Bir köy görürsen karşı kıyıda
Kazanlar kaynıyor Kurban Suyu’nda
Edirne Yolu’nda, dere boyunda
Söylediğim türkü o köye dair

Horozlar öterken, günün doğduğu
Kuzular melerken, kuşluk olduğu
Sığırlar dönerken, günün solduğu
Kaçamağın, bulamacın biftek olduğu
Bir türkü söylerim; o köye dair..

Adı “Altıntaş”, anlamı hülyâm
Tepede yemyeşil küçük bir orman
Yanında güzel bir okul bulunan
Altında köprüsü, deresi olan
Yollarında dökülmüş saman bulunan
Bir türkü söylerim o köye dair.

Saçakları hanımeli, asma örtülü
Bahçeleri çalılardan çitle örülü
Saksıları begonya, reyhan dürülü
Bayırları bin bir renkli çiçek bürülü
Bir türkü söylerim o köye dair.

Çiiftçiler tarla sürer ekim zamanı
Harmanda ayırırlar buğday-samanı
Düğünlerde çalarlar ince kemanı
Testiyle içerler yayık ayranı
Eşsiz olur düğünleri, bayramı
Söylediğim türkü o köye dair..

Ten esmer, eller nasır, gönüllerde yaş
Off anam, ne zor şey toprakla uğraş!
Günde iki öğün pişsin diye aş
Tarlada çalışır kız oğlan, kardaş
Söylediğim türkü o köye dair
Mübadele (Lozan) sonrası günlere dair

Kuzu sesi eksik olmaz ağıllarından
“0ohaa! ” sesi yankılanır bayırlarından
Sümbüller selâm sunar çayırlarından
Papatyalar haber verir bahar ayından
Leylekler şarkı söyler bacalarından
Söylediğim türkü o köye dair..

Radyolar lâmbalı, haberler: "ajans"
Yıl 1940 lar; yeniden savaş
“İstiklâl Harbi ” değil, emperyal savaş
Babalar “ihtiyat”ta, iş zor arkadaş
Analar sürüyor tarlayı kardaş
Söylediğim türkü o güne dair

Ekinler biçilmemiş, öküzler boşta
Babalar askerde ,analar yasta
Kimi harman yerinde, kimisi hasta
İnsanların aklı-fikri yeni savaşta
Çalışmayan insan yok, hem de
........................................her yaşta
Söylediğim türkü o köye dair

Yolları tezek kokar dört mevsiminde
Çakallar ulur durur gecelerinde
Aç kurtlar köye iner zemherilerde
Domuzlar mısır bozar yaz günlerinde
Yağmur duası edilir kurak günlerde
Bir türkü söylerim o köye dair

Yıldızların sayıldığı gecelerinde
Dolunay gülümser olduğu yerde
Baykuşlar ötüşür eski evlerde
Mutluluk yaşanır imecelerde
Yayık ayran içilir mecilerinde
Söylediğim türkü o köye dair.

Kaşıkları tahtadan, kapları kalay
Peşkirin çevresinde olurlar halay
Bir tasa, bir anda on kaşık dalar
Bağdaş kurup oturmak
...............................sanma ki kolay
Domates, soğan, biber .....
............................her öğünde var
Söylediğim türkü o köye dair.

Yalaklı çeşmelerin musluğu kırık
Muslukta asılı susağı kayıp
Çobanın sırtındaki kebesi yamuk
Kavalın sesindeki ezgiler yanık
Sabah horoz öterken herkes uyanık
Söylediğim türkü o köye dair.

Bir kadın görürsen toplamış iğde
Kemirip duruyor ocak dibinde
Anlattığı masalın bitttiği yerde
Torunlar uyuyor dizi dibinde

Dolunay düşerken perdelerine
Cırcırlar vuruyor gönül teline
Büyük kızı oturmuş sedir üstüne
Umudun şavkı vurur gözbebeğine

Kalbini almış ta nurlu eline
Besbelli oya örer mor mendiline
Ak fitil sönerken yağ kandilinde
Köpekler havlıyor bahçelerinde
Yazında, kışında , dört mevsiminde
Söylediğim türkü o köye dair

Samanlıkta saman, anbarda buğday
Doldurmak kolay mı, ahh, dile kolay
Pekmezi kaynatmak bir başka olay
Dünya savaş içinde, kıtlık-yokluk var
İnekler çekiyor döveni vay vay
Söylediğim türkü o güne dair.

Akşam kekik kaynatır Hatice nine
Torunlar içsin diye çay niyetine
Şekersiz höşmerim pasta yerine
Kilerdeki bulgur tükenmiş yine
Kırlardan lâbada toplasak mı ne!
Söylediğim türkü o köye dair

Cihan Harbi patlamış ,doymuyor
................................................gâvur
Mısırlıoğlu İsa’nın kahvesi çamur
Kahveye kahve için gelenler olur
Kırık taşlı döveni bahçede durur
Öksüz-yetim genç için
..............................geçinmek zordur
Bir köşede traş yapar, birinde kahve
Üçüncü köşede şırlanyağ satar
Yalnız bir adam için aş böyle çıkar
Köyümde 0'nun gibi niceleri var
Söylediğim türkü bunlara dair.

Eşekten düştüğüm dere boyunda
Dalları pıtrak pıtrak bir güvem var ya
İnanmazsan ona sor, kabulüm vallah
Ordan kalan bir nişan belimde halâ
Söylediğim türkü o köye dair

Bayırlar yaban gülü; sarı, beyaz, al
Geceler, raksa kalkmış ilâhi bir hâl
Siyah sema, uzayın büründüğü şal
Yıldızlar, gökyüzünün taktığı halhal
Sabaha dek gözlerini kırpar dururlar
Söylediğim türkü bu köye dair

Ziyarete gidince derlerse; kal, kal!
"Çocuklara verirsin bunları da a! "
İkramları günülden, sohbetleri bal
Ama yollar toz-toprak, birazcık da dar
Bakraçla, testiyle su taşır kızlar
Kızların önünden kaçışır kazlar
Dere boyu yükselir kamışlar, sazlar
Söylediğim türkü o köye dair.

Görürsen bir köy var, gittiğin yolda
Telgrafın telleri yok ortalıkta
Ne alıç var ne ahlat yol boylarında
Hatıralar uçuşur sokaklarında
Köprüsünde, bahçesinde, tarlalarında
Paşayiğit'i geçince hemen sağ yanda

Ama şimdi her yanı bir başka olmuş
0 tozlu sokaklara kilit taş konmuş
Yolları minbüsle , taksiyle dolmuş
Öküz arabaları çoktan kaybolmuş
Karasaban ve döven mazide kalmış
TV'siz, buzdolapsız tek ev kalmamış
Söylediğim türkü bu köye dair

Evet evet, tüm bunlar köyümde var da
Bilemem nedendir yüreğim darda
İlkokul kapanmış , işsizlik çokça
Traktör, biçerdöver...olduğu halde
Gençleri akın akın kent yollarında
Sebebi nedendir çözemem halâ!

Belki de cevabı eski zamanda
Parasız, ceryansız, yolsuz yıllarda
Orakta, çapada, susuz toprakta
Öküzde, dövende,karasabanda
Duvarın içinde yanan ocakta
Evleri aydınlatan gaz lâmbasında
Sigortasız çalışma koşullarında

Bu yüzden çok kişi kapılıp yele
Uçmuşlar kuş gibi büyük kentlere
Daha rahat bir yaşam sürsünler diye
Yıllarını vermişler yaban ellere
Ekmek derdi, konut derdi,
.................... ..........yâr...diye diye
Türküler yakmışlar tüm gönüllere
Söylediğim türkü bunlara dair

Bütün bunlardan sonra şimdi derim ki:
Gurbet elde mum gibi eridik diye
Yaktığım türküyü hor görme öyle
Giden de kalan da çektiler çile
Bunları bilerek söylerim böyle
Son sözümü sorarsanız ,
.................................son sözüm şöyle:
"Allı turnam bizim köye varırsan...."
"Tatlı söyle, güzel söyle, bal söyle"
Bu türküye kulak veren olursa
Tamamına benden çok selâm söyle
Ardından da hasret ile kaynamış
Bol şekerli tavşan kanı çay söyle!