“Bir insana önce dengesini kaybettirip, sonra ondan normal davranmasını bekleyemezsiniz”

-John Steinbeck-

Keşan Kent Müzesi kuruldu, şimdi restorasyon yapılıyor.

Müze çeşitlerine baktım.

Arkeoloji, sanat, tarih, etnografya, doğa tarihi, jeoloji, coğrafya, doğa ve çevre, müzik…

Birçok alanda tanımlı müze var.

Bizimki ne müzesi oluyor, pek anlamadım.

Sanırım “hatıra müzesi” sınıfına giriyoruz.

Yine de şehre bir müze kazandırmak güzel.

Elde avuçta kalan son tarihi binalarımızdan biri bu müze sayesinde kurtuluyor.

Bu bile başlı başına önemli.

Bir ufak eleştirim, bir de önerim var.

Restorasyon projesinin resmi, bahçe girişine asılmış.

Proje, Cumhurbaşkanı’nın sarayını andırıyor.

Hatta neredeyse minyatür saray…

İyi hoş, siz yaparsınız olur. İtirazım yok.

Ama projeye göre müze bahçesinde en az 25-30 ağaç kesilecek.

Bundan şüphe etmiştik, müdüre hanımdan teyitledik.

Bahçe girişinde sağ, sol ve orta alanda bulunan ağaçlar müze cephesini açmak için kesilecekmiş.

Gerek var mı?

Şehir içinde ağaçlı alan sayımız hızla azalıyor.

Projede ışıklı gece görüntüsüne vurgu yapılmış.

Ama insanlar oraya gündüz gelecek.

Işıklıyken iyi belki ama, gündüz vakti fazla cılız görünmeyecek mi?

Orda güzel bir peyzajla, ağaçların budaması ve bakımı yapılabilir.

Ağaçların altındaki taşlar yenilenebilir, çiçeklenebilir, çimenlendirilebilir.

Müzenin bahçesi, ilk intiba olarak değerli kılınabilir.

İnsanları çeksin, oraya gelip nefes alsınlar, daha çok zaman geçirsinler.

Ama lütfen bahçesine “büfe” kondurmayın.

Alışkanlık oldu her yerde büfe açıyoruz. Oraya olmaz, yakışmaz.

Şimdi öneri kısmına gelelim..

Keşan’ın uzak tarihinden pek haberimiz yok.

Genelde Keşan tarihi aynı kalıp cümlelerden oluşuyor.

Fazla araştırma olmayınca, ortaya veri de çıkmıyor.

Tarih, araştırmaktır. Neyse…

Belediyemizin girişimi, vatandaşlarımızın da katkılarıyla bu müze bir şekilde gelişecek.

Subay Orduevi’nin bahçesinde birkaç tane beyaz kaya var.

Üzerlerinde Latince cümleler yazıyor.

Daha önce bunların, Romalılar tarafından bırakıldığını duymuştum.

Üzerinde “biz buraya kadar geldik” gibi bir şey yazıyormuş.

Tam emin değilim. Tarihçi değilim, yanlış bilgi de olabilir.

Ama bu taşların tarihi değerinin yüksek olduğu belli.

Taşlar bahçede yıllardır, hava şartları nedeniyle yıpranıyor.

Üzerindeki yazılar silinmek üzere.

Geçenlerde oradan geçerken gözüm ilişti, bir tanesinin üzerine saksı koymuşlar.

Kısacası bu taşları kaybetmek üzereyiz.

Madem müzemiz oluyor.

Başkanımız, iktidar gücünü de kullanarak bu taşların askeriyeden alınıp müzede sergilenmesini sağlayabilir.

Taşların, arkeolojik değeri net olarak ortaya konup, temizlenip, müzede özel bir alanda halka gösterilmesi şık olur.

Hem artık daha fazla yıpranmaz ve korunurlar.

Sahip çıkmak lazım diye düşünüyorum…