Ah şu sosyal medya ne ilginç bir platform…

Ne ararsan var. Bilgi, eğlence, şamata, aktivite, atraksiyon, gönül eğlemece; hatta psikoterapi etkisi dahi mevcut… (Kimini tedavi ederken, kimini delirtiyor)

Oturduğun yerden parmaklarınla kendi dünyanı yaratıyorsun, egonu tatmin ediyorsun, hatta terapini doktora gitmeden yapabiliyorsun.

Bir haftadır farkındalıkla şöyle bir baktım paylaşılan gönderilere.

Genelde belli kişiler aynı tarz paylaşımlar yapıyor.

Bir kısmı devamlı siyaset ile ilgili.

Bir kısmı hayatı “ti”ye almış komedyencilik oynuyor adeta.

Bir kısmı işinden, eşinden, dostundan, komşusundan muzdarip laf sokup duruyor.

Bir kısmı şarkı, şiir, fıkra paylaşıyor.

Çok az kısmı sosyal projeleri, çok az kısmı kültür sanat faaliyetlerini duyuruyor.

Bir de üşenmeyip, vardiyalı işçi gibi her güne bir anlam yükleyenler var. Bugün anneler günü, bugün kızçeler günü, bugün ampulün icadı, bugün peçetenin bulunuşu günü… ve bir de her Cuma dini mesajlar paylaşanlar var.

Hepsine eyvallah ama yaz yaz okuyan yok, çiz çiz gören yok.

Kuru kuru paylaş; ama eylem yok.

Yazıda kalmasın. Takıldığınız ne ise çözüm de üretin, paylaşın. Akıl akıldan üstündür, iletişim meziyettir. Başkalarına da bulaşsın ki farkındalıkla paylaşmayı öğrenelim.

Hayranı olduğun siyasetçinin senin varlığından haberi var mı? Ya da yanlışını dillendirdiğin seni duyuyor mu?

Eylem yoksa boş arkadaş. Ama duyarsız olmamak, bir nebze rahatlamak adına arada paylaş tabi, bunaltmadan elbet.

Patronuna giydirdin buradan. İyi ama adam duydu mu seni? Yok. Eylem var mı? Yok. Dikil karşısına dök içini. O da yok. Ver iş adresini gideyim patronuna “Ver şunun tazminatını ne senin her hafta yedi sülanenin kulağı çınlasın, ne de adamın psikolojisi bozulsun” diyeceğim bak. Az kaldı.

Üstteki komşu her Pazartesi halı silkeliyormuş tepesine, kadına yazmış buradan sayfa dolusu, hakaret manyağı yapmış. Duydu mu komşu apla? Yok. Yap bir kek, çal kapısını, konuşmayı dene. Belki senin haberin yok, sizin binada Pazartesi günü temizlik günü.

Olmadı mı?  Önümüzde ki Pazartesi git "Yardıma geldim" de. Tam halıyı çırparken itiver aşağıya. Al sana eylem! Al sana toptan temizlik!

Eylem şart!

Ayşe' ye küstün, kırdın kırıldın, buradan çemkirdin. Duydu mu? Yok. Al karşına anlayacağı dilden konuş, açıkla, duygunu, öfkeni anlat. Tarzınız olsun!

Ah bir kısım da tam âlem yani. Âlemlerin insanı misali. Mutfakta kahvaltı masasında, arka da bir hanım. "Hizmetçim branch hazırlamış"…

Yazıcam altına:

"Kız ne hizmetçisi otuz yıl önce sümüklerini kollarına siliyordun, şimdi Monaco Prensesimi oldun? "

Hadi diyorum sus mübarek gün.

Birileri de beş vakit partilerde, toplantılarda, alışverişte...

Kız evini pok götürüyor, haftada bir temizlik yap.

Neyse susayım, mübarek gün.

Bir de o meşhur yiyiciler var.

‘’Zıkkım ye’’ diyesim var. Şişşt… Mübarek gün. Ne yese resim koyuyor, arada pişirdiklerini konu komşuya tattır, aş evleri var “bir çorba da senden olsun” diye, oralara götür, bak nasıl dua’lar, övgüler alacaksın mübarek gün. Tadına bakamadığın yemeğin resmine yüzlerce beğeni alınca, yüzlerce övgü yazılınca n’oluyo?

Samimiyet olsun! Önce kendinize sonra etrafınızdakilere farkındalığınız olsun.

Üst komşunun halısından daha mühim değerler var, üzerinize yapışan tozları silkeleyin, balkona Türk bayraklarını asın “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı”nı farkındalıkla kutlayın.

Velhasıl kelam

Davranışlarınız Taklit

Düşünceleriniz Satılık

Değerleriniz Emanet Olmasın