12 Ekim sabaha karşı İpsala’yı dolu vurdu.

Sarıcaali, Sultanköy, Paşaköy, Balabancık Meriç’in Adasahranlı köyleri…

Sonuç 13 bin dönüm çeltik arazisinde yüzde 100’e yakın hasar…

Bir yıllık emek, çaba, beklenti… Hepsi birkaç dakika içinde çöp oldu…

Ulusal medya dahil yayın yapılmayan yer kalmadı…

Üreticilerin çaresizliği neredeyse tüm gazetelerde yayınladı…

Tabi hemen ziyaretler başladı…

AKP il başkanı da bunlardan biriydi…

Köy kahvesinde çiftçilerle sohbet ederek açıklama yaptı:

“Doludan zarar gören çiftçiler mağdur edilmeyecek”

Bu çok net bir söz…

Hiç yorum yapmaya gerek yok…

Doludan zarar gören çiftçiler mağdur edilmeyecek ise…

Doludan zarar gören çiftçiler mağdur edilmeyecek demektir…

Ne yapılır?

Hasar tespit çalışmaları tamamlanır…

Devletin çeltik alım fiyatına göre…

Oluşan hasar kapsamında zarar gören çiftçiye ödemesi yapılır…

Peki sonuç ne oldu?

Geçenlerde Milletvekili Gaytancıoğlu sonucu açıkladı:

“Bakanlık, doludan zarar gören çiftçinin zararını karşılamayacağını itiraf etti”

Gaytancıoğlu’nun soru önergesine verdiği cevapta Tarım Bakanı TARSİM’i işaret etmiş…

TARSİM, devlete bağlı bir sigorta kuruluşu…

Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde…

Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi AŞ…

Yani adres bu… Sigortanı yaptır hasarını al…

Amaç, haksız rekabeti engellemekmiş…

Yaptırmayana… “Geçmiş olsun”…

Ama Sayın İl Başkanı ziyarette ne demişti?

"Allah, can kaybından ve tekrarından korusun. Çiftçimizin derdi bizim derdimiz.

Çiftçimiz üzgün fakat yine de umutlu. Çünkü güvendiği bir devleti var.

Al bayrağımızın dalgalandığı hiçbir vatan toprağı mağdur olmaz, olmayacak."

Bir kere şunu anlayın artık…

Bu işleri Allah’a bağlayıp, kader oyunlarıyla durumun sorumluluğundan kurtulamazsınız…

Dolu, fırtına, kasırga… Bunlar doğal döngünün bir parçası…

Milyonlarca yıldır olan ve yaşanmaya devam edecek doğa olayları…

Şu zamanlar biraz sıkıntılı…

Neden? Önceden bunların tahmini bir öngörülme zamanı vardı…

Şimdi küresel iklim değişikliği nedeniyle…

Neyin ne zaman olacağı belli değil…

Sizin göreviniz, bu durumlardan üreticinizi sonuna kadar koruyabilmek…

Her zaman söylüyorum… Tekrar ediyorum…

Kitlesel su ve gıda krizinin eşiğindeyken, bir kilo buğday bile altın değerindedir…

Ve tarlanın sigortası olmaz…

Ürünün, tarlanın, hasadın sigortası Devlet’tir…

Bunlar ticari bir mal değildir…

Ürünler, memleketin çocuklarının gıdasıdır…

Ve siz bu gıdayı ve bunları üretenleri korumak zorundasınız…

Seçim zamanı da aynı köylere gidip kahvede sohbet etmeniz dileğiyle…