BÜLENT SAYLAM

Saros Gönüllüleri, Keşan Kent Konseyi’nin desteğiyle 31 Mayıs 2022 tarihinde TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partileri ziyaret edip hazırladıkları 30 sayfalık dosyayı sunmuşlardı. Saros Gönüllerinin TBMM ziyareti meyvesini verdi ve 15 Haziran 2022 Tarihinde “Saros Körfezi'ndeki BOTAŞ projesinin insanlara ve doğaya verdiği zararların araştırılması” için meclis araştırma önergesi verildi.

HDP (Halkların Demokratik Partisi) Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen önerge Meclis Genel Kurulunda görüşüldü. Araştırma önergesi için genel kurulda sırasıyla HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, İYİ Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu, CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan ve AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu söz aldı. Konuşmaların sonunda yapılan oylamada Saros FSRU için verilen meclis araştırma önergesi AK Parti ve MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) oylarıyla kabul edilmedi.

NEDEN BÖYLE BİR KÖRFEZ TALAN EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR?

Önerge sahibi parti olarak ilk önce HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, meclis genel kurulunda konuşmasına başladı. Ersoy, Saros Körfezi’nin olduğu bir fotoğrafı göstererek meclis araştırma önergesindeki konuşmasına şöyle başladı: “Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Evet, bugün araştırma önergemizin konusu burası arkadaşlar, lütfen buna, bu fotoğrafa iyi bakın. Saros Körfezi, dünyada kendini temizleyen 3 körfezden 1'i bu körfez; canım körfez. Yunusların yatağı, içerisinde kırmızı listede koruma altına alınması gereken balık türlerinin olduğu, 114 çeşit balık türünün, nesli tükenmekte olan Akdeniz fokunun yaşam alanı, yunusların yatağı. Kuş türlerinin üreme ve kışlama alanı aynı zamanda. Saros'ta yıl boyunca 96'sı su kuşu olmak üzere, 222 kuş yaşıyor ve şimdi, Kaptan Cousteau'nun gelip de görüp Saros Körfezi'nde oraya "Kızıldeniz'in kuzey versiyonu" dediği körfez, bir doğal gaz aktarma limanı için talan ediliyor. Ne için peki? Neden böyle bir körfez talan edilmeye çalışılıyor, kimin için, kimin yararına? Katar'ın petrolünü Avrupa'ya satmak için. Peki, projeyi kim yapıyor? Her zaman bildiğimiz bir şirket; Limak. Evet, Limak, Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi, Saros Körfezi'nde de kıyıları tahrip etmeye ve denizi betona gömmeye devam ediyor.”

HALK BUNA KARŞI ÖRGÜTLENDİ SAROS GÖNÜLLERİ OLUŞTU

Saros FSRU inşaatı süreci hakkında bilgi veren Ersoy,  konuşmasına şöyle devam etti: “Bu liman ve boru hattı projesi ne zaman başladı? 31 Mayıs 2018'de, ilk, Belediyenin, Edirne Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün internet sitesinde "ÇED süreci başlatılmıştır." diye bir duyuru yapıldı. Bunun üzerine ÇED raporu hazırlandı. Halk buna karşı örgütlendi. Saros gönüllüleri oluştu. Bu gönüllüler bu rapora itiraz etti, davalar açtı. Edirne İdare Mahkemesi bu raporu iptal etti. Ama süreç Danıştay’dayken, bu bile beklenmeden -çünkü aceleniz vardı- 2'nci bir "ÇED Olumlu" raporu çıkarıldı ortaya ve Saros Körfezi telafisi mümkün olmayan bir sürece girmeye başladı. Evet, telafisi mümkün değil çünkü şu an o güzelim körfezin durumu bu ve şu ana kadar 17 kilometrelik boru hattı boyunca bölgedeki tüm araziler talana açıldı ve tam 10 bin tane ağaç kesildi. Evet, durum bu. Sadece denize değil, sadece denizin içine değil, aynı zamanda etrafındaki ekolojik sisteme de ciddi bir zarar var. Nerede bir yeşil görse beton gömen iktidarınız Saros'da, denizin dibini de betona gömüyor ve deniz tabanına liman için kazıklar çakıldı. Şimdi, deniz tabanına tonlarca beton döküldü. Bu betonunun doğadan temizlenmesi mümkün mü? Hayır, değil.” 

DAHA ŞİMDİDEN BALIK TÜRLERİ EKSİLMEYE BAŞLADI

Deniz çayırlarının söküldüğünü hatırlatan Ersoy, “Dünyadaki oksijenin yüzde 70'ini sağlayan deniz çayırları yerlerinden söküldü ve yine aynı şeyi dediniz: "Taşıyoruz, yeniden yerine geri getireceğiz. Tekrar ekilmek üzere taşıyoruz." Şimdi, o deniz çayırlarının nerede olduğu belli değil. Deniz çayırlarının yok edilmesinin sonucu ne? Bunların yok edilmesi demek; balıkların yumurtlama alanının yok edilmesi demek, denizdeki oksijen kaynağının kesilmesi demek yani deniz canlılarının ölmesi, balıkların ölmesi demek. Daha şimdiden balık türleri eksilmeye başladı ve yunuslar kirlilikten ve sesten Saros Körfezi'nden ayrılmaya başladılar. Bir kısım yunus karaya vurdu ve halk tarafından yeniden kurtarılmaya çalışıldı, öldü yani. Şimdi, boru hattının döşeneceği 17 kilometrelik alanda bitki örtüsü tahrip edilip ağaçlar kesilince, aynı zamanda, nesli küresel ölçekte tükenmekte olan Küçük sakarca ve Sibirya kazı da başta olmak üzere kuş türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldı.” dedi.

SİZ BU PROJEYLE SAROS KÖRFEZİ’Nİ YOK EDİYORSUNUZ

Projenin karada kalan kısmının tarım alanlarında kaldığı bilgisini veren Ersoy, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şimdi, proje alanının karada kalan kısmının büyük çoğunluğu tarım alanlarından oluşuyor. Hani gıda krizinden bahsediyoruz ya, o tarım alanlarını da yağmaya açtınız. Evet, tekrar ediyorum: Saros Körfezi, dünyada kendini yenilemeye beceren 3 körfezden biri ve bu ülkede, Edirne Keşan'da. Siz bu projeyle Saros Körfezi'ni yok ediyorsunuz. Proje yaşama geçirildiğinde, Saros'a gemilerle gelecek ve bu gemilerle getirilecek olan sıvı petrol hem orman alanını hem de denizi bir daha temizlenemez hâlde kirletecek. Aynı zamanda bu proje birinci derecede deprem alanında, söylemeye bile gerek yok, sonuçlarının ne olacağını bilirsiniz. Liman, faaliyete başladığında gaz nakli sırasında yaşanacak olası bir depremde yalnızca o bölge değil, tüm Trakya ve Gelibolu Yarımadası da haritadan silinebilir. Saros Körfezi'ne yapılacak bu doğal gaz aktarma limanıyla o körfezin sanayileşmeye ve ranta açılması, bu eşsiz körfezin âdeta bataklığa dönmesi demek. Bunu biz gördük değil mi? Elimizde İzmit var, Aliağa var, Bandırma örnekleri var; biz bunları gördük, bunlara birini daha eklemeyin. Bu proje kamu yararına değil, Limak ve Katarlı şirketlerin yararınadır.”

SAROS GÖNÜLLERİ MECLİSE GELDİ, BÜTÜN PARTİLERE KENDİ HAZIRLADIKLARI DOSYAYI SUNDU

Konuşmasının sonunda Saros Gönüllerinin TBMM’yi ziyaretlerinde getirdikleri rapora değinen HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Saros gönüllüleri geldi, Meclise geldi, bütün partilere kendi hazırladıkları dosyayı sundu. Bu dosyanın içinde sürece dair her türlü bilgi mevcut. Sizden talebimiz, doğal akvaryum olan Saros'u, bu güzelim körfezi şirketlerin kârı ve rantı uğruna katletmeyin, yağmayı durdurun. Biz bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da Saros gönüllüleriyle beraber mücadeleye devam edeceğiz.”

SAROS KÖRFEZİ KENDİ KENDİNİ TEMİZLEYEN NADİR BİR KÖRFEZDİR

Ersoy’un ardından kürsüyle gelen İYİ Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu, Saros Körfezi’nin kendi kendini temizleyen nadir bir körfez olduğu hatırlatarak konuşmasına şöyle başladı: “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BOTAŞ tarafından yürütülmekte olan Saros yüzer sistemlerden transfer edilen doğal gazın, sisteme aktarılması için yapılan çalışmaların, orman ve tarım alanlarını yok etmesi ve doğal yaşam alanlarını bozması hakkındaki grup önerisi üzerine İYİ Parti adına söz aldım, selamlarımı sunarım. Büyük yerleşimlerden kaynaklı nüfus yoğunluğunun olmaması ve su altı akıntılarının etkisiyle temiz kalmış en güzel kıyı şeritlerimizden birinin bulunduğu Ege Denizi'nin kuzeyindeki Saros Körfezi, kendi kendini temizleyen nadir bir körfezdir. Ama Ergene havzasının arıtılmamış atıklarının tehdidi altında ve Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın batı ucunda bulunması dolayısıyla riskli bir bölge olarak da bilinmektedir.”

YAPILACAK YATIRIMIN GELECEK NESİLLERİ OLUMSUZ ETKİLEMEMESİ DÜŞÜNÜLMELİDİR

Bölgede, şimdilerde, yöre halkını yakından ilgilendiren bir sorun yaşandığını belirten Nuhoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Zengin meyve ağaçları ve zeytinliklerin olduğu, aynı zamanda çok değerli tarım arazilerinin bulunduğu geniş bir alan yok olmak üzeredir. 100'den fazla balık türünün yaşadığı körfezde, canlı hayatının da tehlikede olduğu ifade edilmektedir. Esasen, bu tehlike doğal gaz taşıma ve yükleme limanı gemi iskelesi yapımı ile 2019, hatta 2018 yılında başladı. Kısa adı FSRU olan, yüzer sıvılaştırılmış doğal gaz depolama ve gazlaştırma ünitesinin yapımı, ÇED raporundaki eksiklikler ve yargı kararlarına rağmen devam etti. Bölge bir taraftan Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca "Saros Özel Çevre Koruma Bölgesi" ilan edildi, diğer taraftan "Saroz Körfezi Kültür Turizm Gelişim Bölgesi" olarak ilan edildi ama bu çelişkilere hiç aldırmadan iskele ve iskele yapımı için uygun imar planı hazırlanmasına devam edildi. Bir yatırıma başlamadan önce, elbette kamu yararını ve ülkenin ihtiyaçlarını düşünmek gerekir; ne var ki yapılacak yatırımın tahribata yol açmaması, gelecek nesilleri olumsuz etkilememesi de düşünülmelidir.”

SIKINTININ ESAS KAYNAĞI İKTİDARIN ANLAYIŞINDA YATMAKTADIR

Nuhoğlu, sıkıntının kaynağının iktidarın anlayışında yattığını söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Değerli milletvekilleri, sıkıntının esas kaynağı, ülkemizi yirmi yıldır yönetmekte olan iktidarın anlayışında yatmaktadır. Her şeyin sadece ranta dönük düşünülmesi, bilimsel verilere itibar edilmemesi, hak, hukuk gibi temel kurallara uyulmaması, yapılan her işin şaibeli olmasına yol açmaktadır. Pek çok uygulamada görüldüğü gibi, bilimsel gerçeklerle örtüşmeyen ve bir ihtiyaçtan kaynaklanmayan projelerin ekolojik etkileri yanında, ekonomik, sosyal ve kültürel tahribatları olmaktadır. Kanal İstanbul hayalî projesindeki ısrarın hâlâ devam ediyor olması, bütün itirazların reddedilmesi, bilim insanlarının ve ilgili kuruluşların çalışmalarının yok sayılması, iktidarın gizlenemeyen niyetlerinin ve ihtiraslarının olduğunu göstermektedir.”

ÇED RAPORUNDAKİ EKSİKLERİN GİDERİLMESİNE NİÇİN KARŞI ÇIKILMAKTADIR?

Konunun araştırılmasının iktidarın karşı çıkmasına anlam veremediğini dile getiren İYİ Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Değerli milletvekilleri, bölgeyi, ülkemizi ve gelecek nesillerimizi ilgilendiren böylesi önemli bir konunun araştırılmasından iktidarın çekinmesini, karşı çıkmasını anlamakta zorlandığımı söylemek isterim. Yöre halkının iddialarının ve bilim insanlarının görüşlerinin tespit edilmesine ve ÇED raporundaki eksikliklerin giderilmesine niçin karşı çıkılmaktadır? Bunun makul bir izahı olamaz. Doğadaki bütün olumsuzlukların insan kaynaklı olduğu bir gerçektir. Bu açıdan, denizlerimizi, doğayı, çevreyi, içindeki bütün canlılarla birlikte yaşatmak bir insanlık görevidir; bu aynı zamanda, insan hayatının devamını sağlayacak en önemli davranıştır. Bunları ifade eder, saygılar sunarım.”

SAROS KÖRFEZİ, İKTİDARIN KATAR AŞKIYLA BİR ÇEVRE KATLİAMIYLA KARŞI KARŞIYA

Nuhoğlu’nun ardından kürsüye çıkan CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, denizlerin ve ormanların katledilmesine karşı kamuoyu yaratmak maksadıyla söz aldığını belirterek konuşmasına şöyle başladı: “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grup önerisi üzerine partim adına söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, acı ama defalarca kez bu kürsüden denizlerimizin, ormanlarımızın katledilmesine karşı kamuoyu yaratmak maksadıyla konuştum. "Acı" diyorum, şunun için: Anayasa'sında "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevdir." yazan bir ülkenin yurttaşlarıyız; buna rağmen çevreyi koruyamıyoruz. Rant uğruna her şeyin haraç mezat satıldığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Dünyanın başka hangi ülkesinde bir halk topyekûn doğasını, toprağını korumak için kendi devletine karşı mücadele etmek zorunda kalır? Halkın seçilmiş temsilcileri olarak, çevre katliamlarına dur demek için, halkın çığlığını duyurmak için mücadele ediyoruz. Bugün dünyanın en bakir, en temiz 3 denizinden biri olan, Kuzey Ege'nin, Trakya'nın göz bebeği Saros Körfezi, iktidarın Katar aşkıyla, bir çevre katliamıyla karşı karşıya, üstelik orman alanları da Anayasa'yla korunduğu hâlde binlerce ağaç kesilerek Limak'a yol verilmiştir.”

AYNI PROJE İÇİN 2 FARKLI ÇED RAPORU VAR

Bir çevre katliamının yapıldığını kaydeden Ceylan, konuşmasına şöyle devam etti: “Değerli milletvekilleri, körfeze doğal gaz taşıyacak gemiler için, yaklaşık 270 metre uzunluğunda bir iskele dolgu platformu ve kara boru hattı inşa çalışmaları için çevre katliamı yapılıyor. BOTAŞ tarafından Saros Körfezi'nde Limak'a yaptırılan FSRU Liman Projesi'nde yargı süreci devam etmesine ve yöre sakinlerinin karşı çıkmasına rağmen neden kamu kurumları seyirci olmayı tercih etmiştir? Proje alanının mutlak tarım arazisi olduğu ve zeytin ve meyve yetiştiriciliği yapılan bölgede yaşayanlar neden görmezden gelinmiştir? Saros Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı'nı hazırlayan ve Ocak 2018'de onaylayan Bakanlık, Kültür Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak planladığı Saros'a neden sahip çıkmıyor? Aynı proje için 2 farklı ÇED raporu var, bu çevre katliamında hangi ÇED raporu esas alınmıştır? Mahkemenin iptal ettiği ÇED'e dayanarak mı hafriyat yapılıyor? Neden imar planına ilişkin Danıştay kararı beklenmiyor? 2009/7 sayılı Genelge'siyle kitabına uydurulan ÇED raporu mu esas alınıyor yoksa? Biri çıkıp bunları açıklamalıdır.” 

BU PROJELERE “DUR!” DEMEK MÜMKÜN

CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, çevre katliamına ‘dur’ denilmesi adına öneriye destek olacaklarını bildirerek konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Bilirkişi raporuyla hukuksuzluk ortaya konulmuşken mahkeme kararları beklenmeden sürecin işletilmesi bir AKP klasiğidir. BOTAŞ adına, Katar aşkına Limak, kıyılarda hafriyat ve yol yapıyor, binlerce ağacı kesiyor. Tarım arazilerine, ormanlara, denize ve sahile geri döndürülmesi mümkün olmayacak biçimde zarar veren bu projelere “Dur!” demek mümkün değerli milletvekilleri. Saros'a verilen zararın araştırılması ve doğa katliamına “Dur!” denilmesi adına öneriye destek olacağımızı ifade ediyor. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.” 

TÜM DÜNYADA ÜRETİMDEN TEDARİKE KADAR SIKINTILAR YAŞANDI

Ceylan’dan sonra söz alan AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, pandemi sürecinde ve sonrasında tüm dünyada üretimden tedarike kadar her kalemde sıkıntılar yaşandığını hatırlatarak konuşmasına şöyle başladı: “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Pandemi sürecinde ve sonrasında tüm dünyada üretimden tedarike kadar her kalemde sıkıntılar yaşandı. Bu süreç tüm dünyada üretimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. “Üretim” derken sadece tarımsal üretimden bahsetmiyoruz elbette; endüstriyel üretim, sanayi ve diğerleri... Ancak şu anda içerisinde bulunduğumuz durum, bütün dünyanın geleceğe dönük kabuslar görmesine neden olan enerji üretimi.”

ÇEVRENİN, DOĞANIN KORUNMASINDA HİÇ KİMSE BİZİM HASSAYETİMİZİ ÖLÇEMEZ

Enerji üretimi konusunda ne zaman bir adım atmaya kalkılsa karşılarında koro hâlinde aynı grubu gördüklerini söyleyen İskenderoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Ülkemiz kendi enerji kaynaklarını üretme, kullanma konusunda son yıllarda büyük bir atılım içerisinde ancak ne hikmetse, özellikle enerji üretimi konusunda ne zaman bir adım atmaya kalksak karşımızda koro hâlinde aynı grubu görüyoruz. Gezi olaylarında çevreyi yakıp yıkanlara, sokakları talan edenlere bırakın karşı çıkmayı, bu yıkımın içerisinde olanlar, destek olanlar, mevzu ülkenin kendi enerji kaynaklarını üretmesi, kullanması olunca bir anda çevreci kesiliyorlar. Bu sözde çevreci kesimden ormanlarımızı, tarlalarımızı yakan hain terör örgütüyle ilgili bir karşı ifade duyamazsınız ama Türkiye için kritik bir hamle olan doğal gaz üretimi söz konusu olduğunda ‘ağaç', ‘orman’, ‘çevre’ kelimelerini dillerinden düşürmüyorlar. Birilerinin laf olsun, gündem olsun diye sözde çevre, sözde doğa hassasiyetleri kamuoyunun malumudur; niyet, söz bir olmalıdır. Çevrenin, doğanın korunmasında hiç kimse bizim hassasiyetimizi ölçemez. Her konuda olduğu gibi çevre ve doğa konusunda tutarsız olanları samimi olmaya davet ediyorum. Ne zaman ülke için bir çalışma yapılsa, bir proje hazırlansa bilimsel dayanağı olmayan bir yaklaşımla karşı duruş söz konusu. Köprü yaparsınız, karşı çıkarlar; yol yaparsınız, karşı çıkarlar; havalimanı yaparsınız, baraj yaparsınız karşıdırlar ama mesele ülke aleyhinde bir konu olunca, kayıtsız şartsız ittifak olanların bize çevreyle ilgili söyleyecek sözleri olamaz.”

SAROS KÖRFEZİ’NDE 1 MİLYONUN ÜZERİNDE LAVANTA VE ZEYTİN AĞACI FİDESİ DİKİLDİ

Saros Gemi İskelesi Projesi'nde çevre hassasiyetiyle bölge halkına, doğa ve ülkemize çok yönlü katkı sağlayacağını iddia eden AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Herkes şunu çok iyi biliyor ancak bir kez daha dile getirmek istiyorum: Bu tür projeler yapılırken birçok kurumdan resmî görüş sorulur; çevreye, tarım alanlarına, sularımıza etkisi olup olmayacağı teknik olarak hesaplanır. BOTAŞ, hayata geçirdiği tüm projelerde olduğu gibi, Saros Gemi İskelesi Projesi'nde çevre hassasiyetiyle bölge halkına, doğa ve ülkemize çok yönlü katkı sağlayacaktır. Saros Körfezi'nde 1 milyonun üzerinde lavanta ve zeytin ağacı fidesi dikildi. Deniz kıyısında yer alan yaklaşık 6 bin metrekare deniz çayırı kendi habitanda, 860 metreye yakın bölgeye taşınarak Türkiye'de bir ilk proje gerçekleştirildi ve dünya literatürüne de geçti. Hiç kimse merak etmesin, ülkemiz çevreyle uyumlu, doğaya zarar vermeden, ortak geleceğimize sahip çıkarak her alanda yatırım ve projelerine, kalkınmasına devam edecek. Bu duyarlılıkla denizlerimizi, topraklarımızı ve coğrafyasıyla ülkemizi çocuklarımıza, gelecek nesillerimize emanet etmek için titizlikle çalışıyoruz. HDP grup önerisi aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.”

ÖNERGE AK PARTİ VE MHP OYLARIYLA KABUL EDİLMEDİ

Konuşmalarının sonunda “Saros Körfezi'ndeki BOTAŞ projesinin insanlara ve doğaya verdiği zararların araştırılması” için verilen meclis araştırma önergesi AK Parti ve MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) oylarıyla kabul edilmedi.