HABER MERKEZİ

Nalbantoğlu, açıklamasında, partisinin bugün hem içerden hem de dışardan saygınlığını halkın nezdinde yerle bir eden müdahalelere maruz bırakıldığını, partinin yazılı ve yazılı olmayan kurallarına uymak yerine, partiyi kendi amaçlarına uydurmaya çalıştıklarını söyledi.

Açıklamasının başında 17 Ağustos 1999 depreminin 21. Yıldönümünde hayatını kaybedenleri rahmetle anarak başlayan Yusuf Nalbantoğlu, “DSP’nin dokusuna, DNA’sına aykırı, maddesine ve ruhuna tamamen yabancı olan unsurlar içerden Genel Başkan sıfatıyla, dışardan ise DSP’nin müstakbel Genel Başkanı olarak medya marifetiyle öne sürülüyor. DSP, seçim başarılarıyla dolu yarım yüzyıla yakın tarihine, ülkenin en saygın politik liderinin bu partiyi kurmuş ve halkın sevgisine mazhar kılmış olmasına rağmen; bugün hem içerden hem de dışardan saygınlığını halkın nezdinde yerle bir eden müdahalelere maruz bırakılıyor. Bu müdahalelerle parti kurumsallıktan çıkartılıp araçsallaştırılıyor. Başka bir deyişle partinin yazılı ve yazılı olmayan kurallarına uymak yerine, partiyi kendi amaçlarına uydurmaya çalışıyorlar. Yazılı kurallar dediğimiz parti tüzük ve programını hiçe saydıkları gibi, yazılı olmayan ancak on yıllar içinde kurulan ve teamüller haline gelen parti gelenek ve göreneklerini de çiğneyip geçiyorlar. DSP’nin kişilerden bağımsız bir iradesi ve yönelişi olması gerektiğini önemsemiyorlar. Parti canlı bir organizma gibi işine yarayanı içine alıp, yaramayanı dışarda bırakan işlevsel bir yapı olacağı yerde, kişisel amaçlara ve kaprislere göre yönetilen ölü ve işlevsiz bir  varlığa dönüştürülüyor” dedi.

“ÖNDER AKSAKAL DSP’Yİ KENDİ KÜÇÜK HESAPLARINA ALET ETMEYE  DEVAM EDİYOR”

Önder Aksakal’ın, DSP’yi her şeyden üstün tutması gereken ilkelerinden uzaklaştırarak siyaset pazarına sürdüğünü dile getiren Nalbantoğlu, “Kim fazla verirse, onunla ittifak ederim!’ diyor. Diğer yandan bununla da yetinmeyerek, hadsizlikle DSP’yi  türlü  oyunlarla  iktidardan indiren politik hasımlarının hizmetine sunuyor. Neticede DSP’nin bugünkü içler acısı halinin en sonuncu sorumlusu olarak, Önder Aksakal DSP’yi kendi küçük hesaplarına alet etmeye  devam ediyor. 57. Koalisyon hükümetini bozarak AKP’ye yol açan, bugün ise AKP’nin çoktan bitmesi gereken iktidarını sürdürmesine olanak veren aynı partidir. DSP bu iki partiyle hem dün hem de bugün itibariyle hesaplaşması gereken parti olması gerekirken, bu iki partiye servis yapan bir duruma düşürülüyor. DSP’yi canı istediği zaman hülle yapabileceği bir parti olarak elinin altında tutmayı başaran Mustafa Sarıgül, resmi olarak DSP üyesi sıfatını taşıdığı bugün itibariyle, TDH hareketinin partileşeceğini medya kanalıyla duyuruyor. Daha önce Sarıgül’ün TDH’ni DSP üzerinden var etmeye çalıştığını biliyoruz, o yüzden Mustafa Sarıgül’ün bu isteği bir sır değil, bunu başta DSP Genel Başkanı biliyor; bilinmeyen hangi nedenlerle DSP yöneticilerinin hülleye bile bile rıza gösterdikleri. DSP politika cambazlarının oyun alanına dönüştürülmüştür” diye konuştu.

“ASIL İSTİFA ETMESİ GEREKEN, ÖNDER AKSAKAL VE ÇİĞDEM MERCAN’DIR”

Birçok demokratik solcunun, halkla birlikte bu ibretlik manzarayı üzüntüyle seyrettiğini ifade eden Yusuf Nalbantoğlu, şunları söyledi: “Parti içinde ayrı bir parti gibi davranan bu insanları partiye kabul edenler büyük bir parti suçu işlemişlerdir ve bu durum hala sürmektedir. Bu duruma ses çıkartmayan PM üyeleri ve Merkez Disiplin Kurulu üyeleri de böylelikle suça iştirak etmiş oluyorlar. O yüzden onları buradan uyarıyoruz: Suça iştirak etmeyin ve kim olursa olsun herkesin eğer üye iseler DSP program ve tüzüğüne göre hareket etmelerinin parti emri olduğunu unutmayın. Kimi demokratik solcular kendi sosyal medya hesaplarından ‘Mustafa Sarıgül istifa etmelidir!’ diyorlar. Hâlbuki asıl istifa etmesi gereken, bile bile bu hülleyi onaylayan Önder Aksakal ve Mustafa Sarıgül’ü bir hami gibi kabul edip, onun izni ve onayı olmaksızın kılını kıpırdatamayan İstanbul İl Başkanı Çiğdem Mercan’dır. Önder Bey ve bu hanım geçtiğimiz kongre ve kurultaylarda parti içi düşmanlara karşı mangalda kül bırakmadılar ancak iş Sarıgül’e gelince sus pus olup köşelerinde uslu oturuyorlar. Bu kişiler el birliğiyle partiyi bir bilinmeze taşıyorlar.”

“DSP’NİN BAŞKA PARTİLERDEN GELEN GENEL BAŞKANLARA DA, BELEDİYE BAŞKANLARINA DA İHTİYACI YOKTUR”

Bugünlerde kimi çevrelerce öne sürülen bir başka iddianın; CHP’yle yollarını ayırma hazırlığında olan Muharrem İnce’nin DSP’ye geleceği yönünde olduğunu dile getiren Nalbantoğlu, “Her ne kadar bu sadece söylentiler düzeyinde kalan bir iddia olsa da, bunun kimi DSP’lilerce arzu edilmiş olması durumu daha da vahim kılıyor. Masum Türker, Mustafa Sarıgül, Önder Aksakal başka partilerden DSP’ye gelmiş isimler. Ayrıca geçtiğimiz seçimlerde DSP’nin aldığı oyun yarısından fazla oyu tek başına almış olan Celal Doğan’da öyle. Son seçimlerde birçok hülle örneğini gördük. Net bir şekilde anlaşılmıştır ki DSP’nin kendi öz evlatları dışında partimizin önce kendi sonra da ülke sorunlarını çözmesi mümkün değildir. DSP’nin başka partilerden gelen genel başkanlara da, belediye başkanlarına da ihtiyacı yoktur. Halihazır da bu sorunlar karşısında bayrağı eline alıp yola düşen, süt be süt DSP’nin evladı olan, ömrünü çocukluğundan beri demokratik solcu olarak geçiren ve DSP’nin ve DSP’lilerin sahipsiz olmadığını 3 yıldır kendi maaşıyla karşıladığı memleket yolculuklarında gösteren Ayşe Hazal Beytaş zaman yitirmeksizin DSP’nin başına getirilmelidir. Ayşe Hazal Beytaş DSP’nin yakaladığı son şanstır. Her gezisinde, her toplantısında ve her yazısında parti gerçeklerini en net, en anlaşılır biçimde ortaya koymuştur. Bahsettiğimiz kişiler, ne yazık ki, kendisine ilke düzeyinde cevap vermek yerine, Hazal Beytaş’ın yapmış olduğu üyelik başvurusunu yok sayarak karşılık veriyorlar. Ancak bu konuda hesap verecekleri günler de olacak. Tüm demokratik solcular parti içindeki bu demokratik hak ihlallerini günü geldiğinde gerektiği gibi cezalandıracaklardır” şeklinde konuştu.