"Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunluluğudur."

Mustafa Kemal ATATÜRK

Son 35-40 yılda yaptığımız binaları yıkıyoruz.

Alışkanlık oldu bizde bu.

Baba ölüyor, ardından kalan ev müteahhide veriliyor.

İki daire, bir dükkân…

Moloz yığınları arasında kalan tüm hatıralar…

O evin yapılması için, ayakta kalması için, o evlerde yaşayanların karınlarının doyması için verilen tüm emekler, tüm mücadele… Bir anda yok oluyor.

Yeni yapılan binaların ömrü, bir kuşağın ömrüne bile yetişemiyor.

Eskinin kalitesi, tükeniyor.

Benim babadan kalma evim olmadı. Olsaydı, yıktırmazdım.

Rahmetli dedem Mehmet Aytaç, kardeşleriyle birlikte Keşan’ın ilk apartman mahiyetindeki evini yapmışlardı. Muhteşem bir mimarisi vardı… Taş gibi evdi…

Dedem vefat edince, ondan sonrakiler yıktı geçti… Neyse…

Şimdi eski belediye binasını yıktık.. Yaklaşık 40 yıllık bina…

80’lerde başlayan ucuz konut hamlelerinden, devlet binaları da payını aldı.

Hemen çürüyen, çatlayan binalarımız oldu.

Ülkede deprem olduğunda önce okullara bakıyoruz meselâ..

Acaba yıkıldı mı?

Çünkü çocuklarımıza verdiğimiz değer bu.

Biz, günü kurtarmacıyız, geleceği değil…

Keşan’da da halen örnekleri var. Yazıyoruz, söylüyoruz..

Ama öncelik “vizyon projelerinde”… Okullarda değil…

Allah korusun, ne deyim…

Eski belediye binasına dönersek eğer..

Önce yıkım ihalesi açıldı, sonra ihale iptal edildi.

İhale şartları bozulmuş.

E siz şartları korumazsanız, bozulur.

Şartların bozulmasını istediyseniz, şartlar bozulmuştur.

Peki iptal edilen ihale için, tekrar “ihale iptal ilanı verildi mi?”… Bilmiyorum.

Şartları bozulan ihale için verilen ilan parası belediyeden çıkacak.

Bu durum bile kamu zararıdır.

Ama olsun “küçük hesaplar” yapmıyoruz, değil mi?

Yıkım sırasında esnaf halen içerideymiş, dışarıdaymış… Çok önemli değil..

Yıkım dendi, söküm dendi. Bir karmaşa bir kaos..

Her şey göz açıp kapayıncaya kadar oldu, bitti.

Daha önceki yıllarda da olmuştu. Bir dahaki sefere yine olacak.

Çünkü oradan “ekmek parası kurtarmaya” çalışan insanlar…

Yıllarca siyasetin sömürdüğü, onları bu duruma iten sistemin kurbanları…

Aynı şeyler yine ve yeniden yaşanacak. Biz onlara “kızıyoruz” ama “kıyamıyoruz”…

Bu esnada açıklamalar gelmeye başladı.

CHP, aylar sonra konuştu, İyi Parti halen ortada yok. Sol Parti bile beyanat verdi.

Sonra Sayın Başkan bir basın toplantısı düzenledi.

Eski defterleri açtı; esti, gürledi.

Devamında CHP de, Başkan’ın sözlerine karşı bir basın toplantısı yaptı.

Onlar da üsluplarıyla, Başkan’dan geri kalmadılar.

Yıkım sürecinde şunları gördüm…

Yıkılan sadece eski belediye binası değildi.

Saygı, hoşgörü, karşılıklı uzlaşı, akıl birliği, ahlaki değerler, anlayış, etik, beyefendilik, hemşerilik, olgunluk…

Her biri, binadan evvel yıkıldı.

Bu süreç kimseye yakışmadı…

Ne tahliye şekli, ne yıkım şekli, ne de açıklama şekli…

Şöyle yapalım… Yazıyı uzatmayalım…Yarın devam edelim..

“Yıkım 2” diyelim… Gerekirse 3 ve 4’ü de yazalım.

Sormamız gerekenleri soralım.

Malum, toplantı sırasında soru sorulduğunda, gerilim oluyor.

En iyisi yazarak sormak…

Basın toplantılarını analiz edelim.

Bakalım neler olmuş…

(Arkası yarın)