SONGÜL KONAR

Sözlerine ülkenin birçok noktasından yangın haberleri geldiğini kaydederek başlayan Sarıkeçe: “Yangında hayatını kaybedenlere rahmet yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bu işi yapanların fail ya da faillerinin bulunup Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ibret olacak en büyük cezası verilmeli. Geçtiğimiz hafta kurban bayramını idrak ettik. 10-15 yıl sonra dini bayram nedir diye sorulduğun da 10 günlük tatildir cevabı verilmesinden korkuyorum. Dini bayramlar toplumca manevi huşu içinde kutlarken artık tatil gözüyle bakılmaya başlandı. Türk toplumu olarak örflerimizi, adetlerimiz gelecek nesillere daha sağlıklı verebilmek için ülkece eski ayarlarımıza dönmek zorunda olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Kurban bayramı iki yıldır evlerine hapis olan insanların kurtuluşu oldu. Gerekliydi, ülkece sıkıntıdaydık. 20 günde gelinen noktada vaka sayıları patladı. Tekrar kapanma ve sıkı tedbirler söz konusu. Üçüncü, dördüncü nesil Covid-19 virüsünün tekrar dünyayı elini kolunu bağlayacak konuma getireceği konuşuluyor. Biz de çılgınlar gibi kendimizi sahillere attık. Sosyal mesafemiz yok. Eylül ayında tekrar kapanıyoruz dendiğinde kimse kusura bakmayacak, ağlamayacak, sızlamayacak. Kendin ettin kendin buldun durumunu maalesef yaşıyoruz. Aşı olayım mı, olmayım mı faslını çoktan geçmemiz lazım. Çok üzücü bir durum bu. Bizim toplumca bu bilince ulaşıp tez zamanda aşılamamızı tamamlayıp yeni gelecek olan tehlikeye de biz hazırız diyebilmemiz lazımken geldiğimiz noktada plajlarda çılgınlar gibi eğleniyoruz. Muhakkak bunun ülkece bize geri dönüşleri olacak” dedi.

“BİRİLERİ 3 AY RANT BULACAK DİYE ON BİNLERCE İNSAN AKIN EDİYOR”

Bölgemizde ki sahiller ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Sarıkeçe: “Normal bir yaşam standardı varken biz tuttuk bunu turizme çevirdik. Bugün de nasıl toparlarız düşünmeye başladık. MUÇEV’den alınan sahiller Edirne Çevre Vakfı eliyle tekrar turizm adı altında peşkeş çekildi. Birileri 3 ay rant bulacak diye on binlerce insan akın ediyor. Güneşlenmeye gittiğimiz kumda insanlar her türlü ihtiyacını gideriyor ve biz buna maalesef turizm diyoruz. Sayın Helvacıoğlu’nun Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığı döneminde atılmaya başladı bu fikirler ortaya. Türkiye’nin ortak akılla yönetilmediği gibi Keşan’da ortak akılla yönetilmediği sürece sonucun buralara gelmemesi kaçınılmazdı. Buyurun turizm. Nasıl çıkabiliyorsanız çıkın oradan. Yayla’nın durumunun olumlu anlamda biraz daha farklı olduğunu düşünüyorum. Oranın da doktor, su, yol gibi sorunları var. Muhakkaka olacak. Sonuçta on binlerce insanın yaşadığı bir yer. Latife yapacağım Yaylalılar yanlış anlamasın eğer o liman oraya yapılmasaydı ve o kum çekilmeseydi bugün emin olsunlar Erikli’den farkı kalmazdı. Sabah kalktıklarında bahçelerinde birinin duş aldığını veya bahçesinde ki koltuğunda yattığını, güneşlenmeye gittikleri kumda gelen turistin bıraktıklarını görecekti. Bence Yaylalılar kendilerini şanslı görsün. Gerçi Erikli ile Yayla’nın sıkıntı anlamında çok fazla fark yok. Normal bir ATM’yi koymak bile oraya neredeyse devlet sorunu haline geldi. Turizm konuşacaksak önce hazırlık yapacağız. Misafirine yeme, içme, yatacak gibi imkanlar sunmadığın sürece sen bunun adını turizm koyamazsın. Bunun adı keşmekeşlik olur, rezalet olur” şeklinde konuştu.

“BU MEMLEKETİN BAKMASI GEREKEN KENDİ ÇOCUKLARI VAR”

Son günlerde tartışma konusu olan mülteci sorununa değinen Zafer Sarıkeçe: “Mülteciler artık transit geçişi bırakın binlercesi koloni halinde aleni bir şekilde girmeye başladılar. Girmek zorundalar çünkü muhtemelen Taliban öldürecek. Hayatlarından endişe duyan insanları da anlamak lazım. Muhacir bugün yeryüzünde en büyük sıkıntıları çeken insandır. Bizde muhacir toplumundan geliyoruz. Ne olduğunu çok iyi biliyoruz ama bu hükümet Ensar diye diye Türkiye’yi yolgeçen hanına çevirdi. Bizde muhacirleri misafir etmekten dolayı onurluyuz ama dünyanın hiç bir ülkesinde böyle bir misafirlik, böyle bir uygulama yok. Muhacir Ensar diyoruz ama yüz binlercesi kurban bayramında Suriye’ye gidiyor. Demek ki Suriye’de bir sorun yok ki sen 10 gününü orada geçirebiliyorsun. Bu işin adı artık Ensar değil enayilik olmuş. Bu memleketin bakması gereken kendi çocukları var. İlgilenmesi gereken kendi fakiri fukarası, öğrencisi var. Böyle devam ederse ülkede azınlık durumuna düşmekten korkar oldum. Yani kullandığımız oyların da bir anlamı kalmayacak. ABD’nin Dedeğaç’ın oraya yüz binlerce asker yığma durumu var. Çok şükür Ensar dostu bir ülke var, onlar geliyor. Biz nereye gideceğiz. Bizi Ensar diye muhacir diye kabul edecek ülke sayar mısınız. Biz son. Bizden ötesi cehennem. Bizi bir Avrupa ülkesi Ensar diye kabul etmeyeceğini çok iyi biliyorum. Türkiye Cumhuriyeti’ni idare eden herkesin de bildiğine inanıyorum. Sayın genel başbakanımız Avusturya hükümetine cevaben çok güzel bir açıklaması oldu. Avusturyalılar her zaman ki kepazelikle para verelim dedi. Çünkü bizi böyle görüyor. Parasını verelim onlar baksın. Sayın genel başkanımız da biz size 3 milyar Euro verelim hepsini alın götürün dedi. Türkiye, Türkiye olduğunu hatırlayıp ayağa kalksa sorunun kaynağına gidip sorunu çözen ülkedir. Sıkıntıya düşmüş Suriyelinin de Afganlının da kendi memleketinde tekrar yerine oturtup onları orada her türlü üstesinden gelecek güçlü bir ülke. Maalesef 98 yıllık Cumhuriyeti çölde çadırdan yönetilen kabile devletleriyle karıştırmaya başladılar. Biz 98 yaşında ama binlerce yıllık hafızası olan ırkız, milletiz, ülkeyiz. İnanıyorum eski ayarlarımıza geldiğimiz zaman memleketçe huzur içinde yaşarız” ifadelerini kullandı.

“SAMİMİYETLE SÖYLÜYORUM BEN GÖRMEDİM”

Sarıkeçe, sözlerinin devamında Fatma Aksal’ın şahsını hedef aldığı açıklamalarda bulunduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Organizasyonun sahibi biz değildik. Keşan Kent Konseyi ve Saros Gönüllüleri Derneğinin organize ettiği bir organizasyona davet edildik. Şeref duydum, gurur duydum. Bugün olsa seve seve tekrar katılırım. HDP milletvekilinin de katıldığını beyan ediyor. Samimiyetle söylüyorum ben görmedim. Biz bu olayın amacının nereye yürüdüğünü görüyoruz. Gereken açıklamayı Buğra kardeşim yapacak ama Sayın Aksal’a iki cümle söylemek istiyorum. İyi giden bir İYİ Parti var. Geçmişte de FETÖ dediler, tutmadı. Bir sene sonra yerli ve milli ilan ettiler bizi. Belki bir seneye kalmaz HDP ile ilişkileri yoktur diyecekler ama bizim onların telkinlerine ihtiyacımız yok. Bizim duruşumuz nettir, bellidir. Haberin yapıldığı sitede zaten aziz vatandaşlarım Sayın Aksal’a ve Sayın Kılınç’a gereken cevabı vermişler. Bizim yerimiz bellidir. Terörle arasına mesafe koymayan partiyle işimiz olmayacağını en iyi kendileri biliyor.”

ŞİMŞEK: “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE”

Sarıkeçe’nin konuşmasının ardından sözü, ‘sembolik’ Çocuk Kolları Başkanı Alper Buğra Şimşek aldı.

Daha sonra konuşan Şimşek: “Ben, Çocuk Kolları Başkanı Alper Buğra Şimşek. Geçtiğimiz günlerde sayın vekilimiz Fatma Aksal ve yine AKP İlçe Başkanı Gürcan Bey’in yazılı açıklamasından sonra bu toplantıyı yapma kararı aldık. Gerek Genel Başkanımız Meral Akşener’in, gerekse yetkili kurullarımızın, terörün her türlüsünü lanetlediği, terörü lanetleyemeyen HDP ile hiçbir ittifakımızın olmadığını beyan etmelerine karşı, halen çok kıymetli vekilim ve ilçe başkanının anlaması için bir kez de ben HDP ile bir bağımızın olmadığını beyan ediyorum. Tüm hemşehrilerimi saygı ile selamlıyorum. Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” şeklinde konuştu.