“- Çay içer miydiniz?

- Hayır, biz gidiyoruz.

- Gidiyor musunuz?

- Vakittir, gitmemiz lazım artık.

- Turgay Bey’e haber vereyim.

- Aman. Turgay’a haber verme aman. Sen Turgay’a selam söyle. Turgay Bey’e. Koskocaman Turgay Bey’e. Sen şimdi onu koskocaman görüyorsun ya. Altı buçuk aylık doğdu Turgay. Bir buçuk kilo, böyle el kadar bişey. Her gün tartılıyordu. Yirmi beş, otuz gram alması gerekiyordu ve alıyordu da. Bir gün almadığı gibi on beş gram da verdi. Allah’ım, dünya zindan oldu gözümüzde. On beş gram, on beş gram ya ne on beş gram. Niye verdi, niye alamıyor? Çok şükür aldı sonunda, Allah’ıma şükürler olsun. Aldı büyüdü, Turgay oldu, Turgay Bey oldu. Koskocaman Turgay Bey oldu. Ona selam söyle, dargın değiliz.”

                                                                                                                                                                            -Son İstasyon-

Sıfatlara bakıyorum.

Belediye meclis üyesi, kulüp başkanı, iş adamı, girişimci, başkan vekili…

Kartvizitlere sığmaz.

Sözlere bakıyorum, yazılanlara…

Nefret, aşağılama, küçük görme, hedef gösterme, karalama…

Her bir şey var. Neden?

Bir “ara başlık” yüzünden…

Kendisiyle alakası olmayan, onu ima bile etmeden yapılan haberlerin sonunda…

Bir yerde ara başlıkta ismi geçtiği için…“Savundu” dedik diye…  

Demese miydik?

Bir aydır yazıyoruz, konuşuyoruz…

Stat neden bitmiyor, neden bu kadar eksik kaldı?

İşimiz bu, sormayalım mı?

Halkın parasını, milletin cebinden çıkanı sormayacak isek…

Neden buradayız ki?

Dedik ki, “soyunması odası yok, yeniden ihale yapılıyor, neden?”

İçimizde çıktı artık, gına geldi ya neyse…

Ne yapalım, vatandaş için sorması gerekenler kış uykusunda…

Ilımlı siyaset adına susmuşlar, “belki birkaç oy devşiririz derdine düşmüşler”

Çok beklersiniz, halâ akıllanmamışsınız. Buna da neyse…

Bir aydır kimse açıklama yapmıyor sorularımıza…

Ne başkanı, ne vekili, ne kaymakamı, ne ilçe spor müdürü…

Herkes halinden memnun, tam konu unutulacakken…

Bir anda bir video çıkıyor.  

Kulüp başkanı, belediye meclis üyesi röportaj vermiş… Diyor ki;

“Pandemi vardı, aslında hızlı başlamışlardı, süre uzatımı istediler, hakları vardı verdik”…

Gibi gibi şeyler..

Sonra da ekliyor, “yeni ihale yapılacak, soyunma odaları için…”

Yalan söylemiyorum, Keşan Online’de hepsi var…

Sonra biz bundan haber çıkarıyoruz…

Aslında açıklamadan değil çıkardığımız haber…

İhale ilanı zaten elimizdeydi ki yayınladık…

Bu arada ilan, Hudut’ta çıkıyor. Edirne gazetesi…

Belki gözden kaçardı… Kaçmadı

Doğal olarak habere bir ara başlık açıp, beyefendinin açıklamasını da ekliyoruz.

Ekliyoruz çünkü bir aydır ilk kez bir açıklama yapılmış…

Hoş, haberi tek kovalayan biziz, ama nedense başka bir yere açıklama yapıyor…

Hadi buna da neyse…

Ara başlıkta ne demişiz: “Yüklenici firmayı savundu”

Kıyamet koptu. Facebook’ta bir paylaşım…

Ne yalan haberciliğimiz kaldı, ne saldırganlığımız, ne yakışıksızlığımız…

Kınamış bizi…

Hızını alamamış, bizim adımıza “gündemi meşgul ettiğimiz için” özür dilemiş..

Bir ara başlık nelere sebep oldu.

Hâlbuki konunun bugüne kadar onunla hiçbir ilgisi yoktu.

“Yanlış yorumlamışsınız, ben firmayı savunmadım” diyebilirdi…

Gelip daha açıklayıcı bir beyanat verebilirdi.

Yapmadı. Facebook’ta fırtına kopardı.

Peki. Yalan olan ne?

Firma sözcüsü gibi konuştuğunuz mu yalan?

Neden devam eden bir işe ikinci ihale açılıyor sorusuna cevap veremediğiniz mi yalan?

Takipsizlik, denetimsizlik, yanlış proje yaptığınız mı yalan?

Hadi pandemi vardı, tamam…

İşin 13 Eylül’de bitmesi gerekiyordu.

Yeni normalleşme 4 aydır sürüyor.

İşin süresi zaten 1 yıldı. İşin yüzde 90’ı falan bitmiş, az bir şey kalmış olsa…

Ona da tamam diyeceğiz.. Olur o kadar..

Ortada yanlış yapılan bir tribün ve arkadaki sentetik sahadan başka bir şey yok…

Kaldı ki bu işi siz pandemide verdiniz..

Salgın hayatımıza Mart 2020’de girdi. Siz ihaleyi 15 Eylül 2020’de yaptınız.

Memleket hastalıktan kıvranırken siz ihale yapıyordunuz.

Yapmasaydınız, erteleseydiniz.

Hastalığın tamamen bitmesini bekleseydiniz. Kim ne derdi size?

Velhasıl…

Büyük harflerle, “AÇIKLAMA” diye yazdıklarınız…

Hayır, bu bir açıklama değil. Açıklama öyle olmaz.

Bu alenen algı oluşturma ve hedef saptırma.

Bunun yanında kurumsal kimliğe zarar verme, yıpratma çabası…

Medya, 28 yıldır bu şehirde var…

Yüz binlerce haber yapmıştır, köşe yazısı çıkmıştır…

Neler görülmüş, neler yaşanmıştır kim bilir?

Ama bu kadar açık bir “düşmalık” görmemiştir…

Bu muydu sizin gönül, selam, sohbet, muhabbetiniz?

Buymuş…

Topu topu 5 yıl görev yapacaksınız, yarısı geçmiş bile..

Arkanızda bırakacağınız iz bu mu?

Oysa daha geçen gün bu sayfalarda…

“Konuları kişiselleştirmeyelim, saygımızı sevgimizi kaybetmeyelim yeter ki”

Demedik mi?

Yazı çok uzadı, farkındayım…

Sevmiyorum bu kadar uzun yazmayı. Bu sefer böyle oldu.

Hayatımda ilk kez “yalan haber yapmakla” itham edildim.

Kusura bakmayın.

Biz sizin dediğiniz gibi yapalım o zaman…

Kamuoyundan özür dileyelim...

Halkın malını sorduğumuz için…

Milletin parasıyla yapılan yanlış işin üstüne gittiğimiz için…

Firmanın hakkından ziyade, Keşan’ın ve kulüplerin hakkını dert ettiğimiz için…

Bunlarla gündemi meşgul ettiğimiz için…

Özür (!) dileriz...