOKTA FELAKET”

Açıklamasına pandemi sürecini değerlendirerek başlayan Pekcan, Pazar günü toplanan İlçe Hıfzıssıhha Kurulu toplantısına Belediye Başkanının katılmadığını belirterek, şunları söyledi: “Bugün esnafımızın yaşamak için çalışmaya çalıştığı, borçlarını ödeyemediği, evine ekmek götüremediği, kredilerle boğulduğu bir süreci konuşmak için karşınızdayım. Bugün 65 yaş üstü ve 18 yaş altını eve kapatıp, pandemiyi çözmeye çalışmamız üstünden şimdi de faturaları ev hanımlarına kesip onların dışarıya çıkmamaları, evdeki gezileri nedeniyle pandeminin ne kadar yayıldığını konuşmak için karşınızdayım. Bugün eski bir reklamdaki gibi aç kapa artema diye bir musluk reklamı vardı, onun gibi aça kapata aça kapata pandemide nereye geldiğimizi konuşmak için karşınızdayım. Bugün bir tek şey yapmayacağım. İnsanlarımız zor dayken neredeyse her aileden komite bir sürü arkadaşımız varken, cenazelerimiz süratle artarken , ben bugün sizinle inşaat işlerini, yap, işlet, devretleri 21 dönümleri konuşmayacağım. Çünkü bugün konuşmamız gereken Keşan’daki, Keşan halkı gibi Türkiye'deki tüm insanımızın yaşadığı bu zorluklar bunlara nasıl çözüm bulabileceğimiz, neleri çözebildiniz, neleri çözemediğimiz olacak. Pandeminin başından beri yaklaşık 1 yılı geçtik, başlarken maske takmayı başaramayan bir süreçle başlamıştık. Bugün geldiğimiz süreçte yerelde ve genelde aynı beceriksizlik ve aynı şekilde çok palyatif basit geçiş, geçici çözümler bularak süreci kendi haline bırakıp gittiği yere kadar izlemeye devam ediyoruz. Süreç kendisi akıyor. Biz arada bir şeyleri düzeltiyormuş gibi yapıyoruz ama geldiğimiz nokta felaket. Aslında yerelde ve genelde insanlarla empati yaparak hep söylediğim gibi kendimizi özdeşleştirerek çözümler bulmamız lazım ve herkesin işini yapması lazım. Pazar günü, belki de Keşan tarihinin en önemli ilçe hıfzıssıhha kurulu toplantısı yapıldı. Keşan’da alınacak önemli kararlar hepimizi çok yakından ilgilendiren kararlar vardı. İlçe hıfzıssıhha kurulunun en önemli elemanlarından biri de belediye başkanıdır. Bu son derece önemli, Belediye başkanının olmadığı ilçe hıfzıssıhha kurulu toplantısına belediye başkanı katılmayarak, belediyede bir canlı yayında inşaat işleri konuştu. Halbuki Keşan için böylesine önemli bir ilçe hıfzıssıhha kurulu toplantısında Keşan belediye başkanı okulların kapanıp kapanmayacağı ile ilgili, işyerlerinin kapanıp kapanacağı ile ilgili, bundan sonraki tedbirlerin nasıl alınacağı ile ilgili, Keşan daki insanların yararına neler yapılacağı ile ilgili fikrini beyan edip, tavır koyuyor olması lazımdı. Ama bir temsilci göndermeyi seçti AKP’li belediye başkanımız. Canlı yayında 21 dönümler, inşaatlar ve geçmiş dönemlerle ilgili konuştu. Anladığım kadarıyla gönül belediyeciliği bu şekilde yapılıyor, değerlendirmesini siz sayın Keşan halkına bırakıyorum.”

“BU ŞEKİLDE BU İŞİN GÖTÜRÜLMESİ VE ÖNLENMESİ MÜMKÜN DEĞİL”

Kurallar uygulanacaksa ve bir kapatma olacaksa, bunun her yere eşit bir şekilde, hak, hukuk ve adalet çerçevesinde yapılması gerektiğini önemle vurgulayan Pekcan, sözlerine şöyle devam etti: “Pazar günü okulların kapatılıp açılmasıyla ilgili ilginç bir süreç yaşadık. Öğrencisi olan bir sürü Keşan halkı ve okullarda görev yapan bir sürü öğretmen ve eleman pazartesi günü okullar açılacak mı, açılmayacak mı, bilmeden gece saat 11’e kadar bekledi. Önce mesaj gitti öğretmenlere, okullar kapalı diye. Yaklaşık yarım saat sonra bir mesaj daha gitti, okullar açık kapalı değil diye. Sonra bildiğim kadarıyla okullardan rakamlar istendi. İlçe hıfzıssıhha kurulu toplantısında bir karar çıktı. Toplantıda yine aynı söylediğimiz gibi bir hadise gerçekleşti. Keşan’daki anaokullarının bir bölümü kapalı bir bölümü açık. Tabii bu arada karar değişmedi ise onu bilmiyorum. Keşan daki ilköğretimlerin bir bölümü açık bir bölümü kapalı. Keşan’daki ortaöğretimin bir bölümü açık, bir bölümü kapalı. Yani bu kovid virüsü bazı okullarda bulaşıyor, bazı okullarda bulaşmıyor. Daha önceki bir toplantıda mülki amirler ile konuşurken konuyla ilgili bir yorum yapmıştım. Genel merkezimize, genel başkanımıza bu yorumları yapıyor. Bu pandemi dediğimiz hadise yalnızca Keşan'da olan bir şey değil. Pandemi tüm Türkiye'de var, bu pandemi tüm ülkemizde var. Dolayısıyla bunun çözümü yalnızca küçük küçük noktalar da alınacak, kendine ait tedbirlerle olması mümkün değil. Çok yakında yaşadık, İpsala'da olan bir olay; İpsala’nın kendi kendine aldığı kararlarla engellenmiyor ya da yayılmasını da engelleyemiyorsunuz. Akabinde Keşan'a geliyor, hükümetin tercih ettiği yöntem; tepki almamak için bir takım kararları yerel idarecilere bırakmak, valilere bırakmak. Valilerimiz, kaymakamlarımız elinden geleni yapıyorlar ama bir taraftan eller kollar da bağlı. Yani ben burayı kapattım dediğimde yukarıdan bir tepki gelebilir. Hayır orayı kapatamazsın diye. Kapattım diye tepki gelirse mülki idare amirine geliyor, hükümete gitmiyor. Aslında bu kararların Türkiye genelinde hükümet tarafından, cumhurbaşkanı tarafından alınıp her yerde uygulanması lazım. Çünkü pandemi yalnızca Keşan'da değil. Dolayısıyla böyle garip garip her yerde farklı olan ama bir süre sonra geçerliliğini yitiren kararlar alınıp tekrar başka bir karar alıyoruz. Bu şekilde bu işin götürülmesi ve önlenmesi mümkün değil. Çok net görünüyor ve daha önce de söylediğimiz gibi aslında yönetilemiyoruz, savruluyoruz. Geçtiğimiz hafta İpsala'da kovid vakaları arttı. Çarşamba günü İpsala pazarı kapatıldı. Cuma günü Keşan pazarı var, Keşan’ı yönetenler hiç düşünmediler mi acaba, Keşan pazarı açık olduğunda, İpsala’da pazar kapalı olduğu için İpsala’dan buraya kaç kişi gelecek? İpsala’dan çok sayıda insan Keşan pazarına geldi. Biz Keşan pazarını kapatmadık. 1 hafta sonra Keşan pazarını kapattık. ‘Cuma günü kurulan pazarı kapatıyoruz, semt pazarlarını kapatmıyoruz’ diye sorduğumda, ‘oradaki hareket daha az, buradaki hareket daha fazla’ dediler. Ya hepsini beraber kapatmak durumundayız ya hiç birini kapatmak durumundayız. Cuma pazarı kapandığında da çevre sokaklarda pazarına açıldığını biliyorum. Kurallara uyan esnaf mı doğru yaptı, diğerleri mi doğru yaptı, müdahale edildi mi? Bir de burada hak, hukuk, adalet dediğiniz şey çok önemli. Bazı yerleri kapatırken bazı yerleri elemezseniz o zaman insanlar isyan ediyorlar, eğer kurallar uygulanacaksa bir kapatma olacaksa, bu her yere eşit bir şekilde hak, hukuk ve adalet çerçevesinde yapılması lazım. Bazılarını sen kapatacaksın, pazarı kapattım derken bazılarını hiç ellemezsen o zamanda bir infial çıkıyor.”

“AKLIMIZLA ALAY MI EDİYORLAR?”

Ceza yöntemiyle bir takım şeyleri engellemenin çok zor olduğunu belirten Pekcan, “Son dönemde yeni bir şey çıktı ve suçlu bulduk. 65 yaş üstünü ve 18 yaş altını eve kapattık. Herhalde Türkiye’den başka bir yerde böyle bir uygulama yok. Bu insanlar bayadır hapisler, çıkamıyorlar. Hesapta onları koruyacağız ama onların ruh sağlığına ne oldu, metabolizmaları ne hale geldi? Şimdi yeni gündem ev kadınları bulaştırıyor. Ev kadınlarının kendi aralarındaki gezmeleri ile bulaşıyor. Bu ev kadınları evden çıkmıyorlar da bu ev kadınlarına bu virüs nasıl gitti? Ev kadınlarına gezmeyin diyoruz ama sokaktaki herkes gezmeye devam ediyor. Açık olan bir sürü yer var. Bir de üstüne kadınlara bunu söylerken sayın belediye başkanı bir açıklama yapıyor. Diyor ki, ‘bugün Dünya Kadınlar Günü, toplu taşıma araçları kadınlara yüzde 50 ucuz’ yani aklımızla alay mı ediyorlar? Bu kadar çok bulaştıran kadınlara, ev kadınlarına çıkın toplu taşımaya size yüzde 50 ucuz diyoruz. Bunu anlamlandırmak da zorlanıyorum. Ceza yöntemiyle bir takım şeyleri engellemek çok zor. Hak, hukuk ve adalet çerçevesinde tedbirleri uygularsanız eğer insanlar buna isyan etmezler ama cumartesi günü olduğu gibi sokağa çıkıp maskesini hafif arayanlara ceza yazıp bu işi engelleyeceğini düşünüyorsak eğer bu bir çözüm değil. Siz sokaktaki insanların maskesini araladı diye ceza keserken, belediye meclis toplantısına, oda başkanlarını, muhtarları arıyorsunuz ikişer kişi getirebilir diyorsunuz. O bina, o salon birer tane koltuk bıraksak bile boştu. Siz bunları yaparken sokakta maskesini aralayana ceza geçiriyorsunuz, sonra da videoda diyorsunuz ki, iyi ama bana niye kızıyorsunuz? Şimdi insanlar niye kızıyor biliyor musunuz? Sizin umurunuzda değil, siz istediğiniz gibi her şeyi yapacaksınız ama insanlara yapamazsın, ceza keserim diyeceksiniz. Amaç ne, şova çevirmek. Jimmy Jipler, bir sürü kameralar, sistemler kurulmuş, bir meclis toplantısı değil, bir basın açıklaması izledik ve orada hiç kimse olmaması gerekirken sırf gösteriniz yapabilmek için bir sürü insanı çağırdınız ve risk ettiniz. Eğer o salonda birkaç tane kovidli insan varsa o salonda bulunan ben dahil herkese bu virüsün bulaşma ihtimali var. O zaman sokağa çıkıp maskesini aralayana ceza kesmeyeceksiniz” dedi.

“BİR KİŞİ BİLE YATAĞA AÇ GİRERSE BU BİZİM DERDİMİZDİR”

Açıklamasının devamında esnafın durumunu değerlendiren Pekcan, “Burada büyük bir çifte standart var. Keşan’daki esnafımızın önemli bir bölümü bir senedir kapalılar. Hükümet bununla ilgili ne yapıyor? Durumu uyanlara, ‘çok kişiye uymadı’ 1000 TL para verildi. Onun dışında ben karışmam işine bak diyor. Şimdi bu arkadaşlar kiralarını ödemeye devam ediyorlar. Bağ kur'ları var, faturalar geliyor, vergiler var, bir yandan yaşamaya çalışıyorlar ve hükümet diyor ki, ‘tamam çözeriz, ben sana kredi verdim’ faizli kredi veriyorsunuz. Sonra esnafımız krediyi ödeyemiyor. Diyoruz ki bir daha kredi verelim sana, erteleyelim bunu da ama yine de faizli, öbür faizde sürüyor sonra geri ödeyemiyor. Nasıl ödesin, çalışmıyor ki. Diyorlar ki, yapılandırma yapıldı, yapılandırma yapıyoruz. Yani bu insanlar yıllardır devletine karşı yükümlülüklerini sonuna kadar yerine getirmiş insanlar. Türk halkı bu konuda çok titiz ve çok zorda olmadığı müddetçe yükümlülükleri yerine getiriyor. Ben sana kapalısın dediğim için Bağ-Kur primini ben karşılayacağım, sigorta primini ben karşılayacağım demeliydi. Yine bu nedenle bana olan vergilerini bu süre içinde ödemeyeceksin demeliydi. Üstüne üstlük de böyle kısa çalışma ödeneği ya da ücretli izin gibi değil, adam gibi bir şeyle bu insanlar korunmalıydı. Hükümet ne yaptı? Hiçbir şey. Bu anlamda yerel yönetiminde yapması gereken şeyler vardı. Yerel yönetim ne yaptı? Yerel yönetim de bir şey yapmadı. Biz de oturup düşündük arkadaşlarla, yönetim kurulumuzla, meclis üyelerimizle, İYİ Partili arkadaşlarla bu süreçte Keşan’da yaşayan esnafa ve halkımıza nasıl bir katkımız olur diye. O dönemde yapılan şeyler her ne kadar sayın belediye başkanı AK Partili belediye başkanı tarafından çarşaf çarşaf yazılarla canlı yayınlarla özel hazırlanmış videolarla ben yaptım diye anlatılsa bile, ki biz bunu hiçbir zaman yapmadık. Önemli olan daha önce söylediğim gibi Keşan’da beraber yaşadığımız dostlarımızın, arkadaşlarımızın, ailemizin dertlerinin çözülmesiydi, bunun siyaseti yapmak niyetinde değiliz. Bir kişi bile yatağa aç girerse bu bizim derdimizdir. Bizim sorumluluğumuzdur. Bizim yanlışımız, bizim eksiğimiz var dedik. Bu anlamda birtakım önergeler verdik. Çünkü birileri kalkıp ben yaptım, ben yaptım diye reddettiği şeyleri anlatmaya çalışıyor. Güneş balçıkla sıvanmaz ama tekrarlıyorsa biz de tekrarlamaya devam edeceğiz. Örneğin bu kapalı olan işyerleri ile ilgili bir çalışmamız vardı. Belediyedeki arkadaşlar da benzer düşünmüşler. Belediye kirası olan işyerlerinden 3 ay süreyle kira alınmaması ve belediye kiracılarından yarı zamanlı çalışanlar da 3 ay süreyle yarı kira alınması gündeme kondu ve geçti. Ama bu arada Keşan'da çalışan belediyeye kirası olmayan iş yerleri vardı. Bunlar için yapılması gereken bir durum vardı. Bununla ilgili bir önerge verdik, uygulanıp uygulanmadığını ben takip edin deyince kızıyor başkan ama gene de bakmak lazım. Belediye kiracı olmayıp, Keşan'da işyeri olan ve kapalı olan mücbir sebeple kapalı olan işyerlerini de 3 ay süreyle biner lira kira yardımı yapılmasını verdiğimiz önerge ile geçirdik. Yüzde 20 su indirimi var. Pandemi süresince suyu ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Çok daha fazlası yapılabilirdi ama çok büyük kargaşa çıkıyor. İnsani su kullanım adı altında yüzde 20 oranında 15 tona kadar evlerde su indirimi ile ilgili bir önerge verdik. Belediye başkanı suya yüzde 20 indirim indirim diye çarşaf çarşaf açıklıyor. Aslında o iş öyle değil. Bu önergeyi verdiğimizde Belediye karşı çıktı, kamu zararı oluşturuyorsunuz dedi. Hatta ikili sohbetlerde savcılığa suç duyurusunda bulunmaktan da bahsetti ve bu önerge komisyonda AK Partili arkadaşların hayır demesiyle, bizim Cumhuriyet Halk Partili, İYİ Partili arkadaşların oylarıyla geçti. Meclise geldiğinde gene benzer konuşmalar oldu, hepsi ellerini kaldırmak zorunda kaldılar ve bu yüzde 20 indirimi geçti” diye konuştu.

“BİNER TL’Yİ DAĞITMAYA NİYE BAŞLAYAMADIK?”

Pekcan açıklamasının devamından şunlara yer verdi: “Pandemiden çok fazla etkilenen insanlar için artı bir şeyler yapalım istedik. Hamallar müzisyenler, seyyar satıcılar ve adını koyamadığımız aynı nitelikte olan insanlar için bir önerge verdik. Bununla ilgili önemli bir defans gelişti. Belediye bütçesi buna yetmez dendi. Şimdi bir şeyler anlatıyorlar, yok 5 milyon ayırdık yok 3 buçuk milyon dağıttık filan ama yani o böyle ortaya belge koymadan anlatılacak, anlaşılacak şeyler değildir. Bu arkadaşlar için şubat ayında ödeme yapılması gerekirken bir yönetmelikten bahsettiler. O dönem gerekli kişileri arayıp söyledim. 2019 yılında Keşan Belediyesi'nin hazırlanmış bir yönetmeliği var. Zaten yaklaşık bir buçuk sene hatta daha uzun süre önce bu yönetmelik hazırlandı. Peki bu yönetmeliği niye sayıştay onayına göndermediniz? Yeni bir yönetmelik hazırlandı. Hemen meclisten geçti. Özel bir yöntemle sayıştaya gönderilirip birkaç gün içinde sonucun geleceğini söylediler. Ne kadar zaman oldu? Yaklaşık bir ayı buldu. Nerede yönetmelik Sayıştay’dan, yok.  Başkanımız geçen 2-3 günlük Ankara’daydı. Ankara’dayken Sayıştay’a uğrayıp da bir tane imza gereken yönetmeliği alıp buraya niye dönmedi? Şimdi niye biz müzisyen arkadaşlarımıza, hammal arkadaşlarımıza, seyyar satıcı arkadaşlarımıza, o biner TL’yi dağıtmaya niye başlayamadık? Geç kaldıkça para cebimizde daha mı fazla ısatacak bizi. Bu insanlar eve ekmek götüremiyor. Bu insanlar zorlanıyorlar. Konuşurken ense tüylerim dikiliyor. Ben 35 yıllık hekimim, eşim çalışmaya devam ediyor, 2 tane çocuğum var, ne şartlarda yaşamaya devam ettiğini biliyorum. Ama bu insanları hayal bile edemiyorum. Azıcık izan, azıcık empati, azıcık acıma duygusu, azıcık kardeşlik duygusu hiç mi yok sizde? Bu müzisyenler, hamallar, seyyar satıcılar dışında adını koyamadığımız aynı şartlara uyan ve durumunu istenen belgeleri tamamlayabilenler, durumunu anlatabilenler de bu arkadaşlar gibi belediyeden yardım alabilirler. 3 ay süreyle biner lira alabilirler. Bu bizim görevimiz. Bu belediyenin görevi, bu belediyenin bizden topladığı vergileri, bizden topladığı harçları geri ödemesi gereken gün. Bugün yap işlet devret modellerinin günü değil, bugün asfaltın günü değil. Bugün 21 dönümün günü değil. Bugün tavşana kaç, tazıya tut diyeceğiniz gün değil, bu gün hep beraber kol kola girip şu süreci sağlıklı bir şekilde mümkün olduğu kadar az kayıp vererek atlatmamız gereken gün. Sizi, bana yaptığınız gibi keşan halkına havale ediyorum.”

“KEŞAN BELEDİYESİ NERDEYDİ?”

Geçtiğimiz gün Sazlıdere’de düzenlenen FSRU Limanı ile ilgili basın toplantısına değinen Pekcan, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Sazlıdere, bizim sınırlarımızın içinde. Orada Cumhuriyet Halk Partisi'nin bütün ilçe başkanları, Edirne il başkanı, belediye başkanları, gelmeyenlerin temsilcileri, Çanakkale il başkanı Gelibolu, Eceabat ilçe başkanları, tüm buraların meclis üyeleri ve il genel meclis üyeleri, İYİ Partili arkadaşlarımızın il başkanı, İpsala belediye başkanı, 2 tane milletvekilimiz, Tekirdağ milletvekili, Edirne milletvekilimiz, sivil toplum kuruluşları, kent konseyi ve herkes buradaydı. Keşan belediyesi nerdeydi? AKP’nin milletvekili nerdeydi? Siz Keşan halkı ne kadar yanındasınız? Bir gün arabanıza binin, o devlet hastanesi ne geziyorsunuz ya Sazlıdere sahiline liman yapıldığı yere gidin. Ne kadar  ağaç kesilmiş, ne kadar orman açılmış, denizi ne kadar doldurulmuş, üstelik üçüncü ÇED raporu olumsuz çıkmasına rağmen hala inşaat sürüyor ve yürütme durulmuyor. Siz Keşan’ı yönetiyorsunuz. Sizin Keşan halkıyla bir alakanız yok. Siz AKP’nin seçtiği, AKP’nin tarzına hizmet eden seçilmişlersiniz. Keşan halkı ile hiç bir alakanız yok sizin. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, böyle bir günde bunları da konuşmak zorundaydık. Çünkü geldiğimiz nokta çok kritik. Şimdi böyle bir katar oluşturuyoruz, hepimiz ilanlar, reklamlar veriyoruz. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyoruz ama bir yandan İstanbul Sözleşmesi'ni dikkate almayan, şiddete karşı durmayan, yalancı gözyaşlarıyla 8 Mart'ı kutlayan da bir sürü arkadaşımız var. İnsanların eşit olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz, kadın erkek ayrımı olsun istemiyoruz. Bunun şov malzemesi olmasını istemiyoruz. Birkaç saat önce belediye başkanı yine bir canlı yayın yaptı, bölgenin kadın çalışanlarını part-time çalışıyormuş gibi, Türkiye’de ilk defaymış gibi söyledi. Belediye başkanı ya imzaladığı sözleşmeleri bilmiyor ya da bilmiyormuş gibi davranıyor. Sayın başkan işçiler ile imzaladığınız toplu iş sözleşmesinde bir madde var; 8 Mart günü siz belediyedeki kadın çalışanları izinli saymanız gerekiyor. O sözleşmeye de haykırı hareket ediyorsunuz. Toplu sözleşme şartlarına uymuyorsunuz. Yarım gün de çalıştırmamanız lazım. Kadın personeller bugün izinli sayılmalı. Siz onları yarım gün çalıştırıyorsunuz ama önemli bir şeymiş gibi anlatıyorsunuz. Bugün kadınlarla ilgili önemli bir şey yapmak istiyorsanız, memur kadrodaki kadınların ‘memurların sözleşmesinde böyle bir hakkı yok’ o kadınlara da böyle bir hakkı tanısaydınız iyi bir şey yapmış gibi anlatabilirdiniz. Bundan sonraki süreçte, herkesin işini layığı ile yaptığı bir süreç yaşamak istiyoruz. Göstermelik, şov, farklı amaçlarla yapılmayan, nefret dilinin ortadan kalktığı, insanların bir birine düşürülmemesini istiyoruz. Ben ilçe başkanıyım, görevimi yapıyorum ama şu an Keşan’I yönetmekte olan seçilmiş insanlar var, onlar da görevlerini yaparlarsa burada kardeşçe, kol kola ve hep beraber tüm zorlukları aşarak yaşama şansımız var. inanıyorum ki böyle bir tarz seçilirse Keşan çok kısa sürede başka bir noktaya gelir.”