Rumeli diyarında her yerde, her düğünde, her bayramda; sevinçte, efkarda, üzüntüde, kederde söylenir. Sevdalılar efkarlanır, ayrılanlar vuslatlanır, kavuşamayanlar dertlenir. Kısaca herkesin dinlediğinde kendisinden  bir şey bulduğu, üzüldüğü , ah!.. çektiği bu türküde;boğazın düğümlenir, yutkunamazsın. Çünkü en acı hikayeyi barındırır içinde.

Söylenceye göre Bulgaristan’ın Güller vadisi denilen Kızanlık yöresinde  yaşayan Gade ananın, gözünden esirgemediği, çok sevdiği  kara kaşlı Ali’si;  gül çardağının altında anasının elini öper. Canından çok sevdiği, bir harman zamanı, sırtına alıp kaçırdığı Zühre’sine sarılır. Göz yaşları karışır birbirlerine, askere uğurlanır.

“Merak etmeyin anam, savaş biter bitmez burada olacağım”der. Çantasını alır, anası ve Zühre’si ile birlikte köy altından geçen tren istasyonuna inerler. Redif birlikleri dolu trene binerek, biricik anası ve uğruna ölümleri göze aldığı Zühre’sinden ayrılır.

Aylar geçer yıllar geçer kara kaşlı Ali’si gelmez Gade ananın . Aylarca her gün köy altına giderek,  tren yolunda Ali’sini bekler sabırla. Bekler ama bir türlü gelmez Ali’si… Yine üzüntülü tutar köyünün yolunu. Köyde Çolak Hasan’ın oğlu evlenmektedir. Düğün yerinde köçekler oynamaktadır. Uzaktan biraz onlara bakar. İçinden mırıldanır:

 “Ah!.. Alim neredesin, ne zaman geleceksin?”

Evinin bahçesinde, gül çardağının altında bir müddet dinlenir. Gelini Zühre’sinin odasından sesler duyar. Yavaşça kapıyı açar. Odanın içi kırmızı güllerle donatılmıştır. O da ne? Yorganın altında gelini biriyle oynaşmaktadır. Gade ananın kaynar sular dökülür başından aşağı… Dünyası kararır, gündüzü gece olur, duvarda asılı silahı alır. Boşaltır kurşunları, yorganın altında sevişenlere… Acı bir bağırtı sesiyle açar yorganı.  Aman allahım!..Kara kaşlı Ali’si  ve gelinini vurmuştur.Her gün yollarını gözlediği oğlu ölmüştür.Kırmızı gül yapraklarıyla karışmış kanlı yorgan  ile birlikte sarılır oğluna bayılır. Gelini Zühre yaralıdır. Silah sesini duyan köylüler koşarlar, Gade ananın evine:

“Ne yaptın anam sen?” diye bağıran Zühre, uzun yıllar beklediği Ali’sinin başını göğsüne bastırarak ağıt yakmaya başlar:

Kırmızı gülün ali/alı var.

Her gün ağlasam da yeri var.

Bugün benim efkarım var.

Ah bu gönül arzuler seni yar seni.

Kırmızı gülü budarlar,

Altına meclis kurarlar,

Güzeli candan severler.

Ah bu gönül arzuler seni yar seni.

Kırmızı gülün pürçeği,

Yar önünde oynar köçeği.

Neyleyeyim yarsız döşeği.

Ah bu gönül arzuler seni yar seni, diyerek sarıldığı Ali’sinin üzerine kapaklanarak o da Ali’sinin yanına gider.

Bu acıklı olayı gören duyan sevdalılar, yavuklular, nişanlılar, dilden dile söylerler bu türküyü;  bağrı yanıklara, ta…yüreklerinden gelen efkârla, acıyla…

01.02.2017 DERLEYEN VE DÜZENLEYEN: Ferhat GÜNDOĞDU

NOT:Hikayede geçen isimler  kurgulanmıştır.

Bu türküyü  Kırklarelili Aşık Ali Tanburacı (1899-1982) derlemiştir. Yalnız ondan önce yaşayan Ignacz Kunas (1862-1945) yıllarında  (Debrecan-Macaristan) yaşayan Bulgaristan Türkleri arasında bir müddet kaldıktan sonra, Anadolu’ya geçerek birçok Türk kültürü hakkında folkloristik çalışmalar yapmıştır. Onun derlediği  “Kırmızı gülün alı var” türküsünün sözlerine benzeyen;

“Kırmızı Gülü Budarlar  “ türkünün sözleri de şöyledir:

Kırmızı gülü budarlar

Altına meclis kurarlar

Güzel o(ğ)lanı sararlar.

Gönül sabr et de hamd eyle şükr eyle.

Kırmızı gülün budağı.

Geçmedi gönül fırakı

Emebilsem bal dudağı,

Gönül sabr et de hamd eyle şükr eyle.

Kırmızı gülün dalı var.                                          

Büyün benim efkarım var.

Her gün a(ğ)lasam yeri var.

Gönül sabr et de hamd eyle şükr eyle..