KEŞAN’DAKİ SU KAVGASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ..

Abone Ol

ENEZ MEKTUBU - Ulaş DEMİRAY

Bildiğim bir şey var, Bilmediğim konularda yazmamam gerektiğini biliyorum.. O nedenle bazı konularda fazlaca derinlere girmeden bildiğim kadarını yazsam da yararlı olabileceğini düşünüyorum.

Örneğin şu sıralar Keşan Belediyesi ile Kadıköy Barajı’nı işleten kooperatif arasındaki su meselesi ilgimi çekti. Anladığım kadarı ile Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu kentin susuz kalmaması, kooperatif yönetimi ise tarla ve bahçelerdeki tarımsal sulamanın verimli sulanması konusunda tartışıyorlar. Hangisi haklı? Nasrettin Hoca olsa “Sen de haklısın” diyerek noktayı koyardı.

***

Geçen gün Enez’den çıkıp, İpsala yolundan, Keşan’a giderken çeltik tavalarına su verilmeye başlandığını gördüm. İpsala ovası bir bakarsınız kahverengi toprak, bir bakarsınız bir göl, bir bakarsınız uçsuz bucaksız yemyeşil bir ova, bir başka zaman diliminde sapsarı başaklar ve en sonunda anız yakmalarının ardından anız yakanların yüzünün karası gibi simsiyah…

Şimdi bu tarlalara su veriliyor. Edirne’de çeltik alanlarının yaklaşık büyüklüğü 500 bin dönüm. Bu alanın dolması için gerekli su miktarını hesaplamaya benim matematik bilgim yeterli değil.

***

Ülkemiz su fakiri bir coğrafyada… “Suyu dikkatli kullanalım, israf etmeyelim” diye birbirimize nasihat etmek hepimize hikaye gibi geliyor. Ama bir icraat yok.

Çeltik sularının Meriç ve diğer akarsulardan gelmiş olması onu hoyratça kullanmamızı gerektirmez. Hele hele barajlardan veya yeraltı sularından yararlanarak çeltik ekimine izin vermek, hoş görmek ne bilimsellikle, ne akılla, ne vidanla bağdaşmaz.

***

Gün gelir pirinç yemeden de yaşayabiliriz ama su içmeden yaşayamayız. Meriç’in suyunun bile bu tarım için yeterli olamayacağı zamanlar da gelebilir. Nitekim 1986 yıllarında susuz ve çaresiz kalan çeltik patronları Gala Gölü’nün suyunu hunharca tarlalarına aktarmışlar ve Gala Gölü’nü neredeyse kurutmuşlardı. O yıllardan beri Gala Gölü’nde yılan balığı, kızılkanat, çapuka, kerevit, turna, sudak gibi pek çok balık türü ya hiç kalmamış ya da yok seviyesine inmiştir. Kaş yapalım derken doğanın gözü çıkarılmıştır.

***

Diyeceğim o ki barajların da ömrü vardır. Günü kurtarmak akıllı olmak değildir. Artık gelişen tarım teknolojilerine eğilip kulak vererek en az suyla en çok üretimin yapılabileceği yöntemleri yaşama geçirmeliyiz. İsrail 50-60 yıl önce çölde tarım yapma başarısını göstermiştir. Örnek almalıyız. Damlama yöntemi ve bilgisayarla yapılan tarım, özellikle sebze, meyve üretiminde hem daha az enerji, daha az masraf, daha çok üretim demektir… Çeltik üretiminin bile daha az su kullanılarak yapılabilmesinin mümkün olduğunu da duymuştum..

Ya da ben böyle biliyorum..

Neyse… Bırakayım da uzmanlar konuşsun; ilgililer dinlesin, öğrensin…